Mısır mitolojisi. W. Max Müller

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mısır mitolojisi - W. Max Müller страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Mısır mitolojisi - W. Max Müller

Скачать книгу

Gökyüzünün ve iki ülkenin (yani Mısır’ın) hanımefendisi Meht-Ueret.

      30. şekil: Diospolis Parvalı Tanrıça

      Nut’un güneş tanrısını (ve ayı) meydana getirdiği eşi, genellikle sırtına veya yanına yaslanarak dinlenen ve vücudundan fışkıran bitkilerle bir erkek olarak tasvir edilen yeryüzü tanrısı Keb’tir. Ayakta dik dururken tasvir edildiği kimi zamanlarda kafasını süsleyen kaz, yalnızca adının bir kısaltmasını oluşturan hiyerogliftir. Ancak çok geçmeden teologlar bunu yeryüzü tanrısının koca bir erkek kaz, güneş yumurtasını yumurtlayan “Büyük Cackler” olduğu şeklinde yorumlayarak yanlış bir sonuca vardılar. Ayrıca özel yaratıkları olan yılanların efendisi olduğundan Keb’in bir yılan kafası da vardır veya kafasında sıklıkla adlandırıldığı gibi “Mısır’ın veliahtı”nın karmaşık tacı vardır. Her halükârda aslında Keb yalnızca, evrensel işlevi olmayan yerel bir tanrıydı (belki de Heliopolis civarında). Zira daha eski bir gelenekte Aker veya Akeru denen başka bir yeryüzü tanrısı vardı. Bu ilah, bir vücutta zıt tarafa bakan iki elli, çift kafalı bir aslan biçiminde tasvir edilir. Güneş, akşamları batıdaki çöl dağlarına girdiğinde bir ağzından yutulurken, sabahları diğerinden çıkarak doğar. Böylelikle güneş tanrısı, gece vakti Aker’in vücudundan yani yeryüzünden geçmiş olur. Daha sonraki teologlar daha eski olan tanrıyı yeryüzünün daha aşağı bölgelerinin temsilcisi haline getirerek ve onu siyah tasvir ederek Aker’in gereksiz varlığını halefi Keb’inkilerle uzlaştırmaya çalıştılar. Böylece Keb bir koruyucu olarak Aker’in yerini aldı. Bu şekilde bazı âlimler aslında Aker’i yerin derinlerinde yatan şeytani ejderha ‘Apop ile karıştırabildiler. Bunun yanı sıra daha sonraki bazı sanatçılar ve teologlar, Aker’in mürekkep figürünü sırtlarını birbirlerine dönmüş ve güneşin aralarında doğduğu iki dağı taşıyan iki aslana ayırdılar. Sonrasında bazı yorumcular bu gizemli aslanlara “sabah” veya “dün” adını verirken diğer başka yorumcular da bunları “iki kutsal aslan” Şu ve Tefênet’le karıştırdılar ve buna uygun şekilde onları çalılıkların içinde oturur veya gökyüzünü destekleyici vaziyette tasvir ettiler (bkz. 37. şekil).

      31. şekil: Ölüyü alırken Nut

      32. şekil: Gökyüzünün gündüz vakti sembolleriyle Nut

      Mısırlılara göre sonraki iki tanrı, Şu ve Tefênet, daha çok yeryüzü ve okyanusu gökyüzünden ayıran uhrevi aralıktı. Bu işlev, genellikle gökyüzünü iki yana uzanmış elleriyle yukarı kaldıran veya gökyüzünün sütunlarından birisini tutan bir erkek biçiminde tasvir edilen Şu’da özellikle belirgindir. Şu, gökyüzünün ve güneşin desteği sıfatıyla kafasında güneş diskiyle resmedilebilir veya bir güneş tanrısı olarak muamele bile görebilir. İster güneş tanrısının bir oğlu olsun (en yaygın kabul edilen görüşte olduğu gibi) ister birçok tanrının kökeninden geliyor olsun, güneşten önce gelen teolojik bir problemdi. Erken bir tarihte Şu, benzer bir şekilde güneş olarak kabul edilen Heka ile (Büyü veya Büyücü) özdeşleştirilmekteydi. Ancak Şu’nun 71. şekildeki (s. 65) gibi Heh ile (Sonsuz Boşluk) veya Horus’la karıştırılmasının sebebi o kadar açık değildir.

      33. şekil: Bitki örtüsünün taşıyıcısı Keb.

      34. şekil: Hiyeroglif sembolüyle Keb

      Evrensel işlevini gösteren resimlerde aslana benzer şekillerden kaçınıldığını görmekteyiz. Halbuki bu şekil açıkça Şu’nun yerel tapınağına Leontopolis denmesine sebep olacak kadar özgündü. Daha sonraki zamanlarda insan formundaki birkaç başka ilahla da özdeşleştirildi. Sözgelimi, nadiren de olsa ayla ilişkilendirilen Teb’li tanrı Khôns veya daha sık olarak This’in savaşçısı An-hôret.

      Dişi aslan Tefênet’in hangi şekilde Şu ile onun ikiz kardeşi ve karısı olarak ilişkili hale getirildiği ve bu sayede bir gökyüzü tanrıçasının işlevlerini kazandığı belirsizdir. Muhtemelen hiçbir zaman insan özellikleriyle değişmediği aslan formu veya bu iki tanrının yalnızca yerel ilahlar oldukları zamanlardaki tesadüfi komşulukları bu duruma bir açıklık getirebilir. Modern dönemlerde Tefênet’in yağmur bulutlarıyla veya çiyle ilişkilendirilmesi oldukça temelsizdir. Tefênet’in ve Şu’nun daha sonradan bitkilerin büyümesine sebep olduğu söyleniyorsa bu, Mısır’da kaynağı nadiren gökyüzü olan sulamadan ziyade diğer kutsal işlevlere işaret eder. Mısır metinlerinde Tefênet’ten kızgın ate- şi gönderen olarak (yani güneş olarak) sıklıkla bahsedilmekte olup güneş tanrısının gerçek kızı veya gözü ya da kafasının üzerindeki disk biçiminde tasvir edilmektedir. Benzer bir şekilde resimlerde her zaman güneşle ilişkili bir şekilde gösterilmektedir. Tefênet, Şu’nun dişi bir muadili olarak İsis gibi gökyüzü tanrıçalarıyla özdeşleştirilebilir. Bundan dolayı bazı yerlerde ona ayın annesi denilmektedir. Ayrıca gökyüzünün (başka bir deyişle Nut’un) annesi olarak veya tam tersine gökyüzünün (yani Nut’un veya Hat-hôr’un) kızı olarak da adlandırılmaktadır. Tefênet ve erkek kardeşi Şu benzer şekilde “iki aslan” olarak adlandırılır (37. şekildeki açıklamayla kıyaslayın). Oldukça erken bir dönemde gelişen şeytani Set’in gök gürültüsü ve bulutların tanrısı olduğu fikri ilerleyen sayfalarda ele alınacaktır.

      35. şekil: Bir yılan biçimindeki Keb ve Nut

      36. şekil: Keb Aker’i izleyip onu sola doğru uzatıyor

      37. şekil: Aker’in Şu ve Tefênet’e benzetilen bozulmuş tasviri

      Su unsuruna dönecek olursak, ilk olarak onun en yakın temsili, Nil tanrısı Hapi’den bahsetmemiz gerekiyor. Hapi beline bir balıkçı kemeri takan ve kafasında suda yaşayan bitkileri taşıyan epey koyu mavi veya yeşil renkli bir insan figürüyle tasvir edilmektedir. Şairler tarafından övgülere boğulmasına rağmen kendisine çok fazla tapınılmamaktadır. Bu varlık, ilk Mısır teolojisinin tanrıların evrensel özellikleri üzerinde durmadığının bir diğer kanıtıdır. En eski dönemlerde Nil Nehri’nin kaynağının, Asvan çağlayanı arasında Mısır sınırı üzerinde olduğuna inanılmaktaydı. Bu kaynak yeraltı dünyası veya abisten veya kimi zaman iki farklı kaynaktan doğarak iki nehre ayrılmaktaydı. Bunlardan bir tanesi Mısır boyunca kuzeye doğru akarken diğeri Nübye üzerinden güneye doğru bir istikamet izliyordu. Dört nehrin dört ana yöne doğru akmasıyla ilgili bu Asya geleneği, Mısır düşüncesine Nil Nehri’nin Elefantin’deki en derin kaynaklarının bunlardan dördüncüsü olduğu hakkında iz bırakmıştır. Dolayısıyla hayat verici su, Satet ve benzerleri gibi şelale tanrıçaları tarafından oluşturulan dört kaptan akmaktadır. Zira Osiris mitine göre Nil Nehri’nin kaynağı ve yükselişi hakkındaki mitolojik açıklamalarda Osiris’in Nil’le özdeş görülmeye başlandığına rastlamaktayız.

      38. şekil: Şu okyanusun (?) üzerinde durarak Nut’u, gökyüzünü tutuyor. Güneşin temsil edildiği dört aşama

      39.

Скачать книгу