Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür. David S. Kidder

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür - David S. Kidder страница 21

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür - David S. Kidder

Скачать книгу

yönetmenlerinden biri oldu. Noel’de TV seyreden hemen hemen her Amerikalı, Capra’nın meşhur It’s a Wonderful Life (1946) filmi ile karşılaşırdı.

      Ürettiği yaklaşık yirmi iki yapımın ardından Capra’nın kariyeri, hasılat rekorları kıran It Happened One Night (1934) filmi ile yükselişe geçti. Clark Gable (1901–1960) ve Claudette Colbert (1903–1996) tarafından başrolleri paylaşılan film, romantik bir komediydi. Columbia Pictures’a büyük bir stüdyo olma imkanı veren film muazzam bir ekonomik başarı elde etti. Övgü dolu yorumlar alarak adından söz ettirdi. Oscar Ödülleri’nde film beş ana dalda ödül aldı (en iyi aktör, aktris, yönetmen, senaryo ve görüntü). Böylesi bir başarıya One Flew Over the Cuckoo’s Nest’e (1975) kadar rastlanmayacaktı.

      It Happened One Night’tan sonra Capra, sinizm ve yozlaşmaya karşı mücadele eden küçük kasaba kahramanlarının öykülerini anlatmaya yoğunlaştı. Mr. Deeds Goes to Town (1936), Lost Horizon (1937) ve You Can’t Take It With You (1938; En iyi film dalında Oscar aldı) gibi filmleri büyük başarılar elde etti. Mr. Smith Goes to Washington (1939) bir Amerikan klasiği oldu. Jimmy Stewart tarafından canlandırılan, Washington’da yozlaşmaya karşı mücadele veren genç bir senatör olan Jefferson Smith karakteri, Capra’nın klasik halk kahramanıydı.

      ABD hükümeti Capra’dan askerleri II. Dünya Savaşı’nın temel yapısı hakkında bilgilendirecek olan Why We Fight’ı yönetmekle görevlendirdi. Bu yedi bölümlük bir belgesel serisiydi. Propaganda başyapıtlarından olan film 1942 ve 1945 yılları arasında ABD’de ve denizaşırı ülkelerde gösterime sunuldu.

      Capra’nın en çok sevilen filmi olacak olan It’s a Wonderful Life, 1946 yılında gişede hayal kırıklığı yarattı. Neyse ki umut ve insandaki inanca ilişkin ilham verici mesajı nedeniyle bir Noel klasiği halini aldı. It’s a Wonderful Life Capra’nın büyük filmlerinden biriydi. Son filmi Pocketful of Miracles’ı 1961 yılında çekti. 1991 yılında doksan dört yaşındayken kalp krizinden öldü.

Ek Bilgiler

      1- Capra altı kez en iyi yönetmen dalında Oscar’a aday gösterildi. Üç kez bu ödülü kazandı (“It Happened One Night”, “Mr. Deeds Goes to Town” ve “You Can’t Take It With You”).

      2- Capra 1936 ve 1939 yıllarında Oscar Ödülleri’nde sunuculuk yaptı.

      3- 1982 yılında Amerikan Film Enstitüsü’nün Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü aldı.

      İçki Yasağı

      ABD’nin eyalet yönetimleri 1919 yılında ABD Anayasası’nın 18. ek maddesindeki değişikliği onaylayarak alkollü içkilerin üretimini, satışını ve taşınmasını yasaklarken; yoksullukla mücadele etmeyi, aile içi şiddete son vermeyi ve alkole bağlı sosyal problemlerden kurtulmayı amaçlamışlardı. Ne var ki yasak, alkol tüketimini durduramadı. Haliyle alkole bağlı sosyal problemler de devam etti. Yasak, çözmeye çalıştığı sosyal problemlerin daha da büyümesine neden olmuştu. Giderek kamuoyu desteğini yitiren yasak, on dört yıl sonra geniş bir halk desteğiyle uygulamadan kaldırıldı.

      İçki yasağının peşindeki reformcular, 19. yüzyıldan beri bu uygulamanın hayata geçmesi için baskı yapıyorlardı. Kölelik karşıtları ve Susan B. Anthony (1820–1906) gibi pek çok feminist, yasağın arkasında duruyordu. Onlara göre yasak, kadınları sarhoş kocaların şerrinden koruyacak ve gecekondu semtlerindeki koşulların düzelmesine yardımcı olacaktı.

      Beklenenin aksine yasak, 1920 ve 1930’larda büyük bir suç dalgasının ortaya çıkmasına neden oldu. İçki kaçakçılığı patlama yapmıştı. Al Capone (1899–1947) gibi gangsterler Kanada gibi ülkelerden içki getirmek ve bunu yasadışı içki satılan barlara dağıtmak için güçlü bir şebeke kurdular. Neredeyse her Amerikan şehrinde “speakeasy” adıyla anılan bu tip barlar açılmıştı. Al Capone’un silahlı adamlarının yedi rakibini öldürdüğü 1929 Sevgililer Günü Katliamı gibi olaylar Amerikalıları şok etti.

      Buna ek olarak pek çok Amerikalı illegal yollardan kendi içkilerini üretmenin peşindeydi. Bu içkilerin üretimi son derece riskliydi. Kimileri ise kokain, marihuana ve afyon gibi maddeleri kullanmaya başladılar.

      Zamanla yasa büyük ölçüde görmezden gelinmeye başlandı. Öyle ki söylendiğine göre Başkan Warren G. Harding (1865–1923) bile Beyaz Saray’daki poker partilerinde içki servisi yaptırıyordu. 1920’lerde yasanın kaldırılması için dile getirilen taleplerde büyük bir artış oldu. Kongre 18. ek maddedeki değişikliği 1933 yılında kaldırdı. Öte yandan kimi eyaletlerin, yasağı sürdürmelerine göz yumuluyordu. Bu imkandan pek az eyalet yöneticisi yararlanmak isteyecekti.

Ek Bilgiler

      1- Tahminlere göre yasak döneminde üretilen içkilerin sertliği, yasağın öncesi ve sonrasına göre %150 daha fazladır.

      2- 18. ek maddedeki değişiklik, Amerikalıların haklarına kısıtlama getiren yegane anayasa değişikliğidir. Aynı zamanda 1933 yılında 21. ek maddeyle ortadan kaldırılmasıyla, kaldırılan yegane anayasal düzenleme olmuştur.

      3- F. Scott Fitzgerald’ın “The Great Gatsby” romanındaki Jay Gatsby karakteri geçimini yasadışı alkol ticaretinden sağlamaktadır.

      Jesse Owens

      1936 yılındaki Berlin Olimpiyat Oyunları, Alman diktatör Adolf Hitler için aryan ırkın üstünlüğünü dünyaya ispat etmenin bir vesilesiydi. Tam da bu nedenle eski bir kölenin torunu ve bir maraba çocuğu olan Afro-Amerikalı Jesse Owens’ın (1913–1980) atletizm dalında dört altın madalya kazanarak müsabakaların yıldızı haline gelmesi onun fazlasıyla canını sıkmıştı. Hitler’i yerin dibine sokan Owens, II. Dünya Savaşı öncesindeki küresel gerilim döneminde uluslararası bir kahraman haline gelmişti.

      Owens ilk kez Ohio Üniversitesi’nde ikinci sınıf öğrencisiyken dikkatleri üzerine çekti. 1935 yılında Big Ten Şampiyonası’nda yarışıyordu. 45 dakika içerisinde dört yarışa katılmış ve hepsini kazanmıştı. Üç dünya rekoru kırmış, dördüncüye ise ramak kalmıştı.

      Bir yıl sonraki olimpiyatlarda Owens, ulusal bir yıldızdan uluslararası politik bir sembole dönüşecekti. 100 metre ve 200 metre koşularda, yüksek atlamada ve 4x100 metre bayrak yarışlarında büyük başarı elde etmişti.

      Owens başlangıçta bayrak yarışı takımında değildi. O ve bir başka Afro-Amerikalı yarışçı olan Ralph Metcalfe (1910–1978), Marty Glickman (1917–2001) ve Sam Stoller (1915–1983) isimli iki Yahudi atletin yerine sahaya çıktılar. Söylendiğine göre Nazi memurlar, ABD’lilerden rejimi kızdırmamak için Yahudi atletleri takımdan çıkarmalarını istemişlerdi. Öte yandan Hitler kendi adına siyah atletlerle el sıkışmayı reddetmişti.

      Olimpiyatlardan sonra Owens profesyonel bir atlet olmak için okulu bıraktı. Siyahi olimpiyat kahramanı için herhangi bir destekten yararlanma şansı olmadı. Öyle ki, ekmeğini taştan çıkarmak durumundaydı. Ailesine destek olmak adına, köpeklerden atlara kadar her türden rakibe karşı yarışarak hayatını kazanmak zorunda kaldı. 1950’lere gelindiğinde ise kendi halkla ilişkiler firmasını kurmuş ve başarılı bir eğitmen

Скачать книгу