Samed Behrengi Bütün Öyküleri. Samed Behrengi

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Samed Behrengi Bütün Öyküleri - Samed Behrengi страница 25

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Samed Behrengi Bütün Öyküleri - Samed Behrengi

Скачать книгу

kadar uçmayı öğrenmem şart, yoksa ölürüm. Vakti tam olarak biliyor musun?”

      Ulduz parmaklarıyla bir hesap yaptı:

      “Altı günümüz var en fazla.”

      “Sence ne yapmalıyız şimdi?”

      “İstersen seni Yaşar’a vereyim, o da götürüp kırlarda uçmayı öğretsin sana. Ne dersin?”

      “Yaşar da kim?”

      “Hemen sol taraftaki komşumuz.”

      “İyi bir çocuksa, benim bir itirazım yok.”

      “Hem iyi bir çocuktur, hem de iyi bir sırdaştır. Ama nasıl haber vereceğiz ona?”

      “Hemen dama çık, söyle gelip alsın beni.”

      “Ama şimdi olmaz, okula gitti.”

      “Okul mu? Birkaç günden beri yaz tatiline girdik artık!”

      “Aslında doğru diyorsun. Üvey annem kandırdı bizi. Okullar tatil oldu şimdi. Ben dama çıkıyorum, sen buradan bir yere ayrılma.”

      Tam merdivenin ikinci basamağına adımını atmıştı ki sokaktan ayak sesleri duyuldu. Ulduz hemen dönüp, kargayı kümese götürdü, kapısını kapattı. Kendisi de odasına gitti, yorganın altına girdi ve gözlerini bahçeden tarafa çevirdi.

***

      Bir köpek havlaması duyuldu. Ardından kapı gıcırdadı. Baba eve geldi, ardından da amcası. Babasının küçük kardeşi… Kara köpek de onların arkasından bahçeye daldı. Köpeğin ipi amcasının elindeydi.

      Baba:

      “Artık hiçbir karga bu evden içeri adımını atamaz.”

      Amca:

      “Kış geldiğinde gelip geri götürürüm köpeği.”

      “Olsun, tamam. Kışın zaten köpeğe ihtiyacımız olmaz.”

      “Ulduz nerede? Yengeyle birlikte mi gitti?”

      “Yok, hastalandı. Uyuyor şimdi.”

      Köpeğin ipini dut ağacına bağladıktan sonra, odaya geldiler. Ulduz amcasını severdi. En çok da, annesinin köyünden geldiği için severdi onu.

      Amcası, Ulduz’a hâl hatır sordu, ama annesiyle ilgili bir şey demedi. Babası, önceki karısından yanında bahsedilmesinden hoşlanmazdı.

      Amcası, ağabeyine işe gidip gitmeyeceğini sordu. Babası da izin alıp geldiğini, zaten vaktin de geçmiş olduğunu söyledi.

      Bunun ardından, sohbet yine köpeğe ve kargalara kaydı. Babası, durmadan kargaların kötülüklerinden bahsediyor, onları kötülüyordu. Mesela şöyle diyordu:

      “Kargalar, pis, hırsız ve korkak hayvanlardır. Gelip hırsızlık ederler, ama birini de görürseler eğilip taş veya bir şey alırken, hemen korkup kaçarlar.”

      Vakit öğleni bir saat geçmişti. Üvey anne geldi. Köpek onu görünce önce bir havladı, ama sonra amca pencereden seslenince, o da sesini kesti.

      Kadın, kayınbiraderine bakmadı. Amca da onun yanındayken hiç başını kaldırmadı ve yengesinin yüzüne hiç bakmadı. Ulduz sessizce oturuyor, amcasının yüzüne bakıyordu. Birdenbire,

      “Amca, giderken köpeği de yanında götürsen…” dedi.

      Babası şaşırdı. Amcası Ulduz’dan yana döndü:

      “Niye götüreyim ki onu?”

      Üvey annesi, Ulduz’u kekeme ve çekingen yapmıştı. Ne diyeceğini bilemedi bir süre. Sonunda,

      “Ben… Ben korkuyorum.” diyebildi.

      Baba:

      “Bırak şimdi şunu, ne diyorsun sen?”

      Amcası:

      “Korkma kızım, iyi bir köpektir bu. Söylerim seni ısırmaz.”

      Baba:

      “Bırak şunu! Tatlı dille konuşulmaz onunla. Hem kendi köpekten fena ısırıyor insanları. Hiç sebep yokken gidip o adi ve hırsız kargaların tarafını tutuyor. Bilmem ki şu pis hayvanlardan ne iyilik görmüş şimdiye kadar!”

      Ulduz başka da bir şey demedi. Yorganı başına çekti ve uyudu. Uyandığı zaman, amcasının gitmiş olduğunu gördü. Köpek ise bahçede havlayıp, yaklaşan kargaları korkutmakla meşguldü.

      O günden sonra ev tam bir av sahasına döndü. Hiçbir karga cesaret edip de aşağıya inemiyordu. Ulduz bile korkusundan bahçeye çıkamıyordu. Bir sefer minik kargaya koyun etinden bir parça götürmeye niyetlenmişti ki köpek fırlayıp elinden kaptı eti ve midesine indirdi. Ulduz da bundan çok korktu, çığlık atıp içeri koştu.

***

      Ulduz yatağından kalktı. Üvey annenin alnındaki yara çabucak iyileşmişti, ancak Ulduz’un kafasındaki yaranın iyileşmesi epey vakit aldı. Kadının Ulduz’a karşı davranışları yeniden değişmişti. Eskisinden daha beter bir şekilde Ulduz’a bağırıp çağırıyordu. Ulduz’un dişleri üvey annenin bacağında iz bırakmıştı.

      Minik karganın durumu ise çok kötüleşmişti. Her zaman açlık çekiyordu. Ulduz ne kadar uğraşıp gayret etse de, kargacığın suyunu ve yiyeceğini vermeye fırsat bulamıyordu. Siyah köpek, gözlerini dört açmış, her tarafı kolaçan ediyordu sürekli. Tanımadığı her türlü sese havlıyordu. Ulduz’la Karga Bey’in tek ümidi Yaşar idi. Eğer Yaşar onlara yardım edebilirse işler yoluna girebilirdi. Ama ona nasıl haber gönderebileceklerini de bir türlü bilemiyorlardı. Ulduz köpeğin korkusundan dama bile çıkmıyordu, yani cesaret edip çıkamıyordu. Kara köpek hiç fırsat vermiyordu. Hırlayıp havlıyordu sürekli.

      Isırması da her zaman ihtimal dâhilindeydi. Sürekli bahçede devriye geziyor, etrafı kokluyordu.

      Yaşar’ın annesi ara sıra Ulduz’ların evine girip çıkıyordu. Ama ona da bir şey söylemek olmazdı. Hem onun üvey anneyle arasının iyi olmadığı ve ona bilgi vermediği ne malumdu? Bu devrin insanlarına hemen güvenmek çok yanlış olur. Hem, üvey annesi de son günlerde onu kimseyle yalnız başına bırakmamıştı hiç.

      Günler bu şekilde ardı ardına geçip gidiyordu. O beş gün endişe ve perişanlık içinde geçti. Sadece bir günleri kalmıştı. Ulduz, otek günün içinde minik kargaya uçmayı öğretmesi gerektiğinin farkındaydı. Öğretemezse, ölecekti kargacık. Ama nasıl öğretecekti uçmayı? Hiç bilmiyordu bunu.

      Sonunda, aradığı fırsat çıktı ve Yaşar’ı görebilmeyi başardı. O gün, üvey anne bir düğüne gidecekti. Ulduz da üvey annesine, köpekten çok korktuğunu ve onunla evde tek başına kalamayacağını söyledi.

      Kadın kaşlarını çattı, homurdandı, sonra da Ulduz’un elini tutup, Yaşar’ın annesine götürdü. Ulduz

Скачать книгу