Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih. Zekeriya Akman

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih - Zekeriya Akman страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih - Zekeriya Akman

Скачать книгу

Meşâyih’in âdeta yeniden kuruluşu şeklinde değerlendirebiliriz. Zira bu dönemde, kurumun üye sayısı artırılmış, mali yapısında düzenlemeye gidilmiş ve yetkileri yeniden tanımlanmıştır. Kanun çalışmalarının yapıldığı Meclis-i Mebusan’da kurumun var oluş amacı, çalışmaları ve görev alanı tartışılmıştır. Bu tartışmalar o dönemin siyasetçilerinin Meclis-i Meşâyih’ten beklentilerini ortaya koyması bakımdan önem arz etmektedir. Görüşmelerde, kurumun hangi alanlarda ve nasıl faaliyet yürüteceği, çalışmalarındaki amacın neler olması gerektiği hususunda bilgiler verilmiştir. Biz de çalışmamızda Meclis-i Mebusanda yapılmış olan bu tartışmalardan bazı örneklerle dönemin siyasetçilerinin kuruma bakış açısını tanıtmakta fayda görmekteyiz.

      Meclis-i Mebusân’da Meclis-i Meşâyih ile ilgili müzakereler 21 K.sani 1334 / 1918 Pazartesi günü yapılmıştır. Hacı Adil Bey106 başkanlığında yapılan toplantıda kanunun geneli üzerinde yapılan görüşmelerde ve özellikle ikinci madde görüşülürken Meclis-i Meşâyih gündeme gelmiştir. Toplantıya şeyhülislam adına Bab-ı Meşihat Memurin Müdürü Bahri Efendi katılmıştır. Bahri Efendi toplantıda kanun teklifini milletvekillerine tanıtmak ve gerektiğinde savunmak görevini üstlenmiştir.

      Kanunun geneli üzerinde söz alan Ertuğrul Mebusu Şemsettin Bey,107 Meclis-i Meşâyih ile ilgili çok detaylı bir değerlendirmede bulunmuştur. Hâlihazırda meşihat dairesine bağlı iki aza ve bir başkandan müteşekkil bir meşâyih heyetinin var olduğunu, bu meclisin üye sayısının yediye çıkartılmak istendiğini belirtmiştir. Hükûmetin hazırlamış olduğu esbab-ı mucibe layihası ve ilmiye encümeninin layihasını tetkik ettiğini ve yeni düzenleme ile nelerin amaçlandığını tespite çalıştığını ifade etmiştir. Şemsettin Bey, layihalarda geçen ve gayenin açıklandığı bölümlerden, kuruma sıradan bir idari görevin verildiğini gördüğünü, kendisinin Meclis-i Meşâyih kurulmasına şiddetle taraftar olduğunu fakat böyle bir gaye ile kurulan bir heyetin oluşumuna ihtiyaç olmadığını belirtmiştir. Ona göre, sadece sıradan idari bir görevi yürütmek için böyle bir kuruma ihtiyaç yoktur. Zira bu görevi, meşihat dairesi memurin müdürü de görebilir. Tekkelerin, memleket için çoğu zaman faydalı görevler yürüttüğünü, içtimai hayatı uyandırmak ve millet fertlerini birbirine yaklaştırmak, muhabbet ve samimiyeti tesis etmek ve bilhassa yüce ahlakı neşretmek gibi vazifeleri üstlendiğini ifade etmiştir. Şemsettin Bey, son dönemlerde bu müesseselerin amacından uzaklaştığını ve atıl hâle geldiğini, bu nedenle hükûmetin Meclis-i Meşâyih yoluyla tekkelere yeni bir hayat vermeye çalıştığını vurgulamıştır. Meclis-i Meşâyih’in, Meşihat’a bağlı olarak faaliyet sürdürecek olmasının isabetli bir karar olduğunu çünkü medreselerle tekkeler arasındaki uçurum ve gerginliğin bu yolla giderilebileceğine dair kanaatini ifade etmiştir. Medrese ve tekkelerin her ikisinin de İslam milletini, yüce ahlaki faziletler ile teçhiz etmek gibi bir amacı vardır. Bu adımla bunun daha iyi sağlanabileceğini, aksi takdirde sadece şeyh atamalarını yapacak bir kurumun çok anlam ifade etmeyeceğini belirtmiştir. Şemsettin Bey, ayrıca bu meclisin irşat görevini yürütmesini de istemiştir. Bu konudaki görüşünde “Meclis-i Meşâyih şeyhleri salikleri irşat etmekle mükellef olsun. Ve bunların irşadını temin edecek eserler telif etmek ile iştigal etsin. Her hâlde tekkeye gidip de birtakım masallar dinlemekle vakit geçiren, adamlar, oralarda bundan sonra dinî ve ahlaki faziletleri dinlesinler ve millet efradı arasında tesanüdün lüzumuna dair güzel nasihatler mev’izeler işitsinler. Onun için bu heyetin vazifelerinin aynı gayeye matuf olarak tayin edilmesi elzemdir.”108 şeklinde ifade etmiştir.

      Kanun maddelerinin geneli üzerindeki görüşmelerde az sayıda milletvekili Meclis-i Meşâyih ile ilgili görüşlerini açıklamıştır. Bursa Mebusu Hilmi Bey, böyle bir kanuna lüzum olmadığını, kurulmakta olan Daru’l Hikmeti’l İslamiye’nin ahlak encümeninin bu görevi yürütebileceğini belirtmiştir. Kanunun geneli üzerinde söz alan Urfa Mebusu Saffet Efendi,109 kanunun esbab-ı mucibe layihasında, Meclis-i Meşâyih’in gayesinin ilmî ve idari olmak üzere iki görevi yürütmesinin amaçlandığını, kendisinin de böyle bir çalışmayı yürütecek kurumun varlığını desteklediğini ifade etmiştir.

      Kanunun, “Meclis-i Meşâyih bir reis ile yedi azadan mürekkeptir.” şeklindeki ikinci maddesi görüşülürken söz alan Bursa Mebusu Hafız Ahmet Efendi110, Daru’l Hikmeti’l İslâmiye’nin ahlak şubesine şeyhlerden bazı üyeler alınarak Meclis-i Meşâyih’in görevinin yaptırılabileceğini, kurumun diğer görevlerinin de Evkaf Şurası tarafından görülebileceğini, bu nedenle ikinci maddenin kanundan çıkartılmasını teklif etmiştir.

      Mecliste kanun üzerine ifade edilen görüş ve eleştirilerden sonra, Meşihat Memurin Müdürü Bahri Efendi söz almıştır. Bahri Efendi, yapılan eleştirilere cevap vermiştir. Meclis-i Meşâyih’in görevinin bir kısmının Evkaf Şurası tarafından yapılabileceği görüşüne karşı çıkmıştır. Meclisin, ilmî ve idari görevlerinin olduğunu ve meşihat makamına bağlı kurulduğunu, Evkaf Şurasının ise Evkaf Nezaretine bağlı bir birim olduğunu vurgulamıştır. Tekkelerin gelirlerinin, Evkaf Nezaretine bağlı şura tarafından belirlendiğini, meclisin ise şeyh atamalarını ve ilmî görevleri yerine getireceğini belirtmiştir. Meclis-i Meşâyih’in vazifesinin ahlak encümeni tarafından yürütülebileceği fikrine de karşı çıkmıştır. Bahri Efendi, “Meclis-i Meşâyih’in vazifesi hem idari ve hem de amelîdir. Meclis-i Meşâyih, şeyhleri azleder ve tayin eder. Meclis-i Meşâyih tarikatın adabı dairesinde tekkelerde hareket ediliyor mu edilmiyor mu bunları tetkik ve teftiş eyler. Sonra Meclis-i Meşâyih, asra ve zamana muvafık bir süluk ile meşâyihi yetiştirir.” ifadeleri ile kurumun görev alanını açıklamıştır. Bahri Efendi, öteden beri ihmal edilmiş bir çalışmayı yaptıklarını, bu kurumu kapatmak yerine üye sayısını arttırarak daha işlevsel bir hâle getirmeyi amaçladıklarını belirtmiştir. Bu meclisin vazifesinin ne olacağını soran milletvekillerine Bahri Efendi; “Meclis-i Meşâyih, seyr-ü süluk ile ve irfan ile şeyh yetiştirecek, tekkeleri ataletten kurtaracak.”111 diyerek meclisin daha çok amelî bir vazife alacağını ifade etmiştir.

      Meclis-i Mebusanda, kanunda yer alan Meclis-i Meşâyih’in başkan, üye ve kâtiplerinin alacağı maaş konusu da görüşülmüştür. Buna göre; başkanın aylık 50 lira, üyeler ve başkâtibin ayda 20 lira, diğer kâtiplerin ise aylık sekiz lira, hademelerin ise aylık 5 lira alacağı yönündeki teklif kabul edilmiştir. Burada dikkat çeken bir husus aynı kanunla kurulmuş olan Daru’l Hikmeti’l İslamiye’nin başkan ve üyelerine, Meclis-i Meşâyih personeline tahsis edilenden daha fazla maaş ödeneği ayrıldığıdır. Daru’l Hikmeti’l İslamiye’nin başkanına yüz, üyelerine de ellişer lira maaş bağlanmasına karar verilmiştir. Bu rakamlar da Meclis-i Meşâyih’in başkan ve üyelerine bağlanan maaşın iki katına karşılık gelmektedir. 21 K.sani 1334 / 1918 tarihinde Meclis-i Mebusanda yapılan bu görüşmeler neticesinde hükümetin göndermiş olduğu kanun teklifi kabul edilmiştir. Bu kanunla Meclis-i Meşâyih’in yapısında değişiklik olmuş ve üye sayısı yediye çıkmıştır.

      Meclis-i Meşâyih’in Yapısı

      Meclis-i Meşâyih’in yapısı bir üst kurum olan Şeyhülislamlık makamı tarafından belirlenmiş ve düzenlenmiştir. Bazı dönemlerde kurumun yapısında değişikliğe gidilmiştir.

      Kurumun kuruluşunun ilk gündeme

Скачать книгу


<p>106</p>

1869 Lofça doğumlu olan Adil Bey, Osmanlı Mebusan Meclisi’nde I. Dönem Tekirdağ, II. Dönem Gümüşhane, III. Dönem Bursa mebusluğu yapmış, iki yıl kadar Mebusan Meclisi reisliği yapan Hacı Adil Bey, Cumhuriyet Dönemi’nde Adana ve Bursa valiliği yaptıktan sonra 1935 tarihinde vefat etmiştir. Bkz. “Türk Parlamento Tarihi”, C II, Ankara,1988, s. 207.

<p>107</p>

1883 Erzincan doğumlu olan Şemsettin Bey, 1915 yılında Osmanlı Mebusan Meclisine Ertuğrul mebusu olarak seçilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde Sivas ve Erzincan milletvekilliği yapmış, 1949-1950 yıllarında T.C. Başbakanlığı yapan Şemsettin Bey, Cumhuriyet Dönemi’nde “Günaltay” soyadını almıştır. Bkz. “Türk Parlamento Tarihi”, C III, s. 709-710.

<p>108</p>

Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, İstanbul, 21 K.sani 1334, s. 570- 589.

<p>109</p>

1866 doğumlu olan Saffet Efendi, Mebusan Meclisinde üç dönem Urfa mebusluğu yapmıştır. 1923’te TBMM’ye Urfa milletvekili olarak girmiş Cumhuriyet Dönemi’nde “Yetkin” soyadını almış, 1957 tarihinde vefat etmiştir. Bkz. “Türk Parlamento Tarihi”, C III, s. 776- 777.

<p>110</p>

1864 Batum doğumludur. Dersiamlık yapmıştır. 1908’de Bursa mebusu seçilmiştir. Bkz. “Türk Parlamento Tarihi”, C II, s. 387.

<p>111</p>

Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, s. 580.