Gödeli Mehmet. Мемдух Шевкет Эсендал

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gödeli Mehmet - Мемдух Шевкет Эсендал страница 7

Gödeli Mehmet - Мемдух Шевкет Эсендал

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Sonbahar sabahı gayet latif ve hafifçe serin idi. İhtiyar, bu serinlik içinde, bu taze kadının mevcudiyetinden âdeta neşeleniyor ve bütün hayatında pek az gülen dudakları geç kalmış kır çiçekleri gibi ömür bir tebessümle açılıyordu.

      Talât Hanım’a gelince, şen ve gürültücü idi; bağıra bağıra konuşuyor ve hoşuna giden ufak bir şeyden sonra güzel bir kahkaha atıyordu. Onun efendiye karşı tavrı senli benli fakat saygılı idi.

      Besime’ye karşı olan tavrına gelince, onu âdeta akran kıyas ediyor ve onunla dertleşiyordu. Bunda o dert ne kadar şiddetli, ne temiz, çare bulunmaz bir dert idi. Bir parça fırsat olursa aralıksız ondan bahsederdi. Geldiğinin ilk günlerinde yalnız iftirak20 tafsilatı ve kaynanasının bitmek bilmeyen hikâyesi ve menakıbı anlatılıyordu ve o söze başladığı vakit, Besime, elini çenesine dayayıp candan dinliyordu. Sonraları bu hikâyeler, daha ziyade hayat ve hararet peyda etmeye başladı. O zaman artık kış gelmişti. Besime’nin odasında sobayı güzelce yakarlar, ikisi de ellerine bir iş alırlar çünkü Talât aynı zamanda Besime’ye iş de gösteriyor idi ve hikâyeyi bir taraftan açarlardı. Ekseriya ikisi de odadan çıktıkları vakit gözleri bulanmış, kulakları kızarmış, dalgın bir hâlde kalırlardı zira Talât Hanım, hikâyenin bütün ölçüsünü, haddini, kıratını kaçırıyordu. Evvelce işin yalnız herkese hikâye olunabilecek kısımlarını söylerken sonra sonra hikâye olunamayacak kısımlarına geçmiş bulunuyordu. Bütün bu tafsilat içinde, kocasıyla alakalı bütün hususlar genç, dul bir kadın ağzında hırs ile dolu, ateşin ve tehlikeli bir hâl alıyordu. Besime, bekâretini sevk-i tesadüfle21 kaybetmiş olduğunu dahi onun bu hikâyelerinden öğrendi. Nail, ondan bekâretini yok etmiş ise bu kadın da bu kış devam eden musahabelerinde,22 onun ismetini kâmilen, en bucak yerlerine, en mahrem taraflarına kadar tamamen silmiş, götürmüş idi.

      Besime, şimdi onların oturduğu mahalleyi, evi, sokağı, onun kaynanasını, öksürüklerini, kapının önünde dolaşan ayak seslerini, onun baş ağrılarını, mahalledeki komşuları, tahtaları sokağa doğru çarpılmış basık tavanlı odada, mangalın başında kaynanasının kendini ve oğlunu komşulara çekiştirdiğini, neler söylediğini… Sonra Talât’ın kocasını, boyunun, kolunun, budunun ölçüsüne kadar -çünkü Talât coştukça ayağa kalkıp veya yere uzanıp taklitlerine kadar yaparak anlatırdı- her şeyi biliyordu. Sonra, nasıl bu kadın onu konakta görmüş, ne kadar sevmiş, gizli aşikâr ona ne diller dökmüş, ne hediyeler getirmiş, sonra oğlundan nasıl bahsetmiş, sonra izin alıp evine nasıl götürmüş, oğluna nasıl göstermiş, göstermiş değil âdeta bir odada beraberce oturup yemek yemişler, lakırtı etmişlerdi. Onları evde yalnız bırakıp bakkala limon almaya bile gittiği olurdu. Daha sonra düğün ve bütün tafsilatı… Talât’ın kocasının sarhoş, sefih bir adam olduğu anlaşılıyordu lakin ne olursa olsun, genç ve sevimli bir adamdı. Bu genç kadın onu unutamıyordu.

      Bütün bir kış, hararetli ve geveze bir genç neler anlatabilirse hepsini tekrar tekrar söylemişti. Besime, bazen tebessüm ederek ve ekseriya dalgın dinleyerek bunları ezberliyordu, bazı taraflarında hikâye onu ya pek müstefit ettiği veya ona pek leziz bir heyecan verdiği için, “Evet, nasıl olmuş? Bir daha söyle.” diyecek olur lakin derhâl susar ve hiçbir şey söylemezdi. Ve bütün bu hikâyelere mukabil, o, Talât’a hemen hiçbir şey söylemedi. Besime alışık değildi, hissiyatını söylemek onun için kabil olamıyordu, adi muhaveratında bile güya birçok adamların içinde gizli bir şey söylemek, karşısındakine, diğerlerine sır vermeyerek maksadını susturmak isteyen bir adam hâli vardı.

      Bütün bir kış içinde yalnız Talât bir-iki defa eski efendilerinin evine gitti ise de orada bir geceden fazla kalmayıp geldi. Vâkıâ, onlar eskiyi unutmuşlar, onun felaketine teessüf etmekte idiyseler de Talât, Acıbadem’i tercih ediyor ve öteden, daha doğrusu hizmetten kaçıyordu. Tekrar gidip hizmetçi olmak ona ağır gelirdi, beri tarafta bir nedime hâlinde bulunmak vardı.

      Hava müsait oldukça inekçinin evine gidiyorlardı, komşulardan da bir-iki defa gidip gelenler olmuş idi; böyle misafir geldikçe onları Talât karşılar, alır, oturur, konuşur ve Besime bir köşede sade dinlerdi. Bu hâl Talât’a, âdeta bir ev hanımı hâlini veriyor, dadıya da büyükhanım mevkisi bahşediliyordu.

      İsmail Efendi’nin şimdi her sabah kahvesini o pişiriyor ve saatlerce odasında kalıyordu. Besime birçok defa parlak gözlerini süratle etrafında gezdirerek gölge gibi babasının kapısına yaklaşır, içerisini dinlerdi. Fakat her defasında kendisince ehemmiyeti olmayan şeyler işitirdi. Mesela, ilk defasında Talât’ın bir yemek tarif ettiğini, bir ikinci defasında ise Tevfik Efendi’den bahsettiğini duymuştu. Tevfik Efendi, onun kapısında büyüdüğü efendinin ismiydi ve kendisi uzun müddet mutasarrıflıklarda gezmiş bir adamdı. Şimdi o da mütekait oturuyordu ve Talât’ın ifadesine göre pek zengin bir adamdı lakin parasını yemezdi, evine barkına her ne kadar güzel bakar ise de fazla masraftan da hoşlanmazdı. Besime, bir-iki defa da hep bu Tevfik Efendi hikâyelerini anlayamamıştı. Acaba muttasıl Tevfik Efendi’den bahsetmeye neden lüzum görüyordu?

      Bu kış, Talât’ı gelip arayan hatta gece misafir kalan bazı kadınlar da olmuştu. Bunlar bazen Besime’nin yanında bazen yalnız başına oturur konuşurlardı. Talât, kocasının tekrar evlenmek teşebbüsünde olduğunu duyunca fevkalade müteessir oldu; bu havadis genç kadını sarstı, ağlattı, coşturdu, evet, âdeta şimdi onu boşuyormuş, güya şimdiye kadar dargın değillermiş gibi kızdı, beddua etti. Bu hiddetlerin, bu bedduaların ve inkisarların kahrını Besime çekiyordu. Onun odasına kapanıyorlar, ta evlendiklerinden tekrar başlıyor, söylüyor ağlıyor, söylüyor ağlıyor ve sözlerini nöbet nöbet gözyaşları kesiyordu. Kâh hiddet hâkim oluyor ve kızgın bir ateş gözlerini parlatıyor, gözyaşlarını da kurutuyordu. Eğer birkaç gün sonra gelen bir kadın, izdivacın bozulduğu haberini getirmemiş olsaydı belki Talât hastalanacaktı çünkü birkaç gün içinde fark olunacak kadar zayıflamış ve gözlerinin etrafını hafif siyah bir daire çevirmişti. Bu kadın, şüphesiz, kocasını seviyordu, bundan başka bir erkeğe refakat edecek bir sinde bulunuyor ve bu mahrumiyet onun ruhunda bir muvazenetsizlik husule getiriyordu.

      Besime, Talât’ın zayıf zamanlarından istifade eder, bir kelime sormayarak, hiçbir şey sormayarak onu dinler, yatağında yalnız kaldığı vakit pek az zamanda öğrendiği bu şeyleri hazmedemediği için uzun müddet uykusuz kalırdı. Besime için artık, Talât’tan ziyade ona gelip giden kadınlar makbul oluyordu. Talât’ın bütün hikâyelerini, bütün esrarını dinlemiş ve öğrenmiş bulunuyordu; hâlbuki şu kadınlar ona yeni bir âlemin esrarını faş ediyorlar, kendi mahallelerini, muhitlerini nakli tersim ediyorlardı.23 Şu üç-dört sokaktan ibaret mahalleyi evlerine, kadınlı erkekli komşularına, sokağından geçen satıcılarına, anlarına, saatlerine, adlarına, bütün mahalle halkının hemen bütün gizli aşikâr dertlerine, elemlerine, sevinçlerine, dedikodularına kadar öğreniyordu. Hele, bazı tafsilat nakil olunuyordu ki bunların ne suretle öğrenildiğini, nasıl olup da bu kadar mahrem, bu kadar derin münasebetlere vukuf hasıl olduğunu anlamak mümkün olmazdı. Bir de bu komşu hanımlar, kadınlar, bu yolda şayanı dikkat eserler vücuda getiren bazı ihtisas sahibi müelliflerimizi hayran edecek kadar sanatkârdılar. Onlar, hikâye ederken bir tertibi mahsus takip ediyorlar ve ihtimal olayları da kendi keyiflerine göre tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar ise de sanatta gerçekçilik mesleğine sadakatlerinden şüphe caiz değildir.

      Besime’nin,

Скачать книгу


<p>20</p>

Ayrılma, dağılma.

<p>21</p>

Sevk-i tesadüf: Rastlaşma sonucu.

<p>22</p>

Musahabe: Görüşme, söyleşi.

<p>23</p>

Nakli tersim etmek: Somutlaştırıp resmederek anlatmak.