Bir Adım Geriden. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Bir Adım Geriden - Хеннинг Манкелль страница 15
“Nereden bilecektin ki? Ama istersen emniyete dönebilirsin. Destek yolda.”
Edmundsson soru sorarcasına baktı. “Neler oldu?”
“Svedberg ölmüş,” diye karşılık verdi Wallander. “Bildiğimiz tek şey bu.”
Bunları söyler söylemez de gereğinden fazla bilgi verdiği hissine kapıldı. Komşular onları dinliyordu. Birileri basına haber verebilirdi. Gazetecilerin evi istila etmesi Wallander’in isteyebileceği en son şeydi. Esrarengiz bir şekilde ölen bir polis memuru gazetecilerin en gözde haberlerinden olurdu.
Edmundsson aşağı inerken Wallander köpeğin adını bilmediğini fark etti.
“Sen komşularla ilgilenebilir misin?” dedi Martinson’a. “Hiçbir şey duymamış olsalar bile silah seslerini mutlaka duymuşlardır. Böylelikle belki ölüm saatini saptayabiliriz.”
“Birden fazla mı ateş edilmiş?”
“Bilmiyorum ama birileri mutlaka bir şeyler duymuş olmalı.”
Apartmanın kapısı hızla kapandı ve üst kata çıkan ayak seslerini duydular. Martinson uykulu ve endişeli gözlerle kendilerini izleyen komşuları yan daireye topladı. Basamakları hızla çıkan Lisa Holgersson soluk soluğa yanlarına geldi.
“Kendini en kötüye hazırlamanı istiyorum,” dedi Wallander.
“O kadar mı kötü?”
“Svedberg’in başına çok yakından av tüfeğiyle ateş edilmiş.”
Holgersson yüzünü buruşturdu, sonra da kendini toparladı. Wallander onun arkasından giderek oturma odasını gösterdi. Holgersson oturma odasının kapısında şaşkınlık içinde durarak hızla geri döndü. Bayılacakmış gibi sendeledi. Wallander koluna girip onu mutfağa götürdü. Holgersson mavi mutfak sandalyesine çökercesine oturdu ve gözlerini iri iri açarak Wallander’e baktı.
“Bunu kim yaptı?” diye sordu.
“Bilmiyorum.”
Wallander bir bardak aldı, suyla doldurup Holgersson’a uzattı.
“Svedberg dün işe gelmedi,” dedi. “Kimseye de haber vermemişti.”
“Bu garip,” diye karşılık verdi Holgersson.
“Hem de çok garip. İçimde kötü bir hisle gece yarısı birden uyandım, doğruca buraya geldim.”
“Sence bu olanlar dün olmadı mı?”
“Olmadı. Martinson alışılmışın dışında bir şeyler görüp görmediklerini anlamak için komşularıyla konuşuyor. Mutlaka birileri bir şeyler görmüş ya da duymuş olmalı. Av tüfeğinin sesi güçlüdür ama biz yine de otopsi raporunun sonucunu beklemeliyiz.”
Kendi sözleri beyninde yankılandı. Midesinin bulandığını hissetti.
“Evli olmadığını biliyorum,” dedi Holgersson. “Annesi babası hayatta mı?”
Wallander düşündü. Svedberg’in annesinin birkaç yıl önce öldüğünü biliyordu. Babasıyla ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Birkaç yıl önce bir cinayet soruşturması sırasında tanıştığı bir akrabasını hatırladı.
“Ylva Brink adında bir kuzeni olduğunu biliyorum. Doğumhane hemşiresi. Başka bir akrabası olup olmadığını bilmiyorum.”
Holden gelen Nyberg’in sesini duydular.
“Ben birkaç dakika daha burada kalacağım,” dedi Holgersson.
Wallander ayakkabılarını çıkaran Nyberg’in yanına gitti.
“Burada neler oldu, Tanrı aşkına?”
Nyberg mesleğinde çok başarılı olmasına karşın sürekli değişken bir ruh hâli olurdu, bu yüzden de onunla birlikte çalışmak kolay değildi. Bu acil durumun bir meslektaşıyla ilgili olduğunu anlamışa pek benzemiyordu. Bir meslektaşı ölmüştü. Belki de Martinson ona bu gerçeği açıklamayı unutmuştu.
“Burası kimin evi, biliyor musun?” diye sordu Wallander dikkatle.
Nyberg ona öfke dolu bir bakış fırlattı.
“Lilla Norre Caddesi’nde bir ev işte,” diye karşılık verdi. “Ama Martinson telefonda pek şaşkındı. Neler oluyor?”
Wallander ona dikkatle baktı. Nyberg onun ciddiyetini fark edince hemen toparlandı.
“Burası Svedberg’in evi,” dedi Wallander. “Svedberg öldü. Galiba öldürüldü.”
“Kalle’nin evi mi demek istiyorsun?” diye sordu Nyberg duyduklarına inanamayarak.
Wallander başını evet dercesine salladı, güçlükle yutkundu. Nyberg, Svedberg’e ilk adıyla hitap eden ender kişilerden biriydi. Adı aslında Karl Evert’di. Nyberg, takma adı olan Kalle’yi kullanmaktan hoşlanırdı.
“İçeride,” dedi Wallander. “Av tüfeğiyle başına ateş edilmiş.”
Nyberg yüzünü acıyla buruşturdu.
“Nasıl göründüğünü sana söylememe gerek yok,” dedi Wallander.
“Evet,” diye karşılık verdi Nyberg. “Söylemene gerek yok.”
Nyberg içeri girdi. Kapının eşiğine geldiğinde o da diğerleri gibi başını çevirdi. Wallander, gördüklerini algılaması için Nyberg’e birkaç dakika süre tanıdı. Sonra yanına yaklaştı.
“Bir sorum var,” dedi. “Hem de çok önemli bir soru. Senin de gördüğün gibi silah cesetten en az iki metre uzakta. Sorum şu, Svedberg eğer intihar etmişse silah bu kadar uzağa gidebilir mi?”
Nyberg bir an düşündü ama hemen sonra da hayır dercesine başını salladı. “Hayır, gidemez,” dedi. “Mümkün değil. Av tüfeğiyle intihar eden birinin bedeni silahtan bu kadar uzakta olamaz.”
Bir an için Wallander üstünden büyük bir yük kalkmış gibi hissetti. Svedberg demek intihar etmemiş, dedi kendi kendine.
İnsanlar holde toplanmaya başlamıştı. Doktorla birlikte Hansson da gelmişti. Teknisyenlerden biri çantasını açıyordu.
“Lütfen herkes beni dinlesin,” dedi Wallander. “Burada yerde yatan kişi meslektaşımız, polis memuru Svedberg. Öldü, büyük olasılıkla da öldürüldü. Az sonra göreceklerinizin oldukça tatsız ve acı verici olduğunu bilmenizi ve kendinizi buna hazırlamanızı istiyorum. Hepimiz onu tanıyorduk ve onun için yas tutacağız. İş arkadaşımız olduğu kadar da dostumuzdu, bu da işimizi daha da zorlaştırıyor.”
Wallander sustu. Daha fazla bir şeyler söylemesi gerektiğini hissediyordu ama aklına da bir şeyler gelmiyordu. Uygun sözcükleri bulamıyordu. Nyberg’le yardımcıları çalışmaya