Dürdane Hanım. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Dürdane Hanım - Ахмет Мидхат страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Dürdane Hanım - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

kalkıldığı zaman iki arkadaşın ikisi de gerçekten kendilerini kaybedecek kadar sarhoştular. Hatta Acem Ali Bey, içkiye bu kadar alışkın adamlardan olmamalıdır ki içkinin tesiriyle daha ziyade etkilenmiş görünmekteydi. Binaenaleyh yemekten sonra eğlencede devama ihtimal kalmadı. Hemen yataklarda yuvarlanmak ihtiyacı baş gösterdiğinden hizmetçilere o yolda emirler verildi.

      Bir yandan kahveler içilmek ve bir taraftan yatağa girileceği zamanı beklemekle beraber Acem Ali’yle Sohbet Ağa kalan sohbetlerine devam ettiler. Cereyan eden sohbet hep yukarıdan beri örneğini sunduğumuz tarzda olup Acem Ali tekrar tekrar Sandalcı Sohbet’e karı teklif eder ve Sohbet ise her defasında birer akıllıca özürle reddederdi. Şu kadar var ki bu sohbetlerin neticesinde Sandalcı Sohbet’in gerçekten şu sefil hâle layık bir adam olmadığı ve kadınları tanımak, kadınlara rağbet etmek hususunda gerçekten tabiat sahibi bir adam olduğu anlaşılırdı.

      Gece henüz saat dörde gelmemiş olduğu hâlde bunların sarhoşluk mahmurluğuyla gözleri kapanmak derecelerine gelip nihayet soyundular, yataklarına girdiler. Hem de yatakların ikisi de bir odada olup buna ise Acem Ali lüzum göstermişti. İhtimal ki gençlik ve güzellik bazı yerlerde zenginlikten ziyade hırslı ve tamahkâr bakışları çektiğini göz önünde bulundurarak Sandalcı Sohbet’in himayesine kendisini bırakmak için böyle ikisinin bir odada yatmasına lüzum görmüş ve göstermiş olmalıdır.

      İki arkadaşın ikisi de yatağa girer girmez horlamaya başladılar.

      Hatta Sandalcı Sohbet, Acem Ali’den daha evvel uyumuştu.

      Lakin horultu çok zaman devam etmedi. Sandalcı Sohbet bir aralık yatağından başını kaldırıp etrafı teftiş etti.

      Ancak kaldırdığı başı tekrar yastık üzerine koymadı. Etrafı teftişten sonra gözleri Acem Ali üzerine dikilip orada dahi mıhlanıp kaldılar.

      Acem Ali hâlâ horlamaktaydı.

      Çerkez Sohbet hem Ali’yi temaşa eder hem de çehresinde o kadar değişimler gösterirdi ki dikkat ehli olan birisi bunu görecek olsa yüreğinden dahi pek çok şeyler geçmekte olduğuna hükmedebilirdi. Zira çehre yüreğin aynasıdır derler.

      Sakın sandalcı baba, genç Acem delikanlı hakkında düşüncelerini değiştirmiş olmasın?

      Sohbet Ağa yatağı içinde uzanmış olduğu hâlde Ali’yi temaşaya kanaat edemeyip kalktı, yatağın içine oturdu. Bir de sigara yaktı.

      Anlaşılıyor ya! Sandalcının uykusu kaçtı.

      Sigarasını içinceye kadar dahi yatağı içinde oturarak sonra yatağından çıktı. Ta Ali’nin yatağı yanına kadar sokulup iki gözlerini delikanlının yüzüne dikti. O kadar dikkatle bakıyordu ki bu bakışa bir âşık bakışı denilse pek de hata edilmemiş olur.

      Acem Ali hâlâ horluyor. Hem de cidden pek derin uykuya varmış. Âdeta vücuduna iğne sokulsa duymayacak!

      Sandalcı Sohbet, Ali’nin yatağına biraz daha sokuldu. Fakat o kadar sakınarak sokuldu ve çehresi dahi o kadar başkalaştı ki âdeta o aralık Ali gözlerini açıverecek olsa sandalcının bir kere hoplayacak olan kalbi bir daha çarpmaya meydan bulamayarak biçarenin bir anda helak olacağına dahi hükmolunabilirdi.

      Bununla beraber yine bu anda tavrında sınırsız bir memnuniyetle sınırsız cüreti itham eder yeni bir hâl ve suret daha gelerek yatağa bütün bütün sokulmakla beraber Ali’nin yorganını biraz kaldırmaya kadar vardı. Zira Ali yorganına tamamıyla bürünmüş olarak yalnız yüzünü göstermekteydi.

      Ne garip hâl! Sohbet yorganı kaldırıp da Ali’nin vücuduna bakar bakmaz sanki yorgan altında korkunç bir şey görmüş gibi birdenbire tekrar örterek iki adım dahi geriye çekildi.

      Sohbet’in çehresinde nice bin hayret alameti varsa da kalbinde olanlar maksadı bildirecek bir şeyi söylemiyor ki!

      Şüphesiz on dakika kadar daha ve fakat hareketsiz bir hâlde durduktan sonra tekrar Ali’nin yatağına sokularak yorganı bir daha açtı. Hem de bu defa evvelkinden daha ziyade sakınma hâlinde bulunup şu sakınmasından anlaşılıyordu ki ilk açtığı zaman gördüğü şeyin sıhhat ve hakikatine inanamamış da inanç getirmek için bu ikinci keşfe dahi mecbur olmuştur.

      Acaba bu ikinci bakışında biz dahi Ali’ye Sohbet’le beraber bakmış olsaydık ne görürdük?

      Ne göreceğiz? Soyunduğu zaman ceketini, yeleğini, Frenk gömleğini çıkarıp yalnız fanilasıyla yatağa girmiş olan Acem Ali Bey’in göğsündeki fanilanın altına sanki iki turunç koymuşlar gibi bir hâl!

      Eğer Sandalcı Sohbet biraz daha cesaret edip de Ali’nin göğsüne elini koymuş olsaydı bu küreciklerin turunç kadar katı olmadıklarını görerek âdeta en güzel kız memelerinden bir çift meme olduğunu anlar ve hükmederdi.

      Demek oluyor ki Acem Ali Bey denilen ve rıhtım üzerinde on kişiyi çil yavrusu gibi dağıtan kahraman, âdeta nazik bir kız imiş.

      Evet ama yalnız “nazik” sıfatı biraz fazla görülüyor! Çünkü o demir pençeye pek de “nazik” denilemez.

      Eğer Acem Ali Bey şişman bir adam olsaydı, bu memelerin kız memesi olmadığı akla gelebilirdi. Zira bazı şişman adamlarda hemen kız memesine yakın memeler görülmekte olup özellikle de sıkıca bir fanila giyildiği zaman bunlar bayağı kız memesi gibi kürevîlik dahi peyda ederlerdi.

      Ancak Acem Ali Bey âdeta nahif endamlı bir delikanlı olup ondan başka Sandalcı Sohbet bu zatın kulaklarına dahi dikkat etmişti.

      Sandalcı Sohbet, gerçekten, dünya görmüş bir adam olduğunu şu dikkatiyle herkese kabul ettirebilir. Zira Acem Ali Bey’in Rüstem-i Zalleri dahi aciz bırakacak pazu kuvvetinin dışında simasında öyle bir tatlılık görmüştü ki bu tatlılığın ne kadar güzel ve mahbub olursa olsun bir delikanlıda bulunabilmesi mümkün olamaz. O güzel ağız bilahare bıyık denilen bir tutam kılla örtülmek için yaratılmamıştı. O mini mini ve yumru çene ileride sakal denilen bir kıllı mahfaza ile hayret bakışlarından saklanacaksa pek yazık olacaktı.

      İşte Sandalcı Sohbet bu dakikalara kadar inceleyici bakışlarını sevk ettiği hâlde Acem Ali’nin kulaklarına dikkat etmemek mümkün olur mu?

      Bu dikkati de yatağından kalkıp da Ali’nin yatağına sokulduğu zaman etmiş ve kulaklarında küpe takmak için birer delik görünce şüphesi artarak nihayet yorganı kaldırmaya kadar cüret bulmuştur.

      İkinci defa olarak yorganı kaldırıp baktıktan sonra Sandalcı Sohbet artık doğruca yatağına gelip uzandı. Fakat uyumak için değil. Bilakis bir sigara daha yaktı. Yine gözlerini Ali’ye dikerek sigarayı o kadar sık sık çekerdi ki bu hâlin dahi derin bir meraktan kaynaklanacağı malumdur.

      Kim bilir bu hâlde Sandalcı Sohbet, Ali’nin bazı hareketlerini mi beklerdi? Kim bilir Ali’yi uyku uyumayıp da uyanıktır diye mi zannediyordu?

      Fakat sigaranın birisi bitti, bir dahası yapılıp o da bitti. Yine Ali’de hiçbir hareket olmayıp kalbi üzerinden kurşun yemiş Moskof kazağı gibi yatmaktadır.

      Sigaraların birkaçı daha öncekilerini takip ederek kül oldular.

Скачать книгу