Dokuz Diyar. Mary E. Litchfield

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Dokuz Diyar - Mary E. Litchfield страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Dokuz Diyar - Mary E. Litchfield

Скачать книгу

ve diğer tanrılar, her gün Bifrost üzerinde yolculuğa çıkar, güneye doğru gidip aşağı diyarlara inerlerdi. Gökteki köprünün güney ucunda, Yggdrasil’in üçüncü kökünü sulayan bir kuyu vardı. Eski bir kitapta yazılanlara göre bu kuyunun suları “öylesine kutsaldı ki temas ettiği her şeyi yumurtayla yumurta kabuğu arasındaki ince zarın bembeyaz bir rengine dönüştürürdü.” Yggdrasil’in kökleri, bu kuyunun sularıyla besleniyor, bunun bir sonucu olarak da bir gümüş kadar saf görünüyordu. Tüm kuğuların ataları olan iki bembeyaz kuğu, bu kuyunun yüzeyinde süzülürdü. Kuyunun ağzı, tıpkı Mimir’in kuyusunun ağzı gibi oldukça kalın bir altın tabakayla kaplanmıştı.

      Ölüler Diyarı’nın Kraliçesi, Yüce Norn Urd, iki kız kardeşiyle birlikte bu kuyunun yanında yaşıyordu. Emrine uymak için hazır bekleyen bir dolu ulak ve hizmetçi vardı. Hükmettiği topraklar çok genişti, hükmü Niflheim’in altındaki karanlık topraklara kadar uzanıyordu. Midgard’da ölen tüm canlılar, önce onun kuyusunun yanındaki büyük mahkeme salonuna gelirlerdi. Tanrılar, Urd’la birlikte oradakilerle buluşup onları yargılamak için her gün titrek köprüden geçerek aşağı diyarlara inerlerdi. Demirden yapılmış ağır savaş arabası köprüye zarar verebileceği için yıldırım tanrısı Thor bu köprünün üzerinden geçemiyordu; bu yüzden oraya ulaşmak için üç nehir geçmek zorundaydı.

      Yüce mahkeme salonu kutsal bir yerdi. Orada verilen kararlar, ister merhametli ister acımasız olsun, her zaman adildi. Yaşamları boyunca kötülük etmiş ölümlüler işkence diyarına gönderilirdi. Savaş alanında yaşamını yitirenler ise Herkesin Babası Odin’in ya da Æsir’le birlikte Asgard’da yaşayan Vanir20 tanrıçası Freyia’nın21 yanına gönderilirdi. Odin, savaş alanındaki kahramanları seçip onları Asgard’a getirmeleri için genç kızlardan oluşan Valkürleri gönderirdi. Bu kahramanlar, Odin’in Valhalla’daki büyük sarayına giderler, orada her gün ziyafet çekip dövüşürlerdi, zira Tanrıların Alacakaranlığı Ragnarök’ün geleceği günde kötü güçlerle savaşmak için hazır olmaları gerekiyordu. Freyia ise ölene dek birbirlerine sadık kalan âşıkları tekrar bir araya getirirdi. Yaşamları huzur dolu ve temiz geçen ölümlüler, her zaman yaz mevsiminin yaşandığı, güzel toprakların yemyeşil uzandığı bir bölgede bulunan, Urd tarafından onlara özel olarak hazırlanmış bir eve giderlerdi.

      BALDUR VE LOKİ

      Mahkeme salonunda hiçbir tanrı, Baldur kadar hürmet görmüyordu. Bir savaşçı olarak ün kazanmamıştı, gücüyle de dikkat çekmezdi; gelgelelim saf kalbi ve erdemli yaşamı sayesinde yargıları her zaman net, kararları ise tamamen adildi. O konuştuğunda kimse onun söylediklerini sorgulamazdı.

      Baldur yalnızca kusursuz bir yargıç değildi. Herkesin, hatta acımasızların ve güçlülerin bile onu sevmesini sağlayan başka nitelikleri de vardı. Öylesine nezaket ve anlayış doluydu ki gittiği yerlerde güneş daha parlak bir hal alıyor, herkesin kalbi sevinçle doluyordu. En baştan beri günahsız bir hayat sürüyordu, tek amacı diğerlerini mutlu etmekti. Karakterinin güzelliği, yüzüne ve vücuduna da yansımıştı. Tüm tanrılar arasında en yakışıklısı oydu. Hatta ona sık sık “Güzel Baldur” derlerdi. Midgard’daki insanlar, bulabildikleri en beyaz çiçeğe onun adını vererek bu çiçeğe “Baldur’un Çehresi22” dediler.

      Ne var ki, çok seviliyor olmasına karşın Baldur’un amansız bir düşmanı da vardı: Hain ve kindar Loki. Loki içten içe tüm tanrılardan nefret ediyordu, ama en sevmediği tanrı Baldur’du. Vahşi kıskançlığı, Baldur’un Asgard’da gördüğü sevgi sebebiyle gittikçe artıyordu. Ondan, karanlığın ışıktan nefret ettiği kadar nefret ediyor, kötünün iyiden tiksindiği kadar tiksiniyordu. Tüm entrikaları ve planları tek bir sona çıkıyordu; nefret ettiği o tanrıyı öldürmeliydi. Uzun zamandan beri bir şekilde Odin’i alaşağı, Asgard’ı ise harap etmeyi ümit ediyordu, ancak önce Baldur’u öldürecekti; çünkü biliyordu ki onun ölümü, herkesin içinde eşi benzeri olmayan bir keder uyandıracaktı.

      BALDUR’UN RÜYALARI

      Tanrıların göz bebeği Baldur, kedere boğulmuştu. Sarayı Breidablik23 artık onu memnun etmiyor, eşi Nanna ise onu teselli edemiyordu. Sesi artık tanrıların konsey salonlarında duyulmuyordu. En sonunda, uzun süren bir sessizlik içinde acı çektikten sonra, kederinin sebebini Odin ve Frigga’ya açtı. Uzun zamandır her gece, ölüm gününün çok uzakta olmadığını, çok sevdiği yurdunu terk etmesi ve dostlarından uzakta, yeraltı diyarında yaşaması gerektiğini söyleyen rüyalar görüyor ve bu yüzden acı çekiyordu. Bu düşünce onu öylesine üzüyordu ki gördüğü ya da duyduğu şeyler, ne kadar neşe dolu olursa olsun, Baldur’un hüznünü geçiremiyordu.

      Odin, hemen tüm tanrıları ve tanrıçaları divana çağırdı. Birbirlerine danıştıktan sonra içlerinden bazılarını, geleceği kendilerinden daha iyi bilen bilge devlere ve diğer canlılara gönderdiler. Bu varlıkların hepsi, Baldur’un öleceğini belirtti.

      Bunun ardından yaşayan her canlıdan, hatta bitkilerden ve metallerden, Baldur’a zarar vermeyeceklerine dair yemin almaya karar verdiler. Bu yeminler Frigga huzurunda edilecekti. Günler boyunca Asgard, bu kutsal yemini etmek için gelen canlı türleriyle dolup taştı. Nihayetinde hepsi yemin etti.

      Ne var ki bu bile Odin’i tatmin etmemişti. Aşağı diyarlara inerek oğlunun kaderiyle ilgili bilgiyi orada aramaya karar verdi. Sleipnir’e eyer vuruldu. Herkesin Babası, yine bilgelik arayışında Mimir’in topraklarını ziyaret ederken arşınladığı yollardan gitti. Gökteki köprüyü tekrar katetti, kuzeye doğru yol alarak uyku nedir bilmeyen gözcü Heimdall’ın parlak kalesinin yanından geçti. Bu kez yanında Sleipnir vardı. Sleipnir, Odin’i karanlık buz bölgesinden ve dağ devlerinin kasvetli topraklarından hızla geçirdi.

      Güneye doğru yol alırken bir köpekle karşılaştı, besbelli ki bu köpek Hvergelmir Dağı’nın yakınındaki bir mağaradan geliyordu. Köpeğin bağrı kanla kaplıydı, boynu ve çenesi de öyle. Odin’e öfkeyle havladı, o yanından geçtikten sonra bile uzunca bir süre havlamaya devam etti; fakat Herkesin Babası ona kulak asmadı, yoluna devam etti.

      Odin, Mimir’in hükümdarlığının doğu tarafında, şafak elfi Delling’in evinin yakınında, daha önce gördüğünü anımsayamadığı sık bir ormana24 vardı. Gelgelelim bölgeye aşinaydı, doğuya doğru biraz daha yol alırsa danışmak istediği Vala’nın25 mezarına ulaşacağını biliyordu. Ormanlığın ıssız derinliklerine doğru uzun bir mesafe kat ettikten sonra bir surla karşılaştı; bu sur, Asgard’ı çevreleyen surlardan çok daha yüksekti. Ne var ki bu engel, Sleipnir’i durduramazdı. Bir an içinde Odin, kendini geniş bir bahçede buldu, bu bahçenin ortasında muazzam güzellikte bir kale yükseliyordu. Kale kapıları sanki konuksever bir halde açık duruyordu, hiç şüphe yok ki orman ve duvar tarafından korunan bu güzide yere bir düşmanın gelmesi beklenmiyordu. Herkesin Babası, atından inip içeri girdi.

      Kalenin içinde uzun boylu adamlar, güzel kadınlar dolaşıyordu, küçük gruplar halinde birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Ayrıca gelmesi beklenen onur konuğu için hazırlıklar yapılıyordu. Salonun öteki ucunda altından bir taht vardı, tahtın hemen yanına da halkalar ve süslerle

Скачать книгу


<p>20</p>

Vanir ya da Van, Æsir’le birlikte iki tanrı sınıfını oluşturan tanrı grubu. Daha çok bereket ve sağlıkla ilişkilendirilirler. (ç. n.)

<p>21</p>

Frey’in kız kardeşi. Savaşta ölen kişilerin yarısı ona verilirdi. (y. n.)

<p>22</p>

Eskiden kuzey ülkelerindeki insanların, papatya için kullandığı isim. (y. n.)

<p>23</p>

Daima Parlayan Görkemli Salon. (y. n.)

<p>24</p>

Orman ve kale, Baldur mitine Rydberg’in sorumluluğunda eklenmiştir. Mimir, eli kulağında olan felaket vaktinde bazı saf ölümlüleri kurtarmış, onları bu kaleye yerleştirmiştir. Ölümünden sonra Baldur gelecek ve bu kişilere hükmedecektir. Dünyanın yıkımından, yani Ragnarök’ten sonra Baldur hükmedecek, ona uzunca seneler hizmet etmiş bu ölümlüler ise dünyayı tekrar yaşanabilir bir yer kılacaklardı. Saemund’un yazdığı Edda’daki “Vafthrûdnir” şiirindeki dizeler, bu konuya işaret eder:

“Çetin Fimbul Kışıinsanları vurduğunda,hangi ölümlüler hayatta kalacak?”

Vafthrûdnir.

“Lîf ve Lîfthrasir,Hoddmimir’in yuvasında korunacak.Sabah çiyini yemek olarak yiyecekler.İnsanlar, onlardan türeyecekler.” (y. n.)
<p>25</p>

Vala ya da Völva: Kadın kahinler veya şamanlar. (y. n.)