Fetih 1453. İskender Fahrettin Sertelli

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Fetih 1453 - İskender Fahrettin Sertelli страница 17

Жанр:
Серия:
Издательство:
Fetih 1453 - İskender Fahrettin Sertelli

Скачать книгу

cevap verdi:

      “Teofilos’un bir vatan haini olduğunu işitmediniz mi?”

      Orhan Bey bu ismi hayretle karşıladı.

      “Teofilos mu?”

      “Evet. Niçin hayret ediyorsunuz?”

      “Teofilos vatan haini olamaz!”

      “Neden?”

      “Onu herkes büyük bir vatanperver olarak tanır.”

      “Sizi de Türk topraklarında büyük bir kahraman olarak tanıyorlardı. Fakat saltanat hırsı, sizi de memleketinizin düşmanlarına sığınmaya mecbur etti.”

      Orhan Bey gözlerini açarak, korkak bir sesle karşılık verdi:

      “Ben saltanat hırsı taşıyan bir adam değilim.”

      “O hâlde Bizans’ta işiniz ne? Memleketinizde, Bizans’ı zaptetmek için yapılan hazırlıklarda sizin de hizmetiniz ve mevkiniz olamaz mıydı?”

      Orhan Bey alaycı bir tebessümle,

      “Bizans’ı zaptetmek mi?” dedi. “İşte bu, otuz seneden beri gerçekleşmeyen bir hayal!”

      “Fakat ben Edirne’de Sultan Mehmed’in azim ve iradesini o kadar kuvvetli buldum ki… İmzalanan dostluk anlaşmasının çok çabuk yırtıldığına bakılırsa, Türklerin günün birinde Bizans kapılarında görünmeleri mümkündür.”

      “Hayal… Hayal… Sen bu gece korkulu bir rüya gördün galiba!”

      “Çok iyi dostunuz olan İmparator hazretleri de böyle söylüyor. Fakat sarayda en itimat ettiği kimselerin bile Türklere satılmış olduğunun hâlâ farkında değil.”

      “Teofilos namuslu bir adamdır.”

      “Aksini iddia etmedim!”

      “Teofilos büyük bir vatanperverdir.”

      “Bu sözü onun kadar tanınan bir Bizanslının ağzından işitseydim, belki kanaatimi değiştirirdim. Halbuki siz bir Türk’sünüz ve müdafaa ettiğiniz adamı benim kadar iyi tanımazsınız!”

      Orhan Bey, her gün beraber kaldığı Teofilos’un büyük bir vatanperver olduğuna inanıyordu. Klio’nun fikrini anlamak istedi.

      “Eğer Teofilos vatan haini bir adam ise, bu memlekette tek bir vatanperver yok demektir…”

      Klio, muhatabının sözünü kesti.

      “Sarayın kanlı ve yüksek duvarları haricinde kalan bütün halkın memleketle samimi bağı vardır. Fakat saraydaki sefahat düşkünleri, Bizans’ın akıbetini görmeyecek kadar kör ve halkın ıstıraplarını duymayacak kadar sağır olmuşlar! Teofilos bana ilanıaşk ederken, mücevher dolu bir sandığı boşaltarak içine yılan ve akrep dolduran bir mecnun gibi kalbini yalnız benim aşkıma hasretmiştir. O, benden başka bir şey sevmiyor. Şimdi anladınız mı büyük vatanperverin mahiyetini?”

      Orhan Bey, Teofilos’un da kendine rakip olduğunu anlayınca düşünmeye başladı.

      Klio, bu eski vatanperverin, vazifesini unutarak, kendisine nasıl musallat olduğunu anlattı.

      “Orhan Bey,” dedi. “Eğer siz İmparatorun samimi dostu iseniz ve hayatınızın tehlikeye düşmesini istemiyorsanız, Anivas’ı derhâl tahliye ettiriniz. Çünkü dışarıdaki isyanın önüne ancak o geçebilir!”

      “Bu isyandan bana ne? Bizans’ta sonu gelmeyen bu galeyan ve isyanları çok gördük. Yarın yine Hipodrom’ un önünde beş on kişiyi idam ederler ne isyan kalır ne de bir yüksek ses işitilir.”

      Klio, Orhan Bey’i kışkırtmakla emeline ulaşacağını tahmin ediyordu.

      “Fakat bunun aksini de düşünün, Orhan Bey! Bu, yalnız halkın isyanı meselesi değil. Türklerin niyeti çok fena ve katidir!”

      “Hâlâ o eski terane… Bizans’ı zaptedecekler, değil mi?”

      “Fakat sizin gibi hayat ve kaderi siyasi cereyanlara bağlı olan bir kimsenin biraz derin düşünmesi, uzak ihtimalleri de dikkate alması gerekmez mi?”

      Orhan Bey hiddetlendi.

      “Bu hayal gerçekleşmeyecek, Klio!”

      “Emin misiniz?”

      “O kadar eminim ki…”

      “Fakat iyi düşünün. Çünkü ben Edirne’de, Sultan Mehmed‘in ağzından kulağımla işittim. ‘Orhan elime geçerse derhâl asacağım!’ diyordu.”

      “Sayıklasın dursun Bizans’ı alacağım diye…”

      “Yaptığı hazırlıklar acaba gösteriş mi dersiniz?”

      “Sultan Mehmed azimli ve irade sahibi bir gençtir. Fakat hazırlığı boşa gidecek, Klio! O, Bizans’ı zaptedemeyecek.”

      “Mademki azim ve irade sahibi bir hükümdardır; mademki Bizans’ı zaptetmeye karar vermiştir, arkasında koskoca bir millet de kendisini takip ederse, emeline neden muvaffak olmasın?”

      Orhan Bey bağırdı:

      “Muvaffak olmayacak, Klio! Ben öyle istiyorum. Bu iş, ancak o benimle barışır ve benim istediklerimi yaparsa düşünceden uygulamaya geçebilir. Aksi takdirde hedefine vasıl olması imkânı yoktur!”

      “Onun bu azmini nasıl kırabileceksiniz?”

      “Sultan Mehmed‘in azmini kırmaya teşebbüs etmek, büyük bir kaleyi ufak bir çocuğun kendi kendine zaptetmeye kalkışması kadar gülünç olur. Ben kaleyi içerden fethedeceğim.”

      “Yani?”

      “Yani, onun bütün planlarını suya düşürmek için, herkesten fazla itimat ettiği veziriazamdan söz aldım.”

      “Halil Paşa’dan mı?”

      “Evet.”

      İhtilal Şarkıları

      Klio bir sabah yatağından kalktığında, sokaktan gelen hazin bir kitara sesi işitti. Pencereye koştu. İzmit çingenelerinden birkaç kadın, tesadüfen Orhan Bey’in hanesi önünde durmuş, kenardaki yalakta hayvanlarını suluyordu. İzmit çingeneleri, elbiseleri ve konuşmaları ile derhâl yerli çingenelerden ayırt edilebilirlerdi. Çingene kadınlarından biri, Klio’yu pencerede görünce, atın üstünde kitarasını çalmaya başladı. Diğer biri de şarkı söylüyordu. Orhan Bey, “Klio! Kulak ver. Bak ne söylüyorlar?” dedi. İzmit çingenesi şu şarkıyı söylüyordu:

      Bizans uyuyor,

      Düşman uyanık!

      Bizans uykuda!

      Düşman uyanık!

      Romanos Kapısı teshir edilmiş.

      Türklerin

Скачать книгу