100 büyük Türk. Sevil Yücedağ

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу 100 büyük Türk - Sevil Yücedağ страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
100 büyük Türk - Sevil Yücedağ

Скачать книгу

başa geçiren grup daha önce Abdülhamid’in söz verdiği meşrutiyet ve Kanun-i Esasi’yi bekliyordu. Padişah üzerindeki baskıların artması sebebiyle hemen Kanun-i Esasi’nin oluşturulması için girişimlerde bulunuldu. 23 Aralık1876’da Tersane Konferansı’ndan bir gün önce Kanun-i Esasi ilan edildi. 24 Nisan1877’de Rusya, Osmanlı Devletine resmen harp ilan etti. Rumi 1293 senesine rastladığı için “93 Harbi“ denilen bu savaş, Edirne Mütarekesi’ne kadar dokuz ay sürdü. 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefenos Anlaşması ile Osmanlı Devleti ağır bir kayıp veriyordu. Sultan Abdülmahid bu tavizi vermek zorunda kaldı. 13 Temmuz 1881’de imzalanan Berlin Anlaşması ile Osmanlı Devleti, kaybettiği toprakların bir bölümünü geri alabildi. Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsızlıklarını kazanırken, Bulgaristan’a bağımsız bir prenslik olma hakkı tanındı. Berlin Anlaşması’ndan sonra Rusya alacaklı durumundaydı. Borçlu olunan diğer ülkeler arasında İngiltere ve Fransa da bulunmaktaydı. 20 Aralık 1881’de yayınlanan “Muharrem Kararnamesi“yle borçların ödenebilmesi için yeni bir formül buldu. Bu kararnameye göre devletin tütün, damga pulu, tuz, ipek, balık ve sigara tekelleri ile bazı imtiyazlı eyaletlerin maktu vergileri bu iş için kurulan “Duyun-i Umumiye“ teşkilatına bırakılıyordu. Meselenin bu şekilde hallolması ve Osmanlı Devleti’nin üzerinden ekonomik baskının kalkması Sultan Abdülhamid’in büyük başarılarından biri oldu.

      İttihat ve Terakki yanlıları 1908 yılında Manastır ve Selanik’te ayaklandılar. 24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi. İlk meclis 17 Aralık 1908’de açıldı. Ancak İttihat ve Terakki’nin tutumu dolayısıyla huzursuzluklar baş gösterdi. 13 Nisan1909’da İstanbul’da ayaklanma çıktı. Rumi takvime göre 31 Mart olarak tarihlenen bugünde Hareket Ordusu, irticai faaliyette bulunanları bastırdı. Yapılan bu isyanlarda, Ayan ve Mebuslar Meclisleri Padişahı suçlu görüyorlardı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın fetvasında Abdülhamit’i 31 Mart İsyanı’na sebep olmak, din kitaplarını tahrif etmek ve yakmak, devletin hazinesini israf etmek, insanları suçsuz oldukları halde idam ettirmek gibi sebeplerden suçlu buluyorlardı. Tebliğ için Yıldız Sarayı’na gönderilen heyet ile Abdülhamid 1909’da tahttan indirildi. Yerine V. Mehmet Reşat geldi. Bu sırada hiçbir şeyini almasına izin verilmedi. Padişaha yolculuğunda üç kızı ile oğullarının ikisi refakat etti. Abdülhamid, Beylerbeyi Sarayı’nda beş buçuk yıl yaşadı.1918 yılının Şubat ayında hastalandı. 10 Şubat 1918 tarihinde 77 yaşında vefat etti. İstanbul’da Divanyolu’nda bulunan II. Mahmut Türbesi’nde yatmaktadır.

      Abdülhamid zamanında her vilayette mektepler, hastaneler, yollar, çeşmeler, yapıldı. Modern bir tıp fakültesi açıldı. 1876’da Mekteb-i Mülkiyeyi, 1879’da da bir müze yaptırdı. 1880’de Hukuk Mektebi ve Divan-ı Muhasebatı (Sayıştay) kurdu. 1886’da Terkos Suyunu İstanbul’a getirtti ve Mülkiye Lisesini açtı. 1892’de Hamidiye Kâğıt Fabrikası, Kadıköy Havagazı Fabrikası ve Beyrut Limanı Rıhtımını yaptırdı. 1893’te Osmanlı sigorta şirketi, Küçüksu Barajı ve Manastır-Selanik Demiryolu yapıldı. 1894’te Şam-Horan Demiryolu ve Eskişehir-Kütahya Demiryolu yapıldı. Yine 1894’te Hamidiye Yüksek Ticaret Mektebi ve Galata-Tophane Rıhtımı, Dolmabahçe Saat Kulesi inşa edildi. 1895’te Beyrut-Şam Demiryolu, Darülaceze binası, mum fabrikası, Afyon-Konya Demiryolu, Sakız Limanı Rıhtımı, şimdiki İstanbul Lisesi binası, İstanbul-Selanik Demiryolu yapıldı. Ereğli kömür ocakları çalıştırıldı. 1902’de Hamidiye Hicaz demiryolu Zerka’ya kadar işledi. Kağıthane’deki Hamidiye suyu İstanbul’a getirildi. Yeni balıkhane, Haydarpaşa Rıhtımı, Maden Arama Mektebi, Şam’da Tıbbiye-i Mülkiye yapıldı. 1904’te Bingazi’ye telgraf hattı yapıldı. 1905’te İstanbul-Köstence kablosu döşendi. Haydarpaşa İstasyon Binası yapıldı.

      19

      EŞREF SENCER KUŞÇUBAŞI

1873-1964

      “Kuşçubaşı Eşref” adıyla da anılır. Çerkez kökenli Türk istihbaratçı ve gerilla savaşçısıdır. Osmanlı’nın son dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli katkıları olmuş, bir dönem Teşkilat-ı Mahsusa’nın da başkanlığını yapmıştır.

      Sultan Abdüllaziz’in kuşçubaşısı Çerkez Mustafa Nuri Bey’in oğludur. Harp okulunun son sınıfında iken Jön Türklerle ilişkisi yüzünden II. Abdülhamit tarafından Hicaz’a sürgün gönderilmiştir. Sürgünde bulunduğu zindandan kaçıp, II. Abdülhamit’in Baş Yaverinin oğlunu üç tabur korumanın arasından kaçırmayı başarmıştır. Arabistan’da II. Abdülhamit’e karşı giriştiği isyan hareketi sırasında tüm Arabistan’ı dolaşmış, yerel şeyhlerle dostluk kurmuştur. II. Abdülhamit’in meşrutiyeti ilan etmek zorunda bırakılıp, aralarında Kuşçubaşı’nın da bulunduğu pek çok kişiye af çıkarmasıyla birlikte isyanına son vermiştir. İsyan sırasında etrafına topladığı kendisine bağlı silah arkadaşlarıyla beraber, Teşkilat-ı Mahsusa adlı istihbarat örgütüne katılmışlardır.

      1911 yılında Trablusgarp’ta Enver Bey ile birlikte direniş hareketlerini örgütlemiş, 1912 yılında 2. Balkan Savaşı sırasında Enver Bey, kardeşi Sami Kuşçubaşı, Cihangiroğlu İbrahim ve Süleyman Askeri ile birlikte Çorlu, Tekirdağ, Malkara, Hayrabolu ve Edirne’nin kurtarılmasında yer almıştır. Aynı yıl Süleyman Askeri ve yörenin ileri gelenleri ile beraber Batı Trakya’da ilk Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasına katkıda bulunmuştur. I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla birlikte 1914-1915 yılları arasında Teşkilat-ı Mahsusa’nın Arap Yarımadasından sorumlu başkanı olarak görev yapmış, Süleyman Askeri Bey’in ölümünü takiben Teşkilat-ı Mahsusa başkanı olmuştur (1915-1918).

      I. Dünya Savaşı sırasında İngilizlere karşı girişilen Süveyş Kanal Harekatı’nda (1916) öncü birliklere komutanlık etmiş, Hayber’de Faysal’ın (sonradan Irak Kralı olacaktır) 20 bin kişilik birliğine karşı 40 kişilik Teşkilat-ı Mahsusa birliği ile beş saatten fazla savaştıktan sonra yaralı olarak ele geçirilmiştir (1918). Bir savaş gemisi ve bir denizaltı eşliğinde Malta’ya sürgüne gönderilmiş, sürgünlüğü sırasında Arabistan’daki macerasını, yakalanışının ve sürgün hayatının ayrıntılarını anlatan bir eser yazmıştır. İngilizlerle imzalanan esir değiş-tokuş anlaşması gereği serbest bırakılmış, deniz yoluyla Anadolu’ya dönmüştür. Malta dönüşü hemen milli mücadeleye katılmış, kendi yetiştirdiği Çerkez Ethem’le beraber savaşmıştır (1920). Kardeşinin adı Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir suikastında geçer. Anadolu Osmanlı İhtilal Komitesi’nin kurucusu olduğuna dair söylentiler de vardır.

      Lozan Antlaşması’nın Temmuz 1923’de imzalanmasının ardından, Yunan ve İngiliz işbirlikçisi olması iddiasıyla, Çerkez Ethem’le birlikte 150’likler listesinde yer almış ve vatana girişi 1936 yılına kadar yasaklanmıştır. 1950’de yurda dönene kadar Mısır’da (İskenderiye) ikamet etmiş olup bu zaman içerisinde herhangi bir istihbarat faaliyetine katılmamış olduğu tahmin edilmektedir. 1950-1964 yılları arasında Türkiye’de bulunmuş ve beraber savaştığı silah arkadaşlarının mezarlarını dolaşmıştır. 1964’te vefat etmiştir. Kabri Söke-Kuşadası (Aydın) yolu Yaylaköy Caferli Granta Mezarlığı yanındadır.

      20

      TALAT PAŞA (MEHMET)

1874-1921

      İttihat ve Terakki’nin kurucularından ve önde gelen siyasetçilerdendi. Meclis vekilliği,

Скачать книгу