Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih. Zekeriya Akman

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih - Zekeriya Akman страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih - Zekeriya Akman

Скачать книгу

görevi bulunmayan kişilerin, tarikat erbabı olsalar bile çarşı pazarda şeyhlere mahsus kıyafetler ile dolaşmamaları istenmiştir. Bu kişilerin tekkelerin ayin günlerinde bu kıyafetleri giyebilecekleri, diğer zamanlarda ise dervişlere mahsus kisve ile dolaşabilecekleri belirtilmiştir.

      Tekkelerden şeyhler ve dervişler ile ilgili gelen şikâyet ve problemlere meclisin çözüm bulacağı, şayet verilen kararların tasvip görmemesi durumunda konunun meşihat makamına bildirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Nizamnamenin bu bölümünde, Meclis-i Meşâyih’e, kendisine gelen problemleri çözücü bir mahkeme görevi yüklenmiştir. Meclis-i Meşâyih İstanbul ve Bilad-ı Selase’de bulunan tekkelerde gerçekleşebilecek şeriat ve tarikat adabına aykırı muamele ve davranışları tetkik ve tahkik etmek ve bir sonuca vardırmakla görevli kılınmıştır. Meclisin alacağı kararlarda, üyeler arasında ihtilaf çıkması durumunda çoğunluğun görüşüne göre hüküm verilecektir.

      Nizamnamede ayrıca, taşradan İstanbul’a gelen ve bir tarikatın şeyhi olduklarını iddia eden kişilerin, sayı ve tarikat derecelerinin araştırılması görevi de Meclis-i Meşâyih’e verilmiştir. Meclisin, İstanbul ölçeğinde hareket edeceği belirtilmesine rağmen nizamnamenin vermiş olduğu bu yetki ve görev, kurumun etkinliğinin taşrayı da kapsadığını göstermektedir.99

      Nizamnamenin on ikinci maddesinde, Mevlevi tekkelerindeki şeyhlik görevine eskiden olduğu gibi, Konya’da bulunan Çelebi Efendilerin atama yapacağı fakat bu tarikatın dervişlerinin şahıslarını ilgilendiren davalara Meclis-i Meşâyih’in bakacağı belirtilmiştir. Meclis kendisine bu yönde gelen şikâyet ve talepleri değerlendirip meşihat makamına bildirecektir.

      Nizamnamede ayrıca Meclis-i Meşâyih’in kuruluş amacı açıklanmıştır. Buna göre; amaç, “turuk-u ali’yyenin şeref-i aslisine layık olan hüsn-ü sülüku’nun devam-u terakkisi ve aksi halatın men-u ıslahı kaziye-i hayriyyesi olup” şeklinde açıklanmıştır. Tekke ve zaviyelerde şeriat ve tarikat adabına göre ıslahatı lüzum görülen konuların mecliste ele alınabileceği vurgulanmıştır.

      Ayrıca lüzum görülen durumlarda meşihat makamı tarafından nizamnameye madde ilave edilebileceği belirtilmiştir (14. Madde). Münhal bulunan bir tekkenin şeyhlik görevine yapılacak olan atamanın, vakfiye şartlarına göre yapılacağı ifade edilmiştir. Tarikatlara dair bazı önemli konuların görüşülmesi esnasında, gerekli görülmesi durumunda bazı şeyhlerin meclise çağırılıp onlardan görüş alınabileceği belirtilmiştir.

      Nizamnamenin son maddesinde; yeni kurulmuş olan Meclis-i Meşâyih’in üye sayısının ve şahısların, meşihat makamı tarafından belirleneceği ifade edilmiştir.

      Tadilen Kaleme Alınan Nizamname

      Meclis-i Meşâyih’in ilk nizamnamesinde belirtilen, meclisin azaları ile reisinin tespiti ve üyelerinin sayısı, meşihat makamının yetkisine bırakılmıştı. Meşihat makamı bu nedenle ve gerekli gördüğü bazı değişiklikleri uygulamak için 1891 yılında yeni bir nizamname düzenlenmiştir.100 İlk nizamnamenin genişletilmiş şekli olan ve onun “esbab-ı mucibesi” olarak adlandırılan bu yeni belge, Meclis-i Meşâyih’in ikinci bir nizamnamesi olarak değerlendirilmiştir. Tadilen kaleme alınan bu nizamname yirmi iki maddeden oluşmaktadır. Bunda ilk nizamnamede bulunan bazı maddeler çıkartılmış, yeni hükümler ve açıklamalar eklenmiştir.

      Yeni nizamnamede, görev sınırları daha önce sınırlı tutulan Meclis-i Meşâyih’in faaliyet alanı genişletilmiştir. Meclis-i Meşâyih’in bütün tekke ve zaviyelerin şeyh atamaları ve diğer sorunlarının çözüm mercisi olduğu belirtilmiştir (2. Madde). Yeni nizamnameye konulan bu çerçevedeki madde ile meclisin yetki alanı imparatorluk sınırları içerisinde bulunan bütün tekke ve zaviyeleri kapsamıştır. Nizamnamede, Meclis-i Meşâyih’in bir nazır, bir reis ve yeterli sayıda üye ve başkâtipten oluşacağı ifade edilmiştir (3. Madde). İlk nizamnamede olduğu gibi meclis, meşihat makamına bağlı Evkaf Nezareti ile koordineli bir faaliyet yürütecektir. Meclisin görüşmüş olduğu konularla ilgili oylamalarda, çoğunluğa göre hüküm verileceği eşitlik hâlinde ise nazırın taraf olduğu görüşün geçerli olacağı belirtilmiştir. Bu nizamname ile mecliste bulunması kararlaştırılan nazır, devlet tarafından atanan tarikat kontenjanından olmayan görevlidir. Tevcihi cihat nizamnamesi ile işlevsiz hâle gelen nizamnamenin beşinci maddesinde de değişiklikler yapılmıştır. İlk nizamnamede yer alan atama şekillerine eklemeler yapılmıştır. İlk nizamnamede belirtilen evladı olmayan ve vefat eden şeyhlerin yerine yapılacak atamalar ile ilgili şartlar korunmuştur. Sadece yeni atanacak kişinin ek bir vazifesinin olmamasının gerekli olduğu şartı getirilmiştir. Nizamnamede, meclisin atanacak kişilerle ilgili tetkik yapma ve ehliyetli olanı seçme görevinin olduğuna vurgu yapılmıştır (5. Madde). Şeyhlikleri müştereken yürütülen tekkeler ile ilgili atamalarda, ilk nizamnamede belirtilmiş olan ve göz önünde bulundurulması gereken şartlar korunmuştur (6. Madde).

      Nizamnamenin şeyh atamaları ile ilgili bölümünde; vefat eden şeyhin yerine yapılacak atamada, bir evladı varsa bunun ehliyet ve yeterliliğinin meclisçe tespit edileceği, birden fazla evladı var ise de bunlardan öncelik büyüğünde olmak üzere yine ehliyet şartıyla ve meclisin tensibi ile atama yapılacağı ifade edilmiştir. Birden fazla evladı olan şeyhin yerine yapılacak atamalarla, diğer aile fertlerinin mağdur olmaması için de tedbirler alınmıştır. Ölen şeyhin evladının küçük olması durumunda yapılacak işlem hususunda, birinci nizamnamedeki şartlar korunmuştur. Bu tür durumlarda vekâleten atama yapılacağı ve vekilin taşıması gereken şartlara yer verilmiştir (8. Madde). İlkinde olduğu gibi bu nizamnamede de bütün atamaların Evkaf Nezaretinde bulunan vakıflarla ilgili kayıtlar doğrultusunda yapılacağı belirtilmiştir (10. Madde).

      Nizamnamenin on birinci maddesinde, hangi tarikata mensup olursa olsun tekkelerdeki meşihat makamına atanacak kişilerin dinî ilimler ile tarikatın usul ve kaidesinden şifahi sınava tabi tutulacakları kaydedilmiştir. Bu sınavlar doğrultusunda atamalar yapılarak ehil olmayanlar engellenmiş olacaktır.

      Nizamnamede ayrıca tekkelerde meydana gelebilecek şeriata, ahlaka ve tarikat usullerine aykırı davranışlarda bulunanlar ile ilgili uygulanacak yönteme dair bilgiler verilmiştir. Bu fiilleri yapan kişinin tekkenin şeyhi olması durumunda, meclise çağırılıp şiddetli bir şekilde uyarılması, hâlâ bu tür davranışlara devam edenlere, Şeyhülislamlık makamı tarafından uyarı yazısı yazılması öngörülmüştür. Buna rağmen hâlin devamında ise ayin yaptırmaktan menedilecektir ve yerine başka bir şeyh görevlendirilecektir. Bütün bu tedbirlerin sonuç vermediği durumlarda, görevden alınacağı ve nizamnamenin beşinci maddesi doğrultusunda yerine atama yapılacağı belirtilmiştir. Şayet bu yanlış davranışları sergileyen kişi şeyh değil de derviş veya halifelerden biri ise meclise çağrılıp uyarılması, fayda etmemesi durumunda, hırka ve tacının kendisinden alınması benimsenmiştir.

      Nizamnamenin on dördüncü maddesinde, Mevlevi tekkeleri ile ilgili usullere yer verilmiştir. Bir öncekinde olduğu gibi, bu nizamnamede de Mevlevilere yönelik ayrıcalıklar korunmuştur. Nizamnamede daha sonra, tekkenin vakfiyesinde yer alan vâkıfın şartlarına, atamalarda dikkat edileceği ifade edilmiştir. Meclis-i Meşâyih’in var olma amacı, on altıncı maddede açıklanmıştır. Bu amaç bir önceki nizamnamede belirtilen meclisin kuruluş amacı ile aynıdır. Nizamnamede ayrıca, meşihatı bulunmayan tekke, cami, mescit, türbe ve hanelerde tarikat ayini yapılamayacağı ve bunun duyulması hâlinde menedileceği ifade edilmiştir.

      Nizamnamenin

Скачать книгу


<p>99</p>

Nizamnamedeki bu madde, kurumun görev alanının dolaylı bir şekilde ülkenin bütün bölgelerini kapsayacağı kanaatinin oluşmasına neden olmuştur. Bazı araştırmacılar bu durumu; “Görüldüğü gibi, bir tarikat silsilesi veya geleneği içerisinde bulunmayıp, şeyh sıfatıyla payitahta gelen insanların durumlarının ortaya çıkarılması için düzenlenen bu maddenin devlet otoritesi açısından önemli olduğu söylenmelidir. Binaenaleyh, mecliste her tarikatı temsil eden bir şeyhin bulunması ile taşradan gelen şeyhlerin kontrol edilmesi arasında bu açıdan bir illiyet bağı kurmak da mümkündür.” şeklinde değerlendirmiştir. Bkz. Varol, agm., s. 53.

<p>100</p>

BOA, (ŞD) Şura-yı Devlet, 2569/21, lef 3, 11 Şubat 1891.