Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат страница 20

Жанр:
Серия:
Издательство:
Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

yani benim asıl babamı, başka bir kadının sevdasıyla meşgul bulunca İspanyol kızlarının âdeti olduğu üzere çıkarıp âşığını vurmuş. İşte asıl babam bu yaradan vefat etmiş. Ben pek küçük olduğum için bu olayı layığıyla bilemiyorum. Lakin daha garibini ben gördüm. Sekiz dokuz yaşında vardım ki yine validem Murcia’ya gelip sütninemin evine misafir konmuştu. Meğer babam, yani validemin asıl nikâhlısı bulunan adam kimse, karısının bir piç doğurduğunu haber almış. Arkası sıra o dahi Murcia’ya gelmiş. Benim bunlardan ve anamın kocası kim olduğundan haberim yok ya. Bir de bir gün ben anamın kucağında iken içeriye ızbandut ayısı gibi bir herif girip validemle birkaç lakırtı ettikten sonra belinden koca bir bıçak çıkartarak evvela valideme vurdu. Sonra ben dahi göğsüm üzerinden soğuk soğuk bir şey geçtiğini duydum. Herif kaçtı gitti. Durum etrafa duyulunca etraftan koşup geldiler. Validemi cansız buldular. Bense ölmemişim. Meğer herif benim sol tarafımdan vurmak istediği hâlde, bıçak kaçıp göğsümün üzerinden sıyrılıp geçmiş. Beni papazların hastanesine götürdüler. Orada bakılıp iyi oldum. Şimdi düşünsen ki bunda benim ne kabahatim var. Kabahat sahibi validem. Dünyaya gelmek benim elimde miydi? Neyse, biz piç olmak cezasını çektik. Çektik değil, hâlâ da çekiyoruz. Çünkü validem vefat ettikten sonra artık ben bakıntısız kaldım. Serseri gezmeye başladım. Derken bir herif beni aldattı. Tanca’ya kadar götürdü. Orada İspanyol esiri diye sattı. Birkaç kapı değiştirdim. Nihayet sizin amcanız Sidi Hamdan’ın yanına satıldım.”

      Alonzo’nun hikâye ettiği macera, ilk kitapta anlattığımız Alfons’un, kızı Cuzella’ya, annesinin öldürüldüğüne dair naklettiği fıkraya ne kadar benzediği dikkate alınırsa bizim koca Alonzo’nun, yine bizim koca Alfons’un öldürdüm zannettiği piç çocuk olduğu meydana çıkar. Fakat Hasan o fıkrayı bilmediği cihetle Alonzo’nun asıl mahiyetini takdir edemeyerek yalnız “Amcanız Sidi Hamdan’ın yanına satıldım.” sözüne dikkat edip “Sen birtakım Arap isimleri veriyorsun ama benim onlardan haberim yoktur.” diye acele gösterdi ve Alonzo ise “Siz kendinizi istediğiniz kadar inkâr ediniz, ben velinimetzadem hakkında borçlu olduğum hürmet, riayet ve hizmetten geri durmam.” cevabıyla karşılık verdi.

      Hasan’ın Alonzo’ya gösterdiği bu emniyetsizlik bir günlük, beş günlük değildi. Sonuna kadar devam etmek için tertip olunmuştu. Lakin Alonzo’nun dahi Hasan’a gösterdiği hürmet ve riayet bir günlük, beş günlük değildi. Sonuna kadar devam etmek üzere tertip olunmuştu.

      Korsan gemisi ilk ve ikinci günkü hızıyla giderek üçüncü gün sabahleyin İspanya kıyılarında bir burun göründü. Dümeni biraz daha kuzeye bükerek bahsi geçen burnu tuttular. Kaptan Pietro’nun emriyle bir sandal indirip Korsikalıyı bu sandala terk ettiler. Biçare Korsikalı giderken Hasan’a dönüp “Arkadaş ben sana can borçluyum. Bu borcumu unutmam.” dedi. Ne mühim borç! Ne mühim vaat! Oradan sandalın dönüşüyle gemi yine yelken kaldırıp rüzgâr dahi azıcık batıya yönelmiş olduğu cihetle, biraz doğu tarafına dümen oynatarak Mallorca’ya yol verildi. On sekiz saat seyir ve seyahatten ve yolda bazı adaları sağ ve sol tarafta bıraktıktan sonra Mallorca’nın güney sahiline vardılar. Hırsızlar için meçhul olmayan bir boş limana girip bıraktılar.

      Gemi, ta martı çıkarıncaya kadar bu limanın içinde barındı. Bu müddet zarfında Hasan’ın nazarından geçen vakaları zapt etmek de mümkün ise de tafsili11 gerektireceği mütalaasıyla kaydından vazgeçildi.

      Nisan başında denize çıkarak bir aralık Cezayir kıyılarına indiler. Lakin Cezayir korsanları kendilerinden kat kat üstün olduğu için oralarda takke kapalım derken külahı vereceklerini anlayıp Sebte Boğazı’na saldırdılar.

      Tanca İskelesi’ne yanaşmışlardı. Yeni arkadaş tanınmak korkusuyla asla gemiden dışarıya çıkarmamaya mecbur oldu. Orada gemiyi bağladılar. Kumanyalarını alenen ve cephanelerini gizlice tedarik ederek mayıs sonlarında idi ki yola çıktılar.

      Şurasını da hatırlatmaktan geri durmayalım ki Alonzo ile Hasan yakayı sıyırmak için Tanca’da fırsat aramışlardı. Lakin korsan gemisinden kurtulalım derken Arapların eline yakalarını teslim etmek korkusu, kararı menetmişti. Sözün doğrusu, kader bunları başka birtakım vukuata sevk etmekte olduğu için kaçamamışlardı.

      Korsan kısmının nereye başvuracağı belli değildir. Bizimkiler dahi boş bir çabaymış gibi bu şekilde Akdeniz’e çıkarak yine Melile civarlarında bir Malta korsan gemisine tesadüf ve kaptanlar yekdiğerine ortaklık teklif ettilerse de Hasan “Bunlardan bize ne yardım olabilir? Biz kısmetimizi kendi maharetimizden aramalıyız.” yollu fikirlerini beyan etmesi üzerine büyücek bir ava muvaffak oldukları zaman, Maltızları12 ortak etmeyip yalnız kendilerinin faydalanmaları yolundaki tamahı, Zerno’dan ziyade Pietro’nun gözlerini bürümüş olduğundan Hasan’ın fikrine uyuldu.

      Oralarda, aşağı yukarı bir iki gün daha geçirdikten sonra şiddetlice bir güney rüzgârı bunları kuzeye doğru sevk etmeye başladı. Bir aralık kaptanlar İspanya kıyılarından birisine çıkmak istediler. Ancak tayfalardan birisi “Mademki İspanya sahiline çıkmak istiyorsunuz, bari Cartagena’ya çıkalım. Bizim korsan olduğumuz alnımızda yazılı değil ya! Irz ehli adamlar gibi oraya çıkıp gerek limanda ve gerek şehir içinde bulduğumuzu çalar, çarparız. Özellikle orada Alfons namında pek zengin bir adam vardır. Konağı şehirden dışarıdaki bağlardadır. Onun konağına girmek, âlâ bir tüccar gemisine girmekten daha iyidir.” demiş olduğundan herifin bu görüşünü hepsi kabul ederek Cartagena’ya doğru dümen çevirdiler.

      Beşinci Bölüm

      Okuyucular, hikâyenin akışına dikkat etmekte iseler de korsan gemisini Cartagena’ya sevk etmekte bulunan güney rüzgârının orada birkaç günden beri esip hatta Sinyor Pavlos’u dahi getirmiş olan rüzgâr olduğunu anlarlar.

      Korsan gemisi o gün akşama ve o gece sabaha kadar yol yürüdükten sonra, seher vakti Palos Burnu üzerindeki dağlar, uzaktan bir ince bulut gibi göründü.

      Bu hâlde haydutların hepsi güverteye çıkıp bir danışma meclisi kurmuşlardı. En evvel Alonzo’nun teklifi üzerine, Kaptan Pietro bu nöbette yeni arkadaşın maharetini tecrübe etmek istedi.

      Açıkça görülüyor ki bu tekliften Alonzo’nun muradı, Hasan’ı hırsızlığa sevk etmek olmayıp bir kurtuluş yolu aramaya sevk idi. Bu inceliği Hasan pekâlâ bildiği için pek küçük bir nazdan sonra dedi ki:

      Arap: “Evet, giderim, gözümü budaktan sakınmam. Lakin kasabanın ne yollarını tanırım ne sokaklarını. Bana evvela bir rehber vermeli. Ondan sonra bir adamın konağına girmek, malum ya, en güç bir iştir. Yalnız bir tek adamın da harcı değildir. Oraya üç dört kişi gitmeliyiz.”

      Zerno: “Elbette, ona şüphe mi ister! Sana üç arkadaş daha veririz. Hem senin silahın da yoktur. Sana bir de silah veririz.”

      Alonzo: “Beraber gideceklerin birincisi benim.”

      Pietro: (melunca bir tavırla) “Sen olmaz, sen olmaz.”

      Alonzo: “Niçin?”

      Pietro: “Artık bizi eşek mi zannediyorsun? Sen yeni arkadaş ile dost oldun. Orada ince eşyayı ipine oynatmak ha? Bunu bize yediremezsin. (Hasan’a dönüp) Bak delikanlı, bizde en ziyade aranılan şey sadakat ve tok gözlülüktür.

Скачать книгу


<p>11</p>

Tafsil: Etraflı olarak bildirmek. (e.n.) 75

<p>12</p>

Maltız: Malta Adası’ndan olan, Maltalı. (e.n.) 76