Davul Taşın Hikâyesi. Arslan Koyçiyev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Davul Taşın Hikâyesi - Arslan Koyçiyev страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Davul Taşın Hikâyesi - Arslan Koyçiyev

Скачать книгу

hazırlanarak.

      Gözleri hemen açıldı ve gazetecinin kupasına baktı. Yarım bardak birayı içebildi. İki büyük adamın, şişkin yanaklı, kızarık gözlü iki adamın el becerisine hayran kaldı. “Çok heyecanlıydı, inşallah kötü gazetemizi okunacak hale getirdim. Hükümet yanlısı gazetelere gösteriyorum, uğraştırıyorum” diye düşündü.

      –Ha! dedi ani bir kahkaha patlamasıyla. Haydi kardeşler, transtan çıkartınız!

      Kupalar yükseldi ve kupalar tokuşturuldu. Gazeteci bu kez yarım bardak birayı dibine kadar içti. Eşit yarış tersine çevrildi ve bitinceye kadar içti.

      Başı görünen gazetecimiz koca kafasını eğdi. Günümüz dünyasının güzelliklerinden bahsetti ve güneş doğmadan sarı fıçıdaki bira tükenmiş ve musluk kapanmış diyerek barın önüne oturdu. Garip yanaklı adam sağ kalçasının üzerine eğildi, elini pantolonunun sol cebine sokup mavi desteden para çıkarttı ve uzattı.

      –Üç bardak daha yeni biradan doldur.

      III

      Altı Sayfalık Bir Dilekçe Yazan Emekli, O Sırada Parça Parça Geçmişi Hatırladı

      KGB’nin yeni nesil yöneticilerine yönelik şikâyetler o kadar yoğundu ki, üzülüyorlardı. Yaşlı haline bakmadan inatçı emekli, parmaklarını ovalayarak en az altı kâğıdı karaladı, işaret parmağının ucu uyuşana kadar incecik yazdı. Başını kaldırdı saat dört veya beşte bir kez çalan siyah telefonu dört beş dakika kulağına tuttu, birisi fısıldayarak şunları söyledi:

      “Heh, o gazeteci… Dinle yaşlı kadın, gazeteci bütün gün bardan dışarı çıkmadı. Sarhoş olduğunu söylüyorlar.”

      Gün batımından önce başını kaldırarak biraz daha yükseğe oturmaya karar verdi ve kuş tüyü yastığını alıp battaniyesini katlayarak siyah kanepeye kaşlarını çatarak uzandı. Yaşlı kadının gergin bir şekilde ona kulak verdiğini fark eden emekli şöyle devam etti:

      – Konuşmakla övündüğünü söylüyor. Hatta iyi bira içtiği için övünüyormuş. Toprağı kazarlarsa bulacaklarını söylüyorlar, beni doğrudan başkana anlatacaklar ve beni cezalandıracaklar… “Sarı patikaya ot ektim.” dersin! “Zorunluluk” dersin…

      Yaşlı kadın başını kaldırırken çenesi titriyordu. Yaşlı adamın ağzına baktı ve bir şey mırıldanmasını bekledi. Yaşlı söğüt ağacının altında gölgesinde dururken aceleyle gazeteye sarıldı. Bir kucak gazeteyi okuduktan sonra öğle vakti aklı başına geldiğinde: İyi misin, ihtiyar? Kötü görünüyorsun, ne oldu? diye üzülerek sorduğu eşinin birden kızarıp zorlanarak gayretle kağıda yazdıklarına engel olamıyordu. Kendi haline bıraktı. Yazma işinin arasında eline verdiği ortalığı karıştıracak gazeteyi, karısı iki defa okuyup hiçbir şey demeden yattıktan sonra;

      – Kimin için, ne için övünüyordu? dedi cansız sesiyle.

      – Onun gibi sarhoşlar kimin umurunda?

      Yaşlı kadın kocasına üzüldü ve burnunu çekti. İhtiyar, artık sefalet yok, kim seninle aynı seviyede? Eğer eşitseniz, sizi kim asacak? dedi. Elli yıldır birlikte geçirdikleri güzel yaşamlarında, ihtiyara her zaman cesaret vermiş ve destek olmuştur. Ancak bu sefer her zamanki gibi yüksek sesle destekçi olamadı, yaşlı adam kaşlarını çattı.

      –Sarhoş değil, sarhoş gibi, diye mırıldandı, arkasını dönerek.

      Gazeteciyi hemen gözetim altına alan ajan, tekrar aradı ve gördüklerini, duyduklarını listelemeye devam etti. Kafası karışan sorunlu gazeteci, barı terk etmeyip kapı tarafından eğilerek geçti. Sonunda insanlarla zar zor iletişim kurmuştu. On beş dakika tek başına oturdu ama yüzü bir tabak gibiydi, beyaz tenli birinin kalçalarını sallaması cazip gelmiş olmalı ki onun yanına gitti.

      Yaşlı kadın onun mırıldanmasını engelleyemedi.

      –Yedinci dedi yürürken, Yedincinin hikâyesini hatırlıyor musun?

      Yaşlı kadın “Hatırlamıyorum” diye fısıldadı.

      “Yedinci” nedir? Hangi masalı anlatıyorsunuz? Yaşlı adam bunu hatırlamasına şaşırmıştı. “Yedinci” diyerek, insanların duymadığı bir masalı hatırlamıştı, diğerleri bu konuşmayı anlamıyordu. İkisi dışında kimse anlamıyordu. “Yedinci, yedinciyi hatırlıyor musun? Yedincide yapılabilirdi, yedincide de yapılabilirdi!” diye şakayla karışık konuştular.

      Emekli okuma sevgisiyle birçok ilginç kitabı okumuştu. Halk tarafından okunan beş on sayfalık masalları ve kimsenin okumadığı masalları okuduğu bir yeri vardı. Gençlik çağında, mağaradaki gizli yeriyle ilgili olarak bir yakalanma hikâyesini de anlattı.

      Bir masalı inceleme görevi almıştı. Her satırı, her kelimeyi en ince ayrıntısına kadar inceleyip, kâğıt ve kalemin rengine kadar incelemişti. Yaşlı kadına sadece bir veya iki kez zorlandığını anlatmıştı. “Kimse duymasın!” diye genç yaşında şiddetle uyarmıştı, dedi. Ayrıntılarına girmek onun seçimiydi. Masalın bir peri masalının kalıntısı olduğunu hatırlamıştı.

      – İnsanoğlu Allah ile yedi kez karşılaşır. “Yedi kez, yedi dileğini söyler.” dedi emekli alaycı bir tavırla. “Hatırlıyor musun?”

      – Evet, dedi yaşlı kadın iç çekerek.

      – Yedinci kez buluşmasına çok yaklaşmıştı. Ah be yedinci kez buluşabilseydi böyle halk düşmanlarının yeryüzünden kaybolmasını isteyebilirdi. Yeryüzünde böyle bir acı olmazdı, böyle bir acı çekmezdik…

      – Doğru, dedi yaşlı kadın.

      – Sorun değil, dedi yaşlı adam sabırla.

      – Kavga mı edeceksin? dedi yaşlı kadın.

      – Öğrencilerime söyleyip bu kurnaza özel operasyon düzenleyeceğim. Sabah geç kalmadan başlayacaklar, dedikten sonra sustular

      – Kâhinler, vardı değil mi? dedi yaşlı kadın, gazete okuduğunu hatırlayarak.

      – Evet? dedi yaşlı adam, şaşkınlıkla.

      – Bu olayın sonu için endişeliyim, dedi yaşlı adam. Kâhinler bu işte size yardımcı olabilir mi?

      – Kâhin nerede? Ne yardımı olacak? Yaşlı adam öfkeyle ayağa kalktı.

      Hayatım boyunca seni incitmedim. Dilini tutmadan çekinmeden konuşuyorsun.

      “Ben bir Bahşıyım! Gözlerim açık. Ruhlar ile konuşuyorum, doğrudan diğer dünya ile konuşuyorum! Son alçağı kendi ellerimle vurduğumu biliyor musun?”

      Yaşlı kadın, komünizmin yolunu tıkayan laneti, son düşmanı da kendi elleriyle ezmiş gibi eskiden anlattığı bir hikâyeyi hatırladı. Belli belirsiz hatırladı. “Sırt üstü düşerken lanet etti, Bolşeviklere beddua eden yaşlı cadı, bir kenara itildi.” Yaşlı adam da kendi elleriyle ateş ettiğini hatırladı.

      – Fal

Скачать книгу