Samed Behrengi Bütün Öyküleri. Samed Behrengi

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Samed Behrengi Bütün Öyküleri - Samed Behrengi страница 2

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Samed Behrengi Bütün Öyküleri - Samed Behrengi

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Başka bir balık:

      “Canı ufak bir dayak istiyor!”

      Küçük Kara Balık’ın annesi:

      “Çekilin kenara! Yavruma dokunmayın sakın!”

      Balıklardan bir başkası:

      “Hanım! Çocuğunu vaktinde gerektiği gibi terbiye etmiyorsan, cezasına da katlanacaksın!”

      Komşu balık:

      “Sizinle komşu olduğum için utanıyorum ben!”

      Bir başka balık:

      “Hadi daha fazla uzatmadan bitirelim şu işi. Onu da salyangozun yanına yollayalım!”

      Diğer balıklar, Küçük Kara Balık’ın etrafını sarmış onu tutmak üzereydiler ki dostları yetiştiler ve küçük balığı kalabalığın dışına çıkarttılar. Kara Balık’ın annesi ise başını ve göğsünü dövüyor, bir yandan da inliyordu:

      “Eyvah ki eyvah! Yavrum elimden kayıp gidiyor, ne yapacağım ben! Ah bu başıma gelenler!”

      Küçük Kara Balık:

      “Anne! Benim için hiç ağlama. Şu zavallı kocamış balıklara ağla sen!”

      Balıklardan biri öteden bağırdı:

      “Ne hakaret ediyorsun bacaksız!”

      Bir diğeri:

      “Eğer gidersen, sonra pişman olsan bile dönmene izin vermeyiz!”

      Üçüncüsü:

      “Bunlar hep geçici gençlik hevesleridir. Gitme!”

      Dördüncüsü:

      “Buranın ne kusuru varmış yahu!”

      Beşincisi:

      “Başka bir dünya yok ki, dünya buradan ibaret. Geri dön!”

      Altıncısı:

      “Eğer aklını başına toplar da dönersen, senin akıllı bir balık olduğunu anlayacağız.”

      Yedincisi:

      “Ama biz seni görmeye alışmıştık…”

      Annesi yalvardı:

      “Benim hâlime acı. Gitme! Gitme!”

      Küçük Kara Balık, artık onlarla bir şey konuşmadı. Kendi akranlarından olan birkaç yakın arkadaşı, suyun dağdan dökülmeye başladığı yere kadar ona eşlik etti, sonra geri döndüler. Küçük Kara Balık, onlardan ayrılırken:

      “Yeniden görüşmek üzere arkadaşlar. Beni unutmayın!”

      Arkadaşları:

      “Seni nasıl unuturuz? Sen bizleri tavşan uykumuzdan uyandırdın. Bize öyle şeyler öğrettin ki bundan önce hiç aklımıza bile gelmezdi bunlar. Hoşça kal bilgili ve korkusuz dost!”

      Küçük Kara Balık, şelaleden aşağıya kendini bıraktı ve bir göle düştü. Önce biraz sersemleyip bocaladıysa da sonradan yüzmeyi başarabildi ve gölün etrafında bir tur attı. Daha önce, bu kadar büyük bir yerde toplanan bunca suyu bir arada görmemişti. Suyun içinde binlerce kurbağa yavrusu kaynaşıp duruyordu. Küçük Kara Balık’ı görünce alay etmeye başladılar:

      “Şuna bakın hele! Yahu sen ne tür bir yaratıksın böyle?”

      Balık, onlara iyice yaklaştı:

      “Rica ediyorum hakareti, dalgayı bırakın. Benim adım Küçük Kara Balık. Siz de isimlerinizi söyleyin de tanışalım.”

      İribaşlardan biri yanıt verdi:

      “Biz birbirimize kurbağa yavrusu deriz.”

      Diğeri:

      “Soylu ve asiliz.”

      Bir başkası:

      “Bizden daha güzeli bulunmaz dünyada.”

      Bir diğeri:

      “Senin gibi çirkin ve tipsiz değiliz.”

      Küçük Kara Balık:

      “Sizin bu kadar kendini beğenmiş olduğunuzu hiç bilmezdim. Ama olsun, ben sizi affediyorum, çünkü bu sözleri cahilliğinizden söylediğinizi biliyorum.”

      Kurbağa yavruları, hep bir ağızdan:

      “Yani biz miyiz cahil?”

      Kara Balık:

      “Eğer cahil olmasaydınız, dünyada diğer pek çok varlığın da kendine göre bir güzelliği olduğunu bilirdiniz. Sizin isminiz bile size ait değil.”

      Kurbağa yavruları çok sinirlendi, ama Küçük Kara Balık’ın söylediklerinin doğru olduğunu bildikleri için başka bir konu açtılar bu sefer:

      “Aman sen de, boş ver! Biz her gün, sabahtan akşama kadar dünyayı gezip dolaşırız da kendimiz ve anne babamızdan başkasını görmeyiz. Bir de küçük kurtçuklar var, ama onları hesaba katmaya değmez!”

      Balık:

      “Siz bu gölün dışına çıkamazsınız ki, hangi dünyayı gezmekten bahsediyorsunuz?”

      Kurbağa yavruları:

      “Bu gölün dışında başka bir dünya mı var sanki?”

      Balık:

      “Var tabii! Şöyle bir düşünmek gerekmez mi; bu su nereden gelip dökülüyor buraya, su dışında da başka şeyler olması gerekmez mi?”

      Kurbağa yavruları:

      “Suyun dışı dediğin de neresi? Biz suyun dışında hiçbir şey görmedik ki şimdiye kadar! Hah hah hah… Aklını oynatmışsın sen!”

      Küçük Kara Balık’ın da gülesi geldi. Aslında en iyisi, bu kurbağa yavrularını kendi hâllerine bırakmak ve geçip gitmekti. Sonra aklına bunların annelerini de görüp, iki kelime etmek düşüncesi geldi:

      “Peki sizin anneniz nerede?”

      İnce bir kurbağa sesi birden sıçrattı balığı. Kurbağa, gölün kıyısında, bir taşın üzerine oturmuştu. Suya sıçrayıp, balığın yanına kadar sokuldu:

      “Buradayım, buyur!”

      Balık:

      “Merhaba, büyük hanım!”

      Kurbağa:

      “Seni

Скачать книгу