Fetih 1453. İskender Fahrettin Sertelli

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Fetih 1453 - İskender Fahrettin Sertelli страница 18

Жанр:
Серия:
Издательство:
Fetih 1453 - İskender Fahrettin Sertelli

Скачать книгу

gözü!

      Çarpan bir kalp var Milletin kalbi!

      Ağlayan bir vicdan var!

      Milletin vicdanı!

      Bizans uyuyor,

      Düşman uyanık!

      Saray uyuyor,

      Düşman uyanık! 5

      Çingeneler atlarına bindiler. Şarkı söyleyen kadın,

      “Yaşasın Priamos,” diye bağırdı.

      Klio, bu ismi işitince pencereden dışarıya sarktı.

      Çingeneler Klio’yu görerek gülüştüler ve hep bir ağızdan tekrar bağırdılar:

      “Yaşasın Priamos!”

      “Yaşasın Priamos!”

      Orhan Çelebi’nin çenesi tutulmuştu. Şaşkın şaşkın Klio’nun yüzüne bakarak mırıldandı:

      “İşler ilerlemiş, yavrum…”

      Klio pencereden çingenelere seslendi:

      “Niçin yaşasın Priamos diye bağırıyorsunuz?”

      Şarkı söyleyen kadınlardan biri kahkahayla gülerek cevap verdi:

      “Siz sahiden uyuyorsunuz galiba! Bizans’ın altı üstüne geliyor. Bir şeyden haberiniz yok mu?”

      “Hayır.”

      “Sağır mısınız?”

      “Yalnız sağır değil, aynı zamanda körüz!”

      Çingene kadın, hayvanının dizginlerini çekerek pencerenin altında durdu.

      “Priamos’un ihtilal şarkılarını dinlemediniz mi?”

      “Hayır.”

      “Ne yazık!”

      “Bu söylediğiniz şarkı onun mudur?”

      “Evet.”

      “Bu tehlikeli şarkıyı ne cesaretle söylüyorsunuz?”

      “Ne cesaretle mi?”

      “Öyle ya! Bütün bunlar İmparatorun aleyhinde değil mi?”

      “Ah, ne yazık! Ne yazık! Sizin, sarayın önünde asılan, öldürülen insanlardan da mı haberiniz yok?”

      Çingene karısı fazla bir şey söylemeden kitarasını boynuna takarak hayvanını sürdü.

      Klio, on beş günden beri dışarıda neler olduğundan haberdar değildi. Çingenelerden bu bilgiyi alınca Orhan Bey’in üzerine yürüdü.

      “Dışarıda olup bitenlerden beni niçin haberdar etmiyorsun?”

      Orhan Bey, Klio’yu kolundan çekerek,

      “Dışarıda bir şey yok, divane!” dedi.

      “Çingeneler yalan söylemiyorlar ya…”

      Onların işleri sokaklarda şarkı söyleyerek para kazanmaktır. Onlara inanıyorsun da bana itimat etmiyorsun, öyle mi?”

      “Hayır, artık size güvenim kalmadı. Onlar yalan söylemiyor. Şair Priamos’un şarkısı belli ki yeni yazılmış ve yeni bestelenmiştir. Ortalıkta bir karışıklık olmasa, çingene karıları böyle şarkılar söylemeye cesaret edebilirler mi?”

      Orhan Bey’in hakikaten hiçbir şeyden haberi yoktu. Üç günden beri Haliç’teki yalısından dışarıya çıkmıyordu. Bu hadise onu da telaşa düşürmüştü.

      Bizans’ın asayişsizliğinden faydalanmaya kalkışmak isteyen Türkler Bizans’a ani bir hücum yapacak olursa, Orhan Bey’in akıbeti ne olacaktı?

      Orhan Bey, endişesini gizlemeye çalışarak Klio’yu adamlarının nezareti altında bıraktı.

      “Ben biraz sonra gelirim, sen hiç merak etme. İşine yarayacak haberler getirmeye çalışacağım,” diyerek evden çıktı.

      Orhan Çelebi saraya gidiyordu.

      Tiyatro Mektebi binasının6 önüne geldiği zaman, meydanda büyük bir kalabalık vardı.

      Meydanın her köşesinden aynı sesler yükseliyordu:

      “Kahrolsun İmparator!”

      “Kahrolsun saray erkânı!”

      Orhan Çelebi, ihtilalcilerin arasından bin bir zorlukla kurtularak Ayasofya Meydanı’na geldi.

      Bu esnada acı bir borazan sesi, meydandaki ahalinin kaçışmasına sebep olmuştu.

      Saray muhafız askerleri atlarını sürerek ihtilalcilerin üzerine doğru ilerlemeye başlamışlardı.

      Süvariler çok insafsızca davranıyorlar, uzun mızraklarla halkı dağıtmaya çalışıyorlardı.

      Orhan Bey bu kargaşadan faydalanarak sarayın dış kapısı önüne kadar ilerlemişti.

      Süvariler uzaklaştılar.

      Ayasofya Meydanı’nın her bir köşesine sinen halk yavaş yavaş tekrar bir araya toplandı.

      Burada da aynı sesler duyuluyordu.

      “Kahrolsun İmparator!”

      “Kahrolsun saray erkânı!”

      İhtilalcilerin hedef ve maksatları birdi. Tiyatro mektebi önünde toplanan halk da bunu söylüyor ve yumruklarını aynı hedefe doğru sallıyordu.

      İhtilalcilerin arasından eski Romalılar gibi uzun mantolara bürünmüş biri genç, biri yaşlı, temiz çehreli iki adam göründü.

      Bu adamlardan yaşlıca olanı yüksek bir yere çıktı ve elinde tuttuğu Hazreti İsa asasını sarayın demir kapaklı pencerelerine doğru uzatarak yüksek sesle bağırmaya başladı:

      “Eyyy! Gözleri içki kadehinden başka bir şey görmeyen sefih ve mağrur asaletmeablar! Mızraklarını yağlayarak sokaklara gönderdiğiniz bu askerlerle kimleri terbiye etmek istediğinizi biliyor musunuz?”

      Sarayın pencereleri aralandı ve bu meçhul ihtilalciyi dinleyen birkaç baş göründü. Hatip, sözüne devam etti:

      “Sizlerden başka herkesin gözü ile gördüğü düşman faaliyetine karşı tedbir almak ve memleketini müdafaa etmek isteyen vatanperverler, sizi harekete geçirmeye, ikaz etmeye çalışıyor. Felaketi gören ve gösteren masum halka karşı niçin bu derece insafsızca hareket ediyorsunuz? Gözlerinizi şehvet bürümüş. Türklerin hazırlıklarından bihabersiniz! Kalpleriniz kararmış. Vatanper- verlerin feryadına karşı

Скачать книгу


<p>5</p>

Bizans şarkılarından mealen tercüme (Priamos-Athenes).

<p>6</p>

Beyazıt’taki eski maliye bakanlığı binasının bulunduğu yer.