Cengiz Han. M. Turhan Tan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cengiz Han - M. Turhan Tan страница 15

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Cengiz Han - M. Turhan Tan

Скачать книгу

din taşıyan hizmetçiyi susturdu.

      “Yeter, yeter, benim de içime acı düştü. Hani söz olmayacağını bilsem şimdi kalkar, ahıra giderdim, adamcağıza kımız sunardım.”

      “Ayağına yazık kadınım. Bin tat senin bastığın toprağın bir tutamına değmez. Fakat buyruğun olursa ben giderim, herife aş götürürüm, senin de kendisine acıdığını söylerim. Bu sözüm onu sevindirir, diriltir.”

      “Peki, yap, adamcağızı görüp gönlünü al.”

      Hizmetçi, büyük bir sevinç içinde dışarı fırlarken Güncü Hatun seslendi:

      “Temuçin’den gelen tutsaklardan birine aş götürüp de öbürlerini boşlamak doğru değil. Hepsini gözetmek gerek. Sen de öyle yap.”

      Güncü, pek tabii olan bu noktayı hatırlarken en ziyade o sarışın genci düşünmüştü. Alelade bir tutsak, değersiz bir at uşağı olmakla beraber bu sarı bıyıklı, beyaz tenli, demir yapılı delikanlı Güncü’nün zihnine nasılsa yol bulup girmişti. Naymanlar kraliçesi, istemeye istemeye bu genci düşünüyordu ve adını ağzına almadan ona “han mutfağından” yemek ve kımız gönderiyordu.

      Masallarda olduğu gibi Güncü Hatun, bir görüşte bu yarı çıplak at uşağına gönül mü vermişti?.. Hayır!.. Fakat o, dili bile anlaşılmayan bu gençte bir hususiyet seziyordu. Onun bakışını pek yüksek, yapılışını pek müstesna bulmuştu. Hele kirler içinde göze çarpan o beyaz benler, büsbütün merakını uyandırmıştı. Kabil olsa herifi suya sokup bir iyi yıkatacak ve onun taşıdığı kir tabakası altındaki beyaz kostümü açığa çıkaracaktı.

      Güncü, sırf bir sezinti ve sırf bir merak ile alelade bir at uşağına zihninde yer veriyordu. Kadın değil mi ya? İşte renksiz ve temelsiz düşünceler üzerinde -kısa bir lahza süren- gülünç bir hülya bile kurmuştu. Bu tahayyül, o delikanlıyı kirden kurtardıktan sonra beyler gibi giyindirmeyi düşünmekten ibaretti. Güncü’nün, pek az devam eden, bu kuruntusuna göre Sardoğan, o sarı genç, iyi ve temiz bir kostüm içinde bambaşka bir hüviyet alacaktı!

      Bununla beraber Güncü, tabii vaziyete geçmekte gecikmedi ve Moğol diplomatlarını huzuruna getirterek ciddi bir çehre ile münakaşaya girişti. İlk sözler, Moğol ve Nayman orukları arasında yapılacak barışmanın Merkitlerle Oyratlara da teşmil edilmesi üzerinde idi. Elçiler dün olduğu gibi bugün de o cihete yanaşmıyorlardı.

      Güncü Hatun ise kocasının dileğini yerine getirebilmek fikriyle bu noktada ısrar gösteriyordu. Elçilerin başı, nihayet son sözü söyledi:

      “Beyimizin eşini kaçıran Merkitlerle barışmayı biz ağza bile alamayız. Siz isterseniz Temuçin’e adam gönderin. Bu teklifi yapın. Biz, ondan karşılık gelinceye kadar burada konuk kalalım.”

      Güncü, bu mülahazayı kabul etti, kocasını kandıracağını kuvvetle umduğu için elçilere muvafakat cevabı vermekte de mahzur görmedi. Şu suretle siyasi müzakere tam müspet bir netice vermemiş olsa bile menfi neticeye de varmış olmuyordu. Henüz ip kopmamıştı. İleride gene anlaşılabilirdi. Bu sebeple kraliçe ve elçiler başka mevzular üzerinde dostça konuşabilirlerdi.

      Güncü Hatun, işte bu imkândan istifade ederek sözü Temuçin’in üzerine getirdi:

      “Dün…” dedi. “zevcimle konuşurken dikkat ettim, beyinizi çok yüksek gördüğünüzü sezdim. Anladım ki ona candan bağlısınız. Bunun için sizi alkışlarım. Fakat sevmek ve saymak, sevilen ve sayılan adamı herkesten üstün görmek demek değildir. Hâlbuki siz, Temuçin’i enikonu Tanrılaştırdınız. Bu, doğru bir iş mi?”

      Başelçi cevap verdi:

      “Temuçin, bizim anlayışımızdan da üstündür. Biz onun büyüklüğünü anlayamayız ve anlayamadık. Söyledikleriniz çok eksiktir. O, bir sudur ki, henüz taşmadı. Taştığı gün yeryüzünü kaplayacaktır. O, bir gündür ki, doğmadı. Doğduğu gün, bu kara toprağın her yanı ışık içinde kalacaktır. Biz yalnız bu kadar biliyoruz, bu kadar seziyoruz. Daha ilerisini kısa aklımızla anlayamayız.”

      “Temuçin’i benim eşim ulu Köşlük, Altaysu kıyısında kıskıvrak yakalıyordu, nasılsa elden kaçırdı. Onun için kendisini göremedik. Boylu boslu bir adam mıdır?”

      “Yıldızların ışığına bakılır, boyuna değil. Sularına akışına bakılır, enine değil. Fakat Temuçin, oğanlardan sağlamdır; su yerlerinden kuvvetlidir, Ülker’den güzeldir.”

      “Kumral mı, kunur (esmer) mu?”

      “Ne kumral ne kunur, sarı. Bu ton (renk), yer tanrısının tonudur.”

      “Tonu sarı olunca gövdesi de beyaz olacak. Öyle değil mi?”

      Güncü Hatun, Temuçin’den armağan olarak gelen kesik sarı bıyıklı at uşağını düşünerek bu sözü söylüyordu. Başelçi de Naymanlar yanında seyis rolü yapan kudretli Temuçin’i göz önüne getirerek cevap verdi:

      “Evet, gövdesi sütten aktır, alnı ak olduğu gibi!”

      “Beyinizi görmek isterdim. Fakat ürküyorum. Çünkü onun da kendisini, sizin gibi, yüksek gördüğünü sanıyorum.”

      “O, yüksektir. Fakat bir Güncü Hatun önünde alçalmayı bilir.”

      “Kaçırılan karısına da alçalır mıydı?”

      “Onu sayardı, fakat bıyığının kıllarını saydırmazdı.”

      “Demek ki Börta ulus işlerine karışmazdı.”

      “Ev işinden başını kurtaramazdı ki karışsın!”

      Güncü, iğrendiğini gösterir gibi bir işaret yaptı:

      “Yüksek erkek, kadını yücelten erkektir. Sizin beyinizin bunu yapmadığı anlaşılıyor. Hâlbuki dün, Temuçin’in otağına düşecek kadınlara altın hakan sarayındaki hanımların saygı göstereceğini söylüyordunuz. O hanımlar, Temuçin’in aşevine (mutfak) gidip de mi bu saygıyı gösterecekler?..”

      “Temuçin, eşini henüz bulmadı: Nasıl ki Türk eli de güneşini henüz bulmadı. O eş ve o güneş birlikte doğacak!”

      “Güneş dediğiniz Temuçin Bey olmalı, onun eşi kim ola?”

      “Türk elinin en güzel kadını.”

      “Adını, yurdunu söyleyin de bilinmez hangi gün, Çin hakanının kızlarına ayak öptürecek olan bu kutlu kadını öğrenmiş olayım.”

      “Onu, görüştüğünüz gün, Temuçin’e sorunuz!”

      “Sizin beyinizle bizim görüşmemizin üç yolu var: Ya o bize gelir ya biz ona gideriz. Şimdilik bu iki yol kapalıdır. Üçüncü yol, savaş yolu Altaysu kıyısında olduğu gibi erimle gene karşılaşırsa ve erim bu sefer gevşeklik göstermezse belki beyinizi otağımızda konuk yaparız. Görüşmek için başka yol göremiyorum.”

      Başelçi

Скачать книгу