Dar Sokakta Ayak Sesleri. Emin Göncüoğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Dar Sokakta Ayak Sesleri - Emin Göncüoğlu страница 4

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Dar Sokakta Ayak Sesleri - Emin Göncüoğlu

Скачать книгу

kırsın otursun anasının yanında, çevre mühendisliğinde okumak da neyin nesiymiş?” dedim ama dinletemedim. Hem ne olmuş çevremize? O cadaloz yengem gizli gizli destek verdi, biliyorum. Esas maksatları Nagihan’ın çevre mühendisliğinde okuması falan filan değil kızı bana vermemek, esas amaçları bu…

      Yuttum zannediyorlar. Neymiş biraz okusun, zaten hevesi kendiliğinden geçermiş. Bunlar ahmak sürüsü Allah’ıma! Alın işte başınıza belayı! Bilmiyorum zannediyorsunuz. Bana vermemek için okumaya gönderdiğiniz kızınız orospu olup çıktı. Kına yakın, geberin! İnşallah hastaneden cenazen çıkar amca tamam mı?

      Yok, yediremiyorum kendime arkadaş! Erkekliğime kim toz kondurabildi bugüne kadar. Sabırlı olup kendisini dinlemeliymişim. Eee… Ne oldu? Gör işte! Aldın mı ağzının payını? Bak hasta yatağında gebermek üzeresin kimin yüzünden? Ama çek cezanı!

      Önce kalp krizi ardından beyin kanaması, yaşarsan sol tarafın çalışmayacakmış; öyle diyorlar. Beni dinleseydin bunlar gelir miydi başına? Sana döv dedim, kır bacağını dedim. “Hayır, yapamam.” dedin. “Nazlıdır.” dedin. “Hem Başer’in ölümünden sonra kıyamam evlatlarıma.” dedin. Bak ama o sana nasıl kıydı, ne hâle getirdi gör işte!

      Şanslıysan geberirsin. Ama gebermeyeceğini biliyorum. Biraz zaman geçince bu rezilliğe alışırsın, çekersin sineye. Ama ya ben nasıl alışırım hiç düşündün mü?

      Ya sen kahpe, ne buldun da gittin elin itine? Hem de benimle sözlüyken… Yok, büyük Allah’ım bunu kaldıramıyorum artık, dayanamıyorum artık! O orospuya yaşama hakkı yok bundan böyle! Nefes alıp verme hakkını elinden aldım Nagihan!

      Güneş de nasıl yakıyor öyle. Tere battım bak. Ama fazla yolum kalmadı. İnşallah evdedir kahpe! Yorulmuştum ama olsun yine de merdivenleri hızlı hızlı çıktım. Kapıyı Nagihan’ın küçüğü Leyla açtı. Beni görünce korktu. Yüzü çok kötü görünüyordu. Benim çok mu iyiydi sanki? Şeytan diyor şunun da leşini ser şuraya! Bunların hepsi bana düşman. Aman kendine gel Nezir! Çabuk parlama hele. “Nagihan yok mu kız?” derken sesimi olduğundan fazla sertleştirip kalınlaştırdığımı fark ettim. Amcamın kızı daha korkup sindi ve telaşla:

      “Eve geldiğimde yoktu, okula gitmiştir!” dedi.

      “Ya da dostunun yanına!” diye parladım.

      Leyla ne yapacağını bilemez durumda:

      “Babama iç çamaşır götürmek için geldim eve; yoktu. Görmedim onu.” derken titriyordu.

      Hah şöyle titreyin karşımda, sizin anlayacağınız dili iyi bilirim. Odalara, evin her tarafına baktım tek tek Nagihan evde mi diye ama yoktu. Sinirlenmiş, yorulmuştum. Oturma odasına gidip bir sigara yaktım ki telefon çaldı, irkildim. Çok gergindim. Tekrar çalınca ahizeyi kaldırıp dinledim. Telaşlı, tanımadığım bir kadın sesi hızlı hızlı bir şeyler söylüyordu. Heyecandan önce bir şey anlamadım. Sonra Nagihan’ın küçüğü Leyla “Siz kimsiniz?” deyince paralelden dinlediğimi fark ettim. Telefondaki kadın, amcamın Urfa’ya ilk taşındıklarındaki komşuları ve Nagihan’ın çocukluk arkadaşı Zeynep’in annesi olduğunu, Nagihan’ın dün evlerine geldiğini, durmadan ağladığını, hatta bir ara bayıldığını söyledi. Vay kahpe vay! Nasıl da etrafı kandırmak için numara yapıyor görüyor musun?

      Neyse, kadına kulak versem daha iyi olacak… “Bir derdi var bu çocuğun.” diyor kadın. Gece boyunca hiç uyumadığını, yorgun düştüğü için şimdi uyuduğunu ve bu fırsattan yararlanıp aradığını, kocasının şeker hastası olduğunu, yüksek tansiyonu bulunduğunu söyleyerek kibarca “Gelip götürün çocuğunuzu.” demeye getiriyordu. Telefondaki kadın “Annene selam söyle.” diyor ve unutmuş olabileceklerini düşünmese de işini sağlama alıp evinin yerini hatırlatıyor. Aman Allah’ım! Benim de tam duymak istediğim bu işte. Çabuk hareket etmem lazım! Sokak kapısını hızla açıp kendimi dışarı atıyorum.

      Arka cebimdeki sustalı bıçağı çıkarıp kontrol ediyorum çalışıyor mu diye. Maşallah saat gibi. Merdivenleri ikişerli, üçerli iniyorum. Aldım canını Nagihan! Benimle oyun oynanmayacağını bilmen lazımdı. Söylemiştim sana. Şaka yaptığımı zannettin herhâlde. Böyle nazik konularda şaka yapmam ben. Babamı öldüren itin oğlunu Nusaybin’in orta yerinde nasıl kurşunladım çok iyi bilirsin. Diğerleri de hep son anda kurtuldular kurşunlarımdan ama sen sustalımdan kurtulamayacaksın. Sana kurşun sıkmaya değmez. Kurşunla vurarak seni yüceltmeyeceğim. Uyuz bir sokak köpeği gibi boğazlanmaya değersin sen! Bekle beni Nagihan birazdan yanındayım.

      Ana caddeye ulaşıp onun sığındığı eve doğru hızla ilerlerken dizlerimin titrediğini fark ediyorum. Sıcaktandır deyip kendime cesaret veriyorum. Oysa anam “Gel oğlum vazgeç bu sevdadan, bak gurbet ellerdeyiz, hem sana hem ona yazık olacak!” dediyse de dinletemedi. “Olsun. İkimize de yazık olsun! İnat ettim bunu yanına koymayacağım, hem inat da bir murattır.” dedim. Üstelik benimkinin sevdadan olduğunu kim söylüyor, gururdan zavallı anam gururdan! Erkeklik gururum incindi bir defa, geri dönmem artık; dünya yıkılsa bile!

      Yolda hızlı hızlı ilerlerken karşılaştığım birkaç tanıdıkla sertçe selamlaştım. Ama biri beni adam yerine koyup yüzüme bile bakmadı. Ona da göstereceğim bir gün. Hele şu işi bitireyim bir gün bütün dünya görecek Nezir’in kim olduğunu!

      Kalabalık yolları geçip eski şehrin dar sokağından içeri girdiğimde göğsümdeki çarpıntının arttığını hissedince kendime kızdım. Üstelik dizlerimdeki titreme de fazlalaşmıştı. Dar yollar ıssızdı. Bu, işimi rahat görmem için iyiydi.

      Yüksek avlu duvarları olan, eski evlerin kapı numaralarına bakarak ilerliyordum. Yüz otuz üç numaralı eve henüz rastlamadım ama kapı numaraları giderek artıyordu.

      Ayak tıkırtılarımı dinleyerek yürüyordum. Aha işte aradığım ev! Göğsümde bir sıkışma oldu sanki. Kapının tokmağı olmasına rağmen öfkeyle yumrukladım. Beklerken arka cebimdeki sustalıyı tekrar kontrol ettim. Açılmayınca tekrar öfkeyle vurdum kapıya.

      “Ee, e, e…” diyen bir kadın sesi duydum.

      Bir iki dakika sonra kapının öte tarafında anahtarın kilidin içinde şakırtılı dönüşünün çıkarttığı sesi dinledim. Elli elli beş yaşlarında kısa boylu, zayıf, soluk çehreli bir kadın açtı kapıyı. Şaşkın ve ürkek bir ifade ile yüzüme bakıyordu.

      “Buyur oğlum!” dedi tedirgince kendini kapının gerisinde gizlemeye çalışarak.

      “Ben Nagihan’ın kardeşiyim. Babam hastanede yatıyor, buradaymış onu almaya geldim.” dedim.

      “Kardeşi trafik kazasında öldü ama!” dedi.

      Kadın boş bulunup bu sözleri söyledikten sonra yüzü korkudan bembeyaz oldu.

      “Beni delirtme kadın Nagihan’ı almaya geldim!” dedim köpürerek.

      “Az önce çıktı oğlum. Kız kardeşi aradı ne konuştular bilmiyorum. Çok telaşlıydı ama… İki gözüm önüme aksın ki doğru söylüyorum!” dedi.

      Öfkeden kuduracak gibiydim. Kapıya bir tekme savurup ara sokaklara daldım. Ters yönde gitmiş

Скачать книгу