Samed Behrengi Bütün Öyküleri. Samed Behrengi

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Samed Behrengi Bütün Öyküleri - Samed Behrengi страница 26

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Samed Behrengi Bütün Öyküleri - Samed Behrengi

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      “Yaşar ne oldu biliyor musun?”

      “Ne oldu?”

      “Karga Bey ölüyor.”

      “Hangi Karga Bey?”

      “Benim minik kargam işte!”

      “Nasıl yani, senin bir kargan da mı var?”

      “Evet, var. Şimdi söyle ne yapacağız.”

      “Nereden buldun onu?”

      “Anlatırım sonra, ama şimdi söyle ne yapacağız?”

      “Açlıktan ölecek mi dedin?”

      “Hayır.”

      “Yaralandı mı?”

      “Hayır.”

      “E o zaman neden ölecek?”

      “Uçamıyor. Bir karga uçamazsa, muhakkak ölür.”

      “Bana ver, ben öğreteyim ona.”

      “Merdivenin altına sakladım.”

      “Üvey annenin haberi var mı bundan?”

      “Haberi olursa, öldürür kargayı!”

      “Bir oyun oynamamız lazım.”

      “Önce şu köpeğe bir oyun düşünmemiz gerekecek. Sesini duymuyor musun?”

      “Duymam mı? Kargayı dışarı çıkarmamıza izin vermez o köpek. Bana bir iki gün müsaade et de ne yapabileceğimizi bir düşüneyim.”

      “Vaktimiz yok. Bugün Karga Bey’i çıkarmalıyız, yoksa ölecek. Anne Karga öyle söyledi bana.”

      Yaşar iyice heyecanlanmıştı. Oldukça hareketli ve sıkıntılı bir durumda olduğunu anlamış bulunuyordu. Aceleyle, “Anne Karga mı, o da kim?” diye sordu.

      “Karga Bey’in annesi… Bunları sonra konuşuruz. Ama şimdi hemen bir şeyler yapalım ki Karga Bey ölmesin.”

      “Öğleden sonra okula gitmem. Gizli gizli gider, Karga Bey’i alır getiririz.”

      Öğle vakti, ekmek, peynir ve yeşillik yediler. Öğleden sonra, Yaşar’ın babası işine gitti, annesi de bebeğini emzirip uyutmaya götürdü. Yaşar, annesine, Ulduz’la birlikte kendisinin de uyumayacağını, derslerini bitirmek zorunda olduğunu söyledi.

      Yaşar bu tür yalanları, annesi onu yalnız başına bıraksın diye, çok nadiren söylerdi.

***

      Biraz daha sonra, ikisi birden evden çıktılar. Merdivenlere tırmanıp dama çıktılar, etrafa iyice bir baktılar. Siyah köpeğin bahçede serbest bırakıldığını, onun da gidip minik karganın kaldığı kümesin kapısında uyumakta olduğunu gördüler.

      Yaşar:

      “Ben sizin eve gidiyorum, kargayı alıp getireyim.”

      “Köpeğin, kümesin kapısında uyuduğunu görmüyor musun?”

      “Doğru diyorsun. Zavallı Karga Bey! Baksana ne duruma düştü biçare.”

      “Çok da korktuğunu sanmıyorum. Yürekli bir kargadır o.”

      “Şimdi bir şeyler düşünüyorum. Bir plan yapalım…”

      Üvey annenin sirke küpü, damın bir köşesinde duruyordu. Devrilip dökülmesin diye, küpün etrafını taşlarla desteklemişti. Yaşar’ın gözü taşlara takıldı, birden,

      “Gel de şu köpeği öldürelim.” dedi.

      Ulduz ürktü bu sözden:

      “Öldürelim mi?”

      “Evet. Öldürürsek, bir daha sana bir zarar da veremez.”

      “Korkuyorum ben.”

      “Ben öldürürüm onu.”

      “Günah değil mi?”

      “Günah mı? Günahın ne olduğunu bilmiyorum. Ama öyle görünüyor ki bunu yapmanın başka bir yolu da yok. Hem biz kimseye bir kötülük yapmıyoruz ki günah olsun.”

      “Bu, amcamın köpeği.”

      “Olsun. Amcan ne demeye köpeğini buraya getirip bağladı? Hem seni korkutuyor hem de Karga Bey’i zindanda tutuyor burada.”

      Ulduz’un bu soruya verilecek bir cevabı yoktu. Yaşar parmaklarının ucunda yürüyerek, koca bir kayayı almaya gitti, bir yandan da Ulduz’a evde kimse olup olmadığını sordu.

      “Üvey anne düğüne gitti. Babamı bilmiyorum. Köpeğin durumuna çok üzülüyorum.”

      “Benim köpek öldürmekten büyük zevk aldığımı mı sanıyorsun? Başka çaremiz yok.”

      Bir adım daha attı, şimdi köpeğin tepesine kadar gelmişti. Tam oanda kayayı bir anda başının üzerine kaldırdı ve hızla aşağı bıraktı. Taş tam da kafasına denk geldi köpeğin. Köpek, hırıltılı bir sesle inlemeye ve çırpınmaya başladı. Birden Ulduz’un babasının sesini duydular. Hemen kendilerini geri çektiler. Baba bahçeye çıkınca, köpeğin can vermekte olduğunu gördü. Yaşar, Ulduz’un kulağına fısıldadı:

      “Hadi gel dışarı çıkalım, baban şimdi kayayı görünce dama çıkabilir bakmaya.”

      “Kargayı burada mı bırakacağız?”

      “Ben daha sonra gelirim onun yanına.”

      İkisi de gizlice damdan aşağı indiler ve Yaşar’ın odasına girip oturdular. Yaşar’ın kitaplarını önlerine açtılar, onları bu vaziyette gören herhangi biri ders çalışmakta olduklarına inanırdı. Ama kalpleri küt küt atıyordu. Yüzlerinin de feri biraz sönmüş gibiydi. Ulduz’un babasının sesi duyuluyordu damın üzerinde. Ses kesildi bir süre sonra. Yaşar tek başına çıktı dama. Ulduz’un babası üzerini giymiş, köpeğin ölüsünün başında dikiliyordu. Sonra da sokak kapısından çıktı gitti.

      Yaşar, daha önce yaşadıkları bir hadiseyi hatırladı; günün birinde, attığı taş Ulduz’ların evinin camını kırmıştı. Ulduz’un babası yine böyle sokağa çıkmış, ama dönerken yanında polisle gelmiş ve ortalığı birbirine katmıştı. Damdan aşağı inerken bu düşünceler kafasının içindeydi. Öncelikle, Karga Bey’i kümesten dışarı çıkardı,

      “Ben Yaşar, seni özgürlüğüne kavuşturmak için köpeği öldürdük” dedi kargaya.

      Karga güçlükle nefes alıyordu:

      “Teşekkür ederim, ama artık çok geç.”

      “Neden?”

Скачать книгу