Bir Adım Geriden. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Adım Geriden - Хеннинг Манкелль страница 18

Bir Adım Geriden - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Ylva Brink karşılık vermedi. Yüzü kireç gibi olmuştu ama kendini kaybetmemişti. Hemşire elinde bir bardak suyla geri geldi.

      “Başka bir şey ister misiniz?” dedi.

      “Hayır, teşekkür ederim,” diye karşılık verdi Wallander.

      Suyu bir dikişte bitirdi ama susuzluğu hâlâ geçmemişti.

      “Anlamakta zorlanıyorum,” dedi Ylva Brink. “Neden Svedberg?”

      “Ben de aynı soruyu kendime sorup duruyorum,” diye karşılık verdi Wallander.

      Ceketinin cebindeki kalemi aldı ama her zaman olduğu gibi bu kez elinde not defteri yoktu. Sandalyenin hemen yanında bir çöp kutusu duruyordu. Birinin üstüne bir dizi rakam karaladığı buruşuk kâğıt parçasını aldı, düzeltti, sonra masadaki dergilerden birinin üstüne koydu.

      “Sana bazı sorular sormam gerekiyor,” dedi. “Svedberg’in en yakın akrabası kim? Doğrusunu söylemem gerekirse ben onun tek akrabası sen olduğunu düşünüyorum.”

      “Annesiyle babası öldü, kardeşi de yok. Tek çocuktu. Benim dışımda bir kuzeni daha var. Ben onun baba tarafından kuzeni oluyorum, diğeri de anne tarafından. Adı Sture Björklund.”

      Wallander ismi kâğıda yazdı.

      “Ystad’da mı oturuyor?”

      “Hedeskoga’nın dışında bir çiftliği var.”

      “Demek çiftçi?”

      “Kopenhag Üniversitesi’nde profesör.”

      Wallander şaşırmıştı. “Svedberg’in ondan söz ettiğini hiç hatırlamıyorum.”

      “Pek görüşmezlerdi. Eğer Svedberg’in hangi akrabasıyla görüştüğünü soracak olursan yalnızca benimle görüşürdü.”

      “Yine de bu profesöre haber vermemiz gerek,” dedi Wallander. “Senin de tahmin edebileceğin gibi bu olay basında geniş yankı uyandıracak. Bir polisin vahşi bir cinayete kurban gitmesi oldukça ilginç bir haber.”

      Ylva Brink ona dikkatle baktı. “Vahşi bir cinayet mi? Ne demek istiyorsun?”

      “Yani öldürüldü demek istemiştim.”

      “Evet, zaten başka ne olabilir ki?”

      “Bu da benim ikinci sorum olacaktı,” dedi Wallander. “Sence intihar etmiş olabilir mi?”

      “İntihar her zaman bir olasılık değil mi? Tabii geçerli koşullar altında demek istiyorum.”

      “Evet.”

      “Cesede bakarak bunun bir intihar mı yoksa cinayet mi olduğunu anlayamaz mısınız?”

      “Evet genellikle anlarız ama bazı soruların da rutin gereği mutlaka sorulması gerekiyor.”

      Ylva Brink karşılık vermeden bir süre düşündü.

      “Zor zamanlar geçirdiğimde bunu ben de düşündüm. Neler yaşadığımı sadece Tanrı bilir. Ancak Karl’ın böylesi bir şey yapacağını asla düşünmezdim. İntihar etmiş olabileceğini sanmıyorum.”

      “İntihar etmesi için hiçbir nedeni olmadığını mı söylemek istiyorsun?”

      “Svedberg bence hiç de mutsuz biri değildi.”

      “Ondan en son ne zaman haber almıştın?”

      “Geçen pazar telefon etmişti bana.”

      “Nasıldı?”

      “Son derece olağandı.”

      “Neden aramıştı?”

      “Haftada bir mutlaka konuşurduk. O aramazsa ben arardım, ben aramazsam o arardı. Bazen de bana yemeğe gelirdi. Zaman zaman ben de ona giderdim. Belki hatırlarsın, kocam bir petrol gemisinde çalıştığı için genellikle evde olmaz. Çocuklar da büyüdü.”

      “Svedberg yemek pişirir miydi?”

      “Neden pişirmesin ki?”

      “Onu mutfakta yemek pişirirken gözümün önüne getiremiyorum.”

      “Hem de çok iyi bir aşçıydı, özellikle balık konusunda uzmandı.”

      Wallander biraz gerilere döndü. “Demek pazar günü seni aradı. O gün 4 Ağustos’tu ve her şey yolundaydı, değil mi?”

      “Evet.”

      “Nelerden söz ettiniz?”

      “Havadan sudan. Bana ne denli yorgun olduğunu söylediğini hatırlıyorum. İşlerin çok yoğun olduğunu söylemişti.”

      Wallander ona dikkatle baktı. “İşlerin çok yoğun olduğunu mu söylemişti?”

      “Evet.”

      “Ama izinden daha yeni dönmüştü.”

      “Doğru, haklısın.”

      Wallander bir sonraki sorusunu sormadan önce kısa bir an duraksadı. “Tatilde ne yaptığını biliyor musun?”

      “Ystad’dan uzaklaşmaktan hiç hoşlanmadığını bilmem biliyor musun. Genellikle evde otururdu. Ya da birkaç günlüğüne Polonya’ya giderdi.”

      “Peki ama evde ne yapardı? Hiç dışarı çıkmaz mıydı?”

      “Kendince bazı hobileri vardı.”

      “Ne gibi?”

      Ylva Brink başını iki yana salladı. “Herhâlde sen de benim gibi Svedberg’in iki büyük tutkusu olduğunu biliyorsun. Amatör astronomi ve Kızılderili tarihçesi.”

      “Kızılderili konusunu ve ara sıra Falsterbo’ya kuşları izlemeye gittiğini biliyorum ama astronomiyi doğrusu bilmiyordum.”

      “Bir de çok pahalı bir teleskobu vardı.”

      Wallander evde teleskop gördüğünü hatırlamıyordu.

      “Teleskobu evde nerede?”

      “Çalışma odasında.”

      “Demek tatillerinde bu hobileriyle zaman geçiriyordu? Yıldızlara bakarak ve Kızılderililerle ilgili kitaplar okuyarak.”

      “Öyle sanıyorum ama bu yaz biraz daha farklı geçmişti.”

      “Ne gibi?”

      “Yazları genellikle kışlara oranla daha sık görüşürdük ama bu yaz onun pek zamanı olmadı. Defalarca yemeğe çağırmama karşın işi olduğu için gelemedi.”

      “Nedenini

Скачать книгу