Savaşin Armağani . Морган Райс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Savaşin Armağani - Морган Райс страница 17

Savaşin Armağani  - Морган Райс Felsefe Yüzüğü

Скачать книгу

görüp şaşırdı. Eldof ona doğru rampadan aşağı bir adım attı ve büyüleyici bakışlarını ondan hiç ayırmadı. Gwen onun karşısında hareket edemediğini hissetti. Onun karşısında odaklanmak ve kendi iradesiyle bir şey düşünmesi çok zordu.

      Zihnini boşaltmaya ve yapması gereken şeye odaklanmaya gayret etti.

      “Kral'ın size ihtiyacı var,” dedi. “Halka’nın da öyle.”

      Eldof güldü.

      “Benim Kralım mı?” dedi meydan oku gibi.

      Gwen kendisini devam etmeye zorladı.

      “Halka’yı nasıl kurtaracağını bildiğinizi düşünüyor. Onan bir sır sakladığınızı ve bunun burayı ve tüm halkı kurtarabileceğine inanıyor.”

      “Doğru,” dedi Eldof.

      Gwen onun bu ani ve samimi yanıtına şaşırdı ve ne demesi gerektiğini bilemedi. Onun bunu inkâr edeceğini sanmıştı.

      “Öyle mi?” dedi hayretle.

      Eldof gülümsedi, ama bir şey demedi.

      “Ama neden?” dedi Gwen. “Bu sırrı neden paylaşmıyorsunuz?”

      “Neden paylaşayım?”

      “Neden mi?” dedi Gwen şaşkınlıkla. “Bu krallığı ve onun halkını kurtarmak için tabii.”

      “Bunu neden yapayım ki?”

      Gwen hayretle gözlerini kıstı. Ne yanıt vereceğini bilemiyordu. En sonunda, Eldof iç çekti.

      “Senin sorunun herkesin kurtulması gerektiğine inanman. Ama orada yanılıyorsun. Zamana sadece onlarca sene olarak bakıyorsun; bense yüzyıllar olarak bakıyorum. Sen insanların heba edilmemesi gerektiğini düşünüyorsun; bense onları kaderin ve zamanın büyük çarkında birer çentik olarak görüyorum.”

      Eldof gözleri parıldayarak bir adım daha attı.

      “Gwendolyn, bazı insanların kaderinde ölmek vardır. Bazılarının ölmesi gerekir.”

      “Ölmesi mi gerekir?” dedi Gwen dehşetle.

      “Bazılarının diğerlerini kurtarmak için ölmesi gerekir. Bazılarının da düşmesi gerekir ki diğerleri kalkabilsin. Bir kişiyi diğerinden daha önemli kılan özellik nedir? Ya bir yeri diğerinden daha önemli kılan özellik nedir?”

      Gwen giderek daha da kafası karışmış bir halde bu sözleri düşündü.

      “Yıkım ve çöküş olmadan büyüme de olmaz. Çölün boş kumları olmadan, muhteşem nehirlerin üstüne inşa edilebileceği temeller de olmaz. Hangisi daha önemli: Yıkım mı, ardından gelen büyüme mi? Anlamıyor musun? Yıkım bir temelden başka nedir ki?”

      Gwen şaşkınlıkla anlamaya çalıştı, ama Eldof’un sözleri şaşkınlığını daha da arttırmıştı.

      “O halde, hiçbir şey yapmayıp Halka’nın ve halkının ölmesine mi izin vereceksiniz? Neden* Bunun size ne faydası var?”

      Eldof güldü.

      “Neden her şeyin bir faydası olması gerek? Onları kurtarmayacağım, çünkü kaderlerinden kurtarılmak yok,” dedi anlayışlı bir tavırla. “Burasının, bu Yamacın kaderinde kurtarılmak yok. Yok olması gerekiyor. Kral’ın da öyle. Halkının da öyle. Kaderin karşısına dikilecek gücüm yok. Bana geleceği görme becerisi bahşedildi… Ama bu istismar etmeyeceğim bir armağan. Gördüklerimi değiştiremem. Ben kimim ki kaderin karşısına çıkayım?”

      Gwendolyn Thorgrin’i ve Guwayne’i düşünmeden edemedi.

      Eldof’un suratında kocaman bir gülümseme belirdi.

      “Ah, evet,” dedi gözlerinin içine bakarak. “Kocan ve oğlun.”

      Gwen şok içinde ona baktı ve aklını nasıl okuduğunu merak etti.

      “Onlara yardım etmeyi çok istiyorsun,” dedi Eldof başını sallayarak. “Ama bazen kaderi değiştiremezsin.”

      Gwen kıpkırmızı kesildi ve başını sallayarak bu sözlere karşı çıktı.

      “Ben kaderi değiştireceğim,” dedi kararlılıkla. Neye mal olursa olsun. Kendi ruhumdan vazgeçmem gerekse bile.”

      Eldof uzunca bir süre dikkatle ona baktı.

      “Evet,” dedi. “Değiştireceksin, değil mi? Bu güce sahip olduğunu görebiliyorum. Bir savaşçı ruhuna sahipsin.”

      Eldof ona dikkatle bakarken, Gwen onun yüzünde ilk kez kararlı bir ifade gördü.

      “Buna sahip olduğunu sanmıyorum,” diye devam Eldof mütevazı bir tavırla. “Senin gibi kaderi değiştirme gücüne sahip sadece birkaç seçkin işi vardır. Ama ödeyeceğin bedel çok büyük olacak.”

      Gözlerinin önüne gelen bir görüntüyü aklından atmak istermiş gibi iç çekti.

      “Her hâlükârda, burada, Yamaç’ta kaderi değiştiremeyeceksin,” dedi. “Ölüm buraya doğru geliyor. Onların ihtiyacı olan şey kurtarılmak değil göç etmek. Yeni bir lidere, onları Büyük Hiçlik’ten sağ salim geçirecek birisine ihtiyaçları var. Bence bu yeni liderin sen olduğunu zaten biliyorsun.”

      Gwen bunları duyunca ürperdi. Oradan geçecek kadar gücü olduğunu hayal bile edemiyordu.

      “Onlara nasıl liderlik edebilirim?” dedi bunu düşünürken bile umutsuzluğa kapılarak. “Hem gidecek neresi kaldı? Bir hiçliğin ortasındayız.”

      Eldof bir şey demeden başını çevirdi ve ondan uzaklaşırken Gwen birden daha fazlasını öğrenmek için can attığını hissetti.

      “Söyleyin bana,” dedi öne atılıp Eldof’un kolunu tutarak.

      Eldof dönüp kendisine bir yılan dokunmuş gibi onun eline baktı, Gwen de onu bırakmak zorunda kaldı. Birkaç keşiş gölgelerin arasından öne fırlayarak onlara yaklaştı ve öfkeyle Gwen’e baktı. Ama Eldof onlara başıyla bir işaret yapınca uzaklaştılar.

      “Söyle bana,” dedi Eldof. “Sana bir kez yanıt vereceğim. Sadece bir kez. Neyi bilmek istiyorsun?”

      Gwen çaresizlik içinde içine derin bir nefes çekti. “Oğlum. Onu nasıl bulacağım? Kaderi nasıl değiştireceğim?”

      Eldof dikkatle, uzun uzun ona baktı.

      “Yanıt ta başından beri gözlerinin önünde, ama göremiyorsun.”

      Gwen zihnini zorladı, çaresizlik içinde ne olduğunu anlamaya çalıştı, ama ne olduğunu bir türlü bulamadı.

      “Argon,”

Скачать книгу