Deliler saltanatı. İskender Fahrettin Sertelli

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Deliler saltanatı - İskender Fahrettin Sertelli страница 12

Жанр:
Серия:
Издательство:
Deliler saltanatı - İskender Fahrettin Sertelli

Скачать книгу

yalnız kalınca düşünmeye başladı.

      Şimdilik Şivekâr Sultan’ı öldürme imkânı yoktu. İsmini söyleyemezken Hamza Bey’in aklına bile gelmemişti. Demek o kadar öldürülmez bir kadındı Şivekâr.

      Kendi kendine konuşmaya başladı.

      “Hamza, içi sırlı bir küp gibi, her şeyi içinde saklayan bir gençtir. Ferahfeza’yı öldürse bile, bunu ondan ve benden başka kimse bilmez. Ve o vakit, bana çok daha fazla âşık olacağı için, kendisini kolaylıkla tahrik edebilirim. Demek ki Şivekâr’ın mezara gitmesi için, ondan evvel Ferahfeza’nın kurban gitmesi lazımmış.”

      Turhan Sultan, yavaş yavaş kendini teselli etmeye çalışıyordu. Hamza’nın bu fedakârlığı Turhan’ı memnun etmişti. Hamza Bey’in senin uğrunda canımı fedaya hazırım sözü, sarayda entrika çevirmek isteyen bir kadın için elbette ihmal edilemezdi.

* * *

      Hamza Bey, Turhan Sultan’ın dairesinden çıktıktan sonra az bir zaman geçmişti ki Valide Sultan, Turhan Sultan’ın dairesine geldi.

      Sabah Sadrazam Mehmet Paşa’yla kavga ettiği için sinirli olan Valide Sultan:

      “Turhan” diyerek söze başladı; “Ben şimdi Mehmet Paşa’nın yanına gidiyorum. Şivekâr, bu adamla benim aramı açtı. Bu sabah kendisiyle başlayan kavgamızı tatlıya bağlamaya çalışacağım.”

      Turhan Sultan, birazdan Hamza Bey’in geri döneceğini bildiğinden Valide Sultan’ı dairesinden uzaklaştırmak için;

      “Ben de biraz sonra Hamza ile o iş hakkında görüşmek üzere Behram Ağa’nın odasına gideceğim!” yalanını uydurdu.

      “Aman Turhancığım, bu işi bugün ne yap ne et hallet. Çünkü Şivekâr, sarayda, dondurucu bir poyraz gibi her saat esmeye başladı.”

      “Merak etmeyin, Sultanım! Ben Hamza’yı ikna etmek için elimden geleni yapacağım.”

      “Turhan! Ben bu işin aksi tarafını da düşünüyorum. Eğer Hamza bu işi üzerine almaz, Şivekâr’ı öldürmek istemezse ne yapacağız?”

      Sohbetin uzayıp daha fazla yalan söylemesine sebebiyet vermek istemeyen Turhan Sultan:

      “Ben bu ihtimali düşünmedim, Sultanım. Hamza, Şivekâr’ın vücudunun ortadan kalkmasına taraftar görünürse, onu öldürmekte tereddüt etmez diye düşünüyorum” dedi.

      “Şivekâr’dan çekinmesi ihtimali bu gece, beni sabaha kadar uykusuz bıraktı. Kendi kendime eğer dedim, bu işi Hamza yapamazsa, acaba Turhan becerebilir mi?

      Kösem Sultan bu sözü söylerken, gözünün ucuyla da Turhan Sultan’ın yüzündeki manaları anlamaya çalışıyordu.

      Valide Sultan’ı odadan göndermenin yollarını arayan Turhan Sultan, ilk başta bu sözün ne maksatla söylendiğini anlayamadı.

      “Düşmanımı öldürmekte hiçbir zaman tereddüt etmem!” diye cevap verdi.

      Kösem Sultan, ayakta sözüne devam etti.

      “Bu kadının vücudu ortadan kalkarsa hepiniz rahat edersiniz!”

      “Padişah bir şey hissetmez mi, Sultanım?”

      “Ben şimdiden, Padişaha takdim edilmek üzere yeni cariyeler hazırladım.”

      ”Efendimiz son günlerde şişman kadınlardan hoşlandığı için, yeni cariyelerin de şişman olması ve Şivekâr’ı aratmaması gerekiyor Sultanım.”

      “Bunu ben de düşündüm. Hazırladığım cariyelerin biri yetmiş, diğer ikisi de yetmiş beşer okka ağırlığında.”

      Hamza Bey meselesini ve küçük yalanını unutan Turhan Sultan, rakibesinin vücudu ortadan kalkmışçasına sevindi.

      “Şivekâr geberdikten sonra Efendimizin yüzünü sık sık görebileceğim, değil mi Sultanım?”

      “Şüphesiz. İbrahim artık sizin olacak! Bilhassa senin. Çünkü o, seni diğer hasekilerden fazla sever!”

      “Eskiden haftada iki üç defa Efendimizin iltifatına mazhar olurdum. Acaba şimdi haftada bir defa olsun beni hatırlayacaklar mı?”

      “Hiç şüphe etme, yavrum! Sen Sultan İbrahim’i idare etmesini herkesten iyi bilirsin!”

      “Padişahımızın, tıpkı bir çocuk gibi, zaman zaman mizaç ve zevkleri değişir. Fakat mavi gözlerimi her şeyden fazla sevdiğini söyler. Benim gözlerimi süzerek bakışım Efendimizin çok hoşuna gidermiş.”

      Kösem Sultan’ın da hiddeti geçmişti.

      “Mavi gözü ben de severim, Turhan!” dedi. “Ferahfeza’yı da mavi gözleri için yanımdan ayırmıyorum!”

      Bu esnada, kapının önünde bir ayak tıkırtısı işitildi. Ferahfeza’nın adı geçtiği an işitilen tıkırtılar sebebiyle Turhan Sultan’ın benzi sapsarı oldu. Dışardan Hamza Bey’in sesi geliyordu.

      “Sultanım, kapıyı açınız, düşmanınızın başını getirdim! Hâdiseyi tevil etmenin imkânı yoktu.”

      Turhan Sultan’ın dizleri de titremeye başladı. Bir türlü kapıya gidemiyordu.

      Ayakta duran bir heykel gibi donup kaldı. Kösem Sultan kapıyı açınca Hamza ile karşılaştı.

      “Nereden geliyorsun, Hamza?”

      Hamza Bey, Turhan’ın odasında göreceğini hiç tahmin etmediği Valide Sultan’la karşılaşınca önce şaşaladı ve gözlerini açarak Turhan’a hitaben ”Aferin Sultanım,” dedi, “beni ne kadar çok sevdiğinizi şimdi anladım. Ben aslında anası babası belirsiz insanlara itimat etmemeye yemin etmiştim.” dedi ve kanlı bir bohça içinde getirdiği bir insan başını odanın ortasına fırlatarak kaçtı.

      Kösem Sultan evvelâ meselenin mahiyetini anlamadığı ve Turhan Sultan’ın sohbetin başında söylediği yalanı hiddetinden unuttuğu için, Hamza’ya bir şey söylemedi. Bu arada yerdeki bohçadan kanlar sızmaya başladı.

      Kösem Sultan, Turhan’ın yüzüne bakarak güldü.

      “Bu işin bu derece çabuk halledileceğini doğrusu hiç ümit etmezdim. Hamza, acaba, Şivekâr’ın gövdesini nereye sakladı? Padişah meseleyi haber alınca etrafı araştırır.”

      Kösem Sultan lâfını bitiremedi. Oda kapısının önünde bekleyen Behram Ağa’nın sesi işitildi.

      “Sultanım, Mehmet Paşa odasında teşrifinizi bekliyor!”

      Kösem Sultan bohçaya elini sürmeden benzi sararan Turhan’ın yanına sokulup saçlarını okşadı.

      “Hakkın var yavrum, sen daha çocuksun! Bu gibi cinayetlere sarayda sık sık tesadüf edecek ve günün birinde alışacaksın! Şivekâr’ı mezara göndermeye muvaffak olan bir genç kadın,

Скачать книгу