100 büyük Türk. Sevil Yücedağ

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу 100 büyük Türk - Sevil Yücedağ страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
100 büyük Türk - Sevil Yücedağ

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Sanata düşkünlüğüyle Osmanlı tarihinde ayrı bir yeri olan III. Selim, 28. Osmanlı padişahı ve 107. İslam Halifesidir. Döneminde yaptığı ıslahatlara Nizam-ı Cedit (Yeni Düzen) denir. Nizam-ı Cedit, aynı zamanda kurulan yeni askeri ocağın da adıdır. Bu dönemde dış siyasete önem verildi, sürekli büyükelçilikler (Paris, Londra, Berlin, Viyana) açıldı. Batı dillerinde yazılmış önemli eserler Türkçeye çevrilerek, Batı düşüncesinin ülkeye girmesine hız verilmesi sağlandı.

      III. Selim, 24 Aralık 1761 tarihinde babası III. Mustafa’nın saltanatı döneminde dünyaya geldi. Babası 1774 yılında öldüğünde sadece 13 yaşında olduğu için amcası I. Abdülhamit tahta çıktı. I. Abdülhamit Şehzade Selim’e kendisinden önceki padişahların tersine, oldukça iyi davrandı, iyi bir eğitim almasına izin verdi. Şehzade Selim müzik ve şiirle ilgilendi. I. Abdülhamit 7 Nisan 1789 yılında ölünce, III. Selim Avrupa’yı temelinden sarsacak olan Fransız Devriminin eşiğinde tahta çıktı. III. Selim tahta çıktığında Osmanlı Devleti hem Avusturya hem de Rusya’yla savaş halindeydi. Başarısızlıkla sonuçlanan bu savaşlar 1792 yılında Avusturya’yla yapılan Ziştovi Antlaşması ve 1792 yılında Rusya’yla yapılan Yaş Antlaşmasıyla son buldu. Böylece III. Selim Osmanlı ordusunda çoktandır yapmak istediği yenilikleri yapma fırsatı buldu. 1793 yılında Nizam-ı Cedid ordusunu kurdu. 1807 yılında Nizam-ı Cedid ordusunun kaldırılmasını isteyen yeniçeriler Kabakçı Mustafa’nın önderliği altında ayaklandılar. III. Selim Nizam-ı Cedid ordusunu dağıtmak ve 29 Mayıs 1807 tarihinde de tahttan çekilmek zorunda kaldı. III. Selim’in yerine geçen amca oğlu IV. Mustafa III. Selim’i kafese geri gönderdi. 28 Temmuz 1808 tarihinde III. Selim’i tekrar tahta çıkarmak amacıyla Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa saraya yaklaşırken III. Selim Padişah IV. Mustafa’nın emriyle boğduruldu. III. Selim’le onu idam etmeye gelen yeniçeriler arasında büyük bir boğuşma geçtiği bilinmektedir. III. Selim’in cenazesi Laleli Camii’nin avlusunda babası III. Mustafa’nın türbesine defnedildi.

      III. Selim, bir yandan Doğu kültürüne ilgisini devam ettirirken Batı kültürüne de ilgi duyuyordu. İlk defa 1797 yılında III. Selim zamanında İstanbul’a Avrupa’dan gelen bir grup opera gösterisi sergiledi. Fransız mimar ve ressam Antoine Ignace Melling İstanbul’da birçok yapılar inşa etti. İstanbul’un çeşitli manzaralarını gösteren gravürler çizdi. III. Selim’in kız kardeşi Hatice Sultan’ın Melling tarafından Ortaköy semtinde inşa edilen sarayı İstanbul halkı ve Avrupalılar arasında çok ün kazandı. Bir yandan da eleştirilere neden oldu. III. Selim şiir ve müziğe çok meraklıydı. “İlhami” mahlasıyla birçok şiirler yazdı ve çok sayıda şarkı besteledi. Klasik Türk Müziğindeki suzidilara, şevkefza, şevk-u tarab, Arazbarbûselik ve nevakürdi makamları III. Selim’in buluşlarıdır. Dini müzik olarak ayin, durak, nat, ilahi formunda, din dışı müzik olarak Kâr, beste, semai, şarkı, köçekçe, peşrev, saz semaisi formunda 64 civarında eser bestelemiştir.

      III. Selim’in yazdığı saltanatın gelip geçici olduğunu anlatan bir manzume şöyledir:

      “Bağ-ı âlem ıcre zâhirde safâdır saltanat

      Dikkat etsen mânevi kavgaya cardır saltanat

      Bu zamanın devletiyle kimse mağrur olmasın

      Kâm alırsa adl ile ol dem becâdır saltanat

      Kesbeder mi vuslatın bin yılda bir âşık ânın

      Meyleder kim görse ammâ bîvefadır saltanat

      Kıl tefekkür ey gönül çarhın hele devranını

      Ki safâ ise velev ekser cefâdır saltanat

      Bu Cihan’ın devletine eyleme hırs-ü tamâ

      Pek sakın İlhamî zira bîbekadır saltanat”

      15

      II. MAHMUT

1784-1839

      Şiiri, edebiyatı ve bilimi seven, halk arasında dolaşmayı ve onların dertlerini dinlemeyi gerekli gören Sultan II. Mahmut, Osmanlı İmparatorluğu’nu gerek sosyal bakımdan, gerekse uygarlık açısından ileri bir ülke yapmaya çalıştı. 14 Mart 1827’de, İstanbul’da Türkiye’nin ilk tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi kurdu. İlk resmi gazete olan Takvim-i Vekayi’nin çıkmasını sağladı. Yaptığı Avrupai yenilikler nedeniyle halk tarafından “Gavur Padişah” diye adlandırılıyordu.

      20 Temmuz 1785 tarihinde Topkapı Sarayı’nda doğdu. Öğrenimi ile Sultan III. Selim padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştur. Tahta çıkmadan 1 yıl 2 ay önce Sultan IV. Mustafa’nın veliaht-şehzadesi oldu. Keza sarayda O’nun dışında Osmanlı ailesinden hiçbir erkek bulunmamaktaydı. Kabakçı Mustafa isyanı sonunda tahttan indirilen III. Selim’i tekrar padişah yapmak için gelen Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa, asilerle birlikte hareket eden Sultan IV. Mustafa’yı tahttan indirdi. Saraya girdiğinde III. Selim’in öldürüldüğünü öğrenen Alemdar Mustafa Paşa, katillerin elinden canını zor kurtaran II. Mahmut’u tahta çıkardı. 1808’de tahta çıktığında 23 yaşındaydı. Sultan II. Mahmut tahta geçtiği zaman Osmanlılar Ruslarla savaş halindeydi. İngiltere ile 1809’da yapılan antlaşma sonucu Ruslarla savaşa devam kararı alındı. Rusların Fransa ile olan sorunları ve Osmanlı Devleti ordularının yıllarca süren savaştan yorgun düşmesi yüzünden iki devlet de barış imzalamaya mecbur kaldılar. 28 Eylül 1812 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması ile Rusya, Eflak ve Boğdan’dan çekilecek, Besarabya bölgesi ise Ruslara bırakılacaktı. Osmanlılar Bosna ve Eflak’dan 2 yıl vergi almayacak, Sırplar kendi içlerinde serbest kalacaktı. Tuna nehrinde hem Osmanlı hem de Rus gemileri serbestçe dolaşabilecekti. Prut ve Tuna nehirlerinin sol sahilleri iki ülke arasında sınır kabul edilecekti. Sırbistan’daki isyan sonucu yapılan Edirne Antlaşması ile Sırbistan yarı bağımsız hale geldi. 1828’de, Rusya savaşı sonrasında yapılan Edirne Antlaşması sonucunda, Yunanistan’a bağımsızlık verildi. Eflak, Boğdan ve Sırbistan’a imtiyazlar tanındı. Ruslar işgal ettikleri yerlerin çoğunu geri verdiler. Rus ticaret gemilerine boğazlarda geçiş hakkı tanındı. Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş tazminatı ödemeyi kabul etti.

      Sultan II. Mahmut, kurduğu Sekban-ı Cedid adlı yeni askeri teşkilatın yeniçerilerin ayaklanması sonucu kaldırılması üzerine artık Osmanlı Devleti için kanayan bir yara haline gelen yeniçeri ocaklarını 1826’da Vaka-i Hayriye adı verilen olayla ortadan kaldırdı. Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra, onun yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı verilen yeni bir askeri teşkilat oluşturuldu. Osmanlı Devleti’ndeki çöküşü fark eden II. Mahmut, hayatı boyunca İmparatorluğu Batı düzenine uydurmaya çalıştı. Kıyafet kanunu çıkararak devlet memurlarının fes, pantolon ve ceket giymelerini sağladı. Avrupalı hükümdarlar gibi davrandı; setre pantolon giydi, sakalını kısa kestirdi, resmini devlet kurumlarına astırdı. 1831’de yalnız erkekleri belirten nüfus sayımı yaptırttı. Böylece yeni kurduğu ordunun devamını sağlayacak insan ve servet durumunu öğrendi. Avrupa’nın önemli şehirlerinde daimi elçilikler bulundurttu. Medreselerin yanında Avrupa tarzı eğitim veren yeni okullar açıldı ve Avrupa’ya öğrenciler gönderildi. Divan teşkilatını kaldırdı ve onun yerine bakanlıklar (nazırlık) kurdu. 30 Mart 1838’de Sadrazamlık makamına “Başvekalet”, Sadrazama “Başvekil” denilmesi kararlaştırıldı. Bir fermanla ilköğrenimin zorunlu ve parasız olduğunu ilan etti. Rüştiyeler (orta okul) ve devlet memurlarının yetişmesi için Mekteb-i Maarif-i Adliye kuruldu. Tıbbiye ve Harbiye

Скачать книгу