Kraliçelerin Yönetimi . Морган Райс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kraliçelerin Yönetimi - Морган Райс страница 9

Kraliçelerin Yönetimi  - Морган Райс Felsefe Yüzüğü

Скачать книгу

da hata oldu. Ustabaşı onun tereddüdünden faydalanıp el zırhıyla ona vurdu. Darius metal zırh suratına inerken, yanağında ve çenesinde müthiş bir acı hissetti ve darbe onu geriye doğru fırlatıp birkaç adım sendelemesine neden olurken, bir daha savaşta asla durup yarasını kontrol etmemeyi kendisine hatırlattı.

      Dudaklarında kan hissedince, içini büyük bir öfke kapladı.  Ona yine saldırıya geçen ve üstüne doğru gelmekte olan ustabaşı iri ve güçlü bir adamdı, ama bu sefer yanağı acı içinde olan ve dilinde kan hisseden Darius bunlardan ürkmedi. Savaşın ilk darbeleri savrulmuştu ve Darius bunların acı vermesine rağmen o kadar da kötü olmadıklarını fark etti. Hala ayaktaydı, nefes alıyordu ve yaşıyordu.

      Dolayısıyla, hala savaşabilirdi. Darbeleri savuşturup, savaşmaya devam edebilirdi. Yara almak düşündüğü kadar da kötü bir şey değildi. Daha ufak tefek ve daha az deneyimli olabilirdi, ama becerisinin diğer adamlarınki kadar keskin olduğunu ve bir o kadar ölümcül olabileceğini fark etti.

      Darius genzinden gelen feci bir çığlıkla öne atıldı ve savaştan kaçmak yerine onu kucakladı. Artık yaralanmaktan korkmayan Darius çığlık atarak kılıcını kaldırdı ve rakibine indirdi. Adam darbeyi savuşturdu, ama Darius pes etmedi; kılıcını tekrar tekrar savurarak, ondan daha iri yarı olan adamın geri geri gitmesine neden oldu.

      Darius kendisini, Loti’yi, halkının tamamını, savaş kardeşlerini kurtarmak için savaştı ve kılıcını hiç olmadığı kadar hızla sağa sola savurarak çeliğin ağıtlığının onu daha fazla yavaşlatmamasına gayret etti. En sonunda, bir boşluk buldu. Darius ustabaşının yan tarafını kılıcıyla keserken, adam acı içinde haykırdı.

      Ustabaşı dönüp pis bir ifadeyle Darius’a öne şaşkınlıkla, sonra da öfkeyle baktı.

      Yaralı bir hayvan gibi çığlık atıp yine saldırıya geçti. Kılıcını yere fırlatıp koşmaya başladı ve Darius’u sıkıca yakaladı. Darius havaya kaldırıp o kadar sıktı ki, Darius kılıcını düşürdü. Her şey büyük bir hızla meydana geldiğinden ve bu hiç beklenmedik bir hareket olduğundan, Darius vaktinde tepki gösteremedi. Düşmanının savaşta yumruklarını değil, kılıcını kullanmasını beklemişti.

      Havada inleyerek sallanan Darius, bedenindeki kemiklerin tamamının çatlayacağını hissetti. Acı içinde haykırdı.

      Ustabaşı onu daha da sıktı; o kadar çok sıktı ki, Darius öleceğinden emindi. Sonra, adam başını geriye atıp hızla Darius’a kafa attı ve alnı sert bir biçimde Darius’un burnuna indi.

      Darius burnundan kanlar fışkırdığını, müthiş bir acının suratına ve gözlerine yayıldığını, gözlerini yakıp kararttığını hissetti. Bu da beklemediği bir hareketti ve ustabaşı yine başını geriye atıp ona bir kafa daha atınca Darius savunmasız kaldı ve kesin kes öleceğini düşündü.

      Derken, zincir sesleri duyuldu; ustabaşının gözleri fal taşı gibi açıldı ve Darius’u tutan elleri gevşedi. Darius soluklanmaya çalışırken, başını kaldırıp adamın onu neden bıraktığını merak etti. Sonra, Loti’nin adamın arkasında olduğunu ve prangalarından sarkan zincirleri onun boynuna tekrar tekrar doladığını ve var gücüyle sıktığını gördü.

      Darius geriye doğru sendeleyip yine nefes almaya çalıştı ve ustabaşının birkaç adım gerilediğini, sonra arkasına uzanıp Loti’yi yakaladığını gördü. Adam onu yakaladığı geri başının üstünden fırlattı. Loti sert bir biçimde, çığlık atarak sert zemine sırt üstü düştü.

      Ustabaşı öne adım attı, bacağını kaldırıp çizmesini Loti’nin suratına indirmeye hazırlandı. Darius onun çizmesiyle Loti’nin suratını ezeceğini fark etti. Adam ondan neredeyse on adım uzaktaydı ve Darius’un vaktinde müdahale edemeyeceği kadar uzaktaydı.

      “HAYIR!” diye bağırdı Darius.

      Hemen bir şeyler düşündü: Eğilip kılıcını aldı, öne çıktı ve  hızla bunu adama fırlattı.

      Kılıç döne döne havada uçtu ve Darius büyülenmiş gibi ustabaşının zırhını delişini ve kalbine saplanışını izledi.

      Adamın gözleri yine yerinden fırlayacakmış gibi oldu. Darius onun sendeleyip önce dizlerinin üstüne, sonra da yüz üstü düştüğünü gördü.

      Loti apar topar ayağa kalktı ve Darius hemen yanına koştu. Ona güven vermek için elini omzuna koyarken, ona karşı minnet hissetti ve ona bir şey olmadığı için rahatladı.

      Derken, keksin bir ıslık sesi duyuldu; Darius arkasına bakınca, yerde yatmakta olan ustabaşının elini ağzına götürdüğünü ve ölmeden önce son bir kez ıslık çaldığını gördü.

      Zemin sarsılırken, feci bir kükreme sessizliği böldü.

      Darius o yöne bakınca zertanın aninden onlara saldırıya geçtiğini görüp dehşete kapıldı. Yaratık öfkeyle onlara doğru koşuyordu ve keskin boynuzlarını onlara yöneltmişti. Darius ve Loti kaçacak hiçbir yerleri olmadığını bilerek birbirlerine baktılar. Darius saniyeler sonra ikisinin de öleceğini biliyordu.

      Etrafına bakındı, derhal ne yapsa diye düşündü ve yanlarında iri taşlarla ve kayalıklarla dolu dik bir yamaç olduğunu fark etti. Kolunu kaldırıp avucunu öne uzattı; diğer eliyle de Loti’yi kavrayıp onu sıkıca tuttu. Darius gücünü kullanmak istemiyordu, ama hayatta kalmak istiyorsa başka bir seçeneğini kalmadığını da biliyordu.

      İçine inanılmaz bir sıcaklığın, zapt etmekte zorlandığı bir gücün yayıldığını hissetti ve açık avucundan dik yamaca bir ışık fırladığını gördü.  İlk önce, yavaş yavaş artan ve giderek güçlenen bir sarsıntı sesi geldi. Darius kayalıkların dik yamaçtan tozu toprağa katarak gümbür gümbür yuvarlandığını gördü.

      Zertanın üstüne doğru bir kayalık çığı düştü ve onlara erişmesine fırsat vermeden onu ezdi. Muazzam bir ses bulutu ve müthiş bir gürültüden sonra nihayet etraf sessizleşti.

      Darius sessizlikte ve güneşin altında dönen toz bulutunun arasında az önce yaptığı şeyi idrak edemeyerek durdu. Yanına bakınca, Loti’nin dehşet içinde ona baktığını ve artık her şeyin değiştiğini fark etti. Sırrını ifşa etmişti. Artık geri dönüş olmayacaktı.

      YEDİNCİ BÖLÜM

      Thor ufak teknelerinin kenarında bağdaş kurmuş, avuçlarını bacaklarına dayamış, sırtını diğerlerine çevirmiş bir halde dimdik otururken, soğuk ve acımasız denize bakıyordu. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü ve diğerlerinin onu o halde görmesini istemiyordu. Gözyaşları uzun süre önce kurumuştu, ama şaşkınlıkla denize bakarken ve hayatın gizemli yanlarını düşünürken gözleri hala kıpkırmızıydı.

      Ona verilmiş olan oğlu nasıl olur da elinden alınırdı? O kadar çok sevdiği birisi, nasıl olur da hiçbir uyarı olmaksızın ortadan kaybolabilir, geri dönmemek üzere alınabilirdi?

      Thor hayatın son derece gaddar olduğunu hissetti. Hayatta zerre kadar adalet var mıydı? neden oğlu ona geri dönemiyordu?

      Guwayne’in

Скачать книгу