İnsanın Macerası. Piero Scanziani

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İnsanın Macerası - Piero Scanziani страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İnsanın Macerası - Piero Scanziani

Скачать книгу

kalıp sonrasında her şeyi reddettiği dönem. Eğer bir şeyi yalnız yapmaya karar verirse, ona yardım etmenin bir yolunu bulamazsınız ve eğer annesinin yardım etmesine karar vermişse teyzesi dahi olsa bu yardımı bir başkasından kabul etmez. Yakaladığı nesneleri bırakmayı reddettiği ve başkalarının nesnelerini devralmaya çalıştığı dönemdir. Ne kadar inatçı olsa da müstehcendir de ve kendi itaatsizliğine isteyerek güler. Akşamları yatmadan evvel pijamalarla başlayıp ışıkların kısılması, dua etmek, bir yudum su ve masal ile devam eden titiz bir törene saygı gösterilmesini talep eder. Sonra hassaslaşır, karanlıkta annesini çağırır, biraz daha su ister, burnunun silinmesine ihtiyacı vardır ve annesinden bir öpücük bekler.

      Bebek altı ya da yedi yüz günü devirdiğinde artık inkâr dönemi bitmiş onun yerine rıza dönemi başlamıştır. “Hayır” dönemini sistematik şekilde istekli bir “evet” dönemi devralır, karşı çıkma hazzının yerini iş birliği kurma hazzı alır. Oyunlar daha uzun sürer ve daha sakindir, geceler de daha sessizdir. Herkes bu iyi huylu hâli için çocuktan “Ah, ne kadar iyi!”, “Melek gibi!” diye bahseder. İlk utangaçlıklar bu dönemde dışarı sızar. İnsanları yabancılar, onlardan utanır, artık eskisi gibi her bulduğu yere gizlice girmeye cesaret edemez, en fazla tanımadığı bir odanın eşiğinde ürkek bir bakışla bekler durur. Daha az olmamak üzere üç yaş, beş yaş krizleri gibi başka krizler döngüsel olarak birbirini takip eder. İnsan varlığı bir krizi aşar, karşısında bir diğerini bulur.

      Geçen dokuz yüz gün bebeği en önemli dönemine götürür: Bu, taklit dönemidir. İnsan, zekâsı bizimkinden çok daha hızlı yükselen bir şempanze ile aynı zihinsel düzeyde doğar. Üç ayda maymun bebeği ikiye katlar. Ancak dört yüz günde zekâ seviyeleri birbiri ile denkleşir. Bu dönemde bebek sorunlarını yaşıtı bir şempanzenin çözdüğü gibi çözer. Her ikisinin de nesneleri yuvarlayarak ya da bir iple sürükleyerek eğlendiğini görürüz, ikisinin de oyuna doyana kadar sabırla onları söktüklerini, en nihayetinde de sinirlenip daha önce çok sevdikleri bu oyuncağı yok ettiklerini görürüz.

      Şempanzeler ve bebekler aynı ilkel dönemlerden geçerler. İnsanları taklit ederken kaşıkla yemek yemeyi, montlarını çıkarabilmeyi ve bir şeker paketini açabilmeyi öğrenirler. Ancak maymunda taklit kendi içinde bir sondur, çıkmaza girer ve daha ileri gitmez. Bebekte ise bir üst model üretme çabası ve ideal bir yetişkin ile özdeşleşme arzusunu temsil eder. İlkel dönem küçük insanı bu yöntemle dile getirirken, şempanzeyi çığlığı ile baş başa bırakır.

      Dokuz yüzüncü güne ulaşan bebek artık sayısız ayak izi ile işaretlenmiş, bu zamana kadar içinde bulunduğu çevre onu anbean şekillendirmiştir. Her şeyden evvel ailenin eksiksiz olması beklenir: annenin hassasiyeti, babanın otoritesi, erkek kardeş ile (ya da kız kardeş) eşitlik. Oedipus, Kronos, Gaia1 isimleri çocuğun psişik büyümede geçirdiği üç aşamayı simgeler, çocuk yalnızca eksiksiz bir ailede yaşıyorsa bu aşamalar ile yüzleşip onların üstesinden gelebilir. Herkes ailedeki tek çocuğun, on kardeşli bir çocuğun, boşanmış ya da eşi ölmüş ya da yeniden evlenmiş bir kadının çocuğunun, gayrimeşru bir çocuğun yaşadığı samimi sorunları bilir.

      Yalnızca aile değil milliyet de bebekte kendi izini bırakır. Renkli tene sahip olanlar beyaz tenlilerden evvel büyür, Çinliler Hollandalılardan farklı bir korpus kallosuma sahiptir, dolikosefal ya da brakisefalin2 serebral kıvrımlarının farklı olması gibi. Tarihsel olaylar da bebeklerde izlerini kaydeder. Devrimler ve savaşlar sırasında, çocuklar ölmeseler bile kötü büyürler.

      Bununla birlikte bebeğin ilk dokuz yüz gününü geçirdiği coğrafya da bebekte izini bırakır. Şehrin veya kırsal bölgenin, dağların veya denizlerin, iklimlerin, ışığın, havanın bile izi vardır. Beslendiği gıdalar ve yaşadığı mesken bebeğin gelişiminde kendine yer edinir. Anne sütü ile beslenenler, kutu mama yiyenlerden farklıdır, Afrika kulübesinde büyümüş olanlar, Arap çadırında veya Avrupa’da bir gökdelende büyütülmüş olanlarla eşit değildir.

      Ancak en önemli ve en belirleyici iz anneden gelir. Annesinin yanında yetişenler ve annesinden ayrı olan bebekler arasında psişik gelişimde şaşırtıcı farklılıklar grafiksel olarak kaydedilmiştir. Yetimhanedeki araştırmalar yetimlerin konuşmada yaşıtlarına göre geciktiğini göstermiştir, herkese güven duymazlar ve aşağılanma ile beceriksizlik hissinden korkarlar.

      Genç anne bebeğine ilk dokuz yüz gün içinde daha sonra öğretebileceğinden daha çok şey öğretir. Onu besler, ısıtır, sallar, kollarıyla onu yukarı kaldırır, yıkar, uyutur, gülmesini ya da ağlamasını yorumlar, kekemeliklerini çevirir, adımlarını destekler, hislerinde, düşüncelerinde, konuşma ve hareketlerinde onu yönlendirir. O ilk ve hatta tek eğitimcidir. Geri kalanlar sadece onun yaptıklarının sonucudur.

      İnsan anneliğinin kaplan ya da kartallar gibi bir içgüdüden ibaret olduğunu söyleyerek değerini azaltma girişimlerinde bulunanlar olmuştur. Doğru, annelik bir içgüdüdür. Böcekler arasında da ortaya çıkar hatta bazı sebzeler bile yavruları için anne bakımı gösterir. Annelik bir içgüdüdür ama bu onu küçültmez aksine yükseltir.

      Annelik bir içgüdüdür çünkü sayısız varlığı yaratan, bu varlıklara nüfuz eden, onları destekleyen ve yönlendiren itici bir güce sahiptir. Annelik duygusallığı vurgulayarak hayatın vurdumduymazlığını durduran bir içgüdüdür. Annelik dünyaya hükmeden bir içgüdüdür ve varlığı bizi cesaretlendirir ve bizi umutsuzluktan kurtarır. Bu nedenle, yüzyıllar boyunca insanlar annelik adına bin tapınak yükseltmiş ve bin sıfat ile onu kutsamıştır.

      KELİMENİN BÜYÜSÜ

      Erken çocukluk döneminde hepimiz çok dilliydik. Bugün yalnızca kendi lehçelerini konuşanlar, o zamanlar her dilin en zor seslerini bile telaffuz edebilirlerdi. Babil ve kulesinden önceki zamanlarda gibiydik.

      Hâlâ anne sütü alan bebekler İngilizcede “th”yi nazikçe ve Fransızcada “u”yu canlı, İtalyancada “c”yi tatlı şekilde, Almancada “sch”yı akıcı ve İspanyolcadaki “ju”i enerjik hâlde kendiliğinden ifade edebiliyorlardı. Dahası Çince gibi tek heceli dillerin ve Türkçe gibi eklemeli dillerin ya da Afrika pigmelerinden Buşman halklarının şaklamalı seslerini bile çıkarabiliyorlardı.

      Birtakım bebeklerin agulamaları kayıt altına alındı ve sürpriz bir şekilde dünyanın her yerinde çocukların aynı şekilde şakıdıkları fark edildi. Bize agulama gibi görünen sesler oysaki günümüzün, geçmişin, geleceğin kısacası tüm insanlığın ortak fonetik alfabesidir, öyle ki bu seslerde Latince, Sanskritçe, Asur gibi ölü diller de var, büyük yaşayan diller, hatta henüz doğmamış diller bile var, şayet o zaman bile insan dünyayı doldurmaya devam ederse on ila yüz bin yıl arasında yaşayacak insanların, gelecekten gelen insanların gizemli dilleri bile var.

      Özellikle anne bir sabah uyanıp henüz iki aylık bebeğine şöyle bir baktığında onu ilk kez açık gözlerle, heyecan içinde ve epeyce bir tükürük harcayarak çıkardığı gırtlaktan örtülü, açık ya da sert sesleri bir düzene koymaya çalışırken görünce şaşırır. Bu anne için tatlı ve rahatlatıcı bir agulamadır. Nihayetinde hasta olsaydı böyle şakıyamazdı, hasta bir kanarya gibi suskun kalırdı. Anne gülerek bu sağlıklı, güzel, neşeli varlığa baktı: Âdem’in zikrinden şüphe etmeden onun şakımasını dinledi.

      Dünyaya gözlerimizi

Скачать книгу


<p>1</p>

Oedipus: Thebes’in mitolojik kralı, Laios ve Jokaste’nın oğlu. Babasını öldürüp, annesiyle evlenmiştir. Uranüs ve Gaia’nın son oğlu olan Kronos titanlar soyundandır ve babası Uranos’u erkeklikten yoksun etmekle birinci kuşak tanrıların egemenliğine son vermiş, ikinci kuşağı başa geçirmiştir.

<p>2</p>

Kafatası ölçümü, kafatası kemiklerinin uzunluklarının ölçümüne dayanan teknik. Yirminci yüzyıl başlarında antropologlar tarafından insan popülasyonlarını kategorilendirmek için başvurulan en yaygın yöntemlerden biriydi. Amerikalı Antropolog Carleton Stevens Coon tarafından 1960’lı yıllara kadar kafatası indeksi insanları kategorilendirmek için kullanılmıştır.