Bizim Nesibe. Мемдух Шевкет Эсендал

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bizim Nesibe - Мемдух Шевкет Эсендал страница 12

Bizim Nesibe - Мемдух Шевкет Эсендал

Скачать книгу

ihtiyarlamış. Yeni arzular canlanıncaya kadar gönül boş kalıyor.

      Aradan aylar hatta yıllar geçer, o bırakılan şehrin hatıraları, bu yolculuk unutulur; yalnız dünyanın büsbütün başka bir köşesinde, başka bir hayatın sürüp gittiği o yerleri rüyada görürsünüz yahut orada dikilmiş bir elbise parçası ele geçer. O zaman birdenbire, geçmiş hayata bir muhabbet duyulur, bir lahza düşünülür, birkaç gün o geçmiş hayatın hatıraları, ne kadar canlılığını kaybetmiş olsalar da sizi oyalar. Bütün geçmiş hayat böyledir.

1928

      TUZCUOĞLU’NUN OTÇULUĞU 23

      Aziz Tuzcuoğlu, askerliğini yaptı geldi, birkaç ay bir işe tutunamadı. Eniştesi Ömer Çavuş bir dükkân tutmak istemiş. Aziz, ablasına:

      “Ben dükkânda oturamam.” demiş.

      “E ne iş yapacaksın?” diye sordular.

      Çerçilik24 yapacakmış. At alacak, köylere çıkacak, öteberi satacakmış. Eniştesi, ablası beğenmediler amma ses de çıkarmadılar. Eniştesi bir at alıverdi. Basmadan, iğneden, iplikten biraz sermaye düzdüler, köylere çıktı.

      Altı-yedi ay bu işin arkasında koştuktan sonra köylerden kasaplık hayvan alıp gelmeye başladı. İlkin biraz para batırdı ise de sonra işini düzeltti. Para kazandığını görünce ablası ona köyden bir kız da alıverdi. Bir ev açtılar. Bir yıl sonra da bir oğlu oldu.

      İşler yolunda gidip dururken kim bunun aklına girmişse girmiş, beylikçiliğe25 kalkmış. Askere ot verecekmiş. Eniştesini de ortak almak istiyor.

      Eniştesi:

      “Tuzcuoğlu.” dedi. “Biz otçuluğu nereden biliyoruz? Sen beylikle boğuşmayı kolay mı sandın? Bu, köylerden dana toplayıp Şemsioğlu’nu suluğa vurmaya benzemez. Bir yol içeri gittik mi eldeki avuçtaki de gider.”

      Tuzcuoğlu:

      “Sen korkma enişte.” diyor. “Sen ortak ol, işin alt yanını bana bırak. Benim anlayan adamım var.”

      Ömer Çavuş:

      “Benim param yok amma bir yol da ablandan sorayım.” dedi.

      Karısı diyor ki:

      “Gene sen bilirsin amma iş yapacaksanız bildiğiniz bir iş olsun.”

      Kadın doğru söylüyor. Ömer Çavuş’un da aklı yatıyor amma Aziz’i de kırmak istemiyor. Oğlan işi çıkarırsa beş-on para kazanmak da var. Eniştesi paraları verdi.

      Aziz Eskişehir’e gidip ot bağlayacakmış.

      Eniştesi:

      “Aman Tuzcuoğlu! dedi. “Kendini bir diri tut. Herifler bizi oyuna getirirler.”

      Paraları koynuna koyunca Tuzcuoğlu yiğitleşmiş, biraz da kendine çekidüzen vermiş, eniştesine:

      “Kim?” dedi. “Sen keyfine baksana. Alışveriş olduktan sonra, evelallah kimseye söz ettirmem.”

      Eskişehir’e gitti, geldi. Ot bağlamış. Yağlı pehlivan gibi ortada dolaşıyor. Eksiltme günü yaklaştı; bir sabah iki kişi gelip Ömer Çavuş’u buldular.

      “İki yüz lira verelim, çekilsin!” diyorlar. Ömer Çavuş soluk soluğa kaynına gitti.

      “Tuzcuoğlu.” dedi. “Herifler, ilk ağız iki yüz lira veriyorlar. Belki dört yüz de verecekler. Kısa günün kârı az olur. Alalım paraları çekilelim. Başka işe bakarız.”

      Aziz:

      “Ne dört yüz lirası?” dedi. “Bin dört yüze bakalım, çekilir miyim? Ben iki yüz vereyim, onlar çekilsinler. Ben bir âlem ota bağlandım. Bana kazık mı atacaklar?”

      Eniştesi:

      “Heriflerle konuşalım, otları da onlara bırakırız.” dedi.

      Aziz:

      “Öyle şey olmaz.” dedi. “Enişte sen bırak bana.”

      “Korkuyorum Tuzcuoğlu. Sen yenisin, bu herifler eski kurtlar. Adamı tepesi aşağı getirirler.”

      Tuzcuoğlu:

      “Keyfine bak enişte, başka işin yok mu?” diyor.

      Eksiltme günü eniştesine haber vermedi. Yanına birini almış gitmiş. Herifler bunları ortaya almışlar, kırmışlar, kırmışlar, işin hesabı kalmayınca koymuş gitmişler.

      Eniştesi haber aldı. Bilenlere danıştı.

      “Biraz pahalı aldı.” diyorlar.

      Tuzcuoğlu’na gitti:

      “Şimdi ne yapacağız?” diye sordu.

      “Ne yapacağız? Hiç. Bugün gidip kâğıtlarını yaptıracaklar. Otu da vermeye başlayacağız.”

      “Amma senin için, ‘Otu pahalıya aldı, içeri gider.’ diyorlar.”

      “Sen de inanıyor musun enişte? Ben iş adamıyım. Ben onların ayaklarını kesmek için yaptım.”

      Ömer Çavuş:

      “Oğlum.” dedi. “Kırka al otuza sat, para kazanmak bunun neresinde?”

      Aziz, eniştesine döndü.

      “Enişte.” dedi. “Bu işler senin bildiğin gibi değil. Biz işi içeriden tuttuk. Bu benim yanımdaki Murat yok mu, onların adamıdır. Sen bırak bana, ben işleri biliyorum.”

      Ömer Çavuş’a sorarsan işler kötü gidiyor. Aziz, gitmiş yeniden ot almış. Hacı’nın hanında da bir oda tutmuş, bir de kâtip bulmuş. Kendi de masabaşına oturmuş, gelene gidene kahve ısmarlıyormuş.

      Ömer Çavuş bunları işitti. Aziz’in yanına bir ay hiç uğramadı.

      Bir gün Aziz’in yeni otlarının geldiğini işitti, istasyona gitti. Otlar ot değil saz. Aziz’e gitti.

      “Bu sazı senden alıyorlar mı?” diye sordu.

      Tuzcuoğlu sıkıntılı. Her rast geldiğine bağırıyor. Eniştesinin sorduğunu sanki işitmedi. Eniştesi de üstelemedi.

      Birkaç gün sonra Tuzcuoğlu eniştesine uğradı. Bugün karşılanacak bir senedi varmış, dün para alacaklarmış onu da alamamışlar. Eniştesinden ödünç para istiyor. Yarın verecek.

      Eniştesi:

      “Tuzcuoğlu.” dedi. “Sen onu yarın ödeyemezsin. Bir hafta sonra öde. Bir daha da benden böyle para isteme!”

      “Enişte.”

Скачать книгу


<p>23</p>

Bu hikâye Ulus gazetesinin 26 Aralık 1948 tarihli sayısında yayımlanmıştır.

<p>24</p>

Çerçilik: Köy, pazar vb. yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyası satma işi.

<p>25</p>

Beylikçi: Divani kalemin başı.