Aytmatov Araştırmaları. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Aytmatov Araştırmaları - Анонимный автор страница 19
Muhtar Şahanov’la sohbetlerinin yazıya geçirildiği “Kuz Başındaki Avcının Çığlığı” adlı kitapta Muhtar Şahanov’un “Doğduğu yerde hatırı olmayan insanlar, yelin savurduğu saman gibi özsüz ve bahtsız insanlardır.” Demesi üzerine Aytmatov’da doğduğumuz yer yani ata yurdunun her insanın kaderini doğurduğunu söylüyor, ondan aldıklarını gönül süzeğinden geçirip, bal toplayan arı gibi yüreğine koyabilmeyi bilmenin şart olduğunun altını çizerek “Yedi atasına kök sürmeyen insan hamdır” diyor.98 Kök sürmek, millete vücut veren değerler bütünü. Aynı zamanda bir milletin ayırt edici özelliği.
Büyükannesinin onu sürekli götürdüğü dağlardaki yaylalar, Aytmatov için gerçek halk hikâyeleri, yaşanmış ya da hayal edilmiş hikâyeler hazinesi. Orada yerleşik hayata geçildikten sonra kaybolan çadırları ve etrafındaki yaşamı görür. En iyi el işlerini, en güzel yarış atlarını, deve yükünün nasıl bağlanacağını, yolculuk ya da ölüm sırasında kadınların yaktıkları ağıtları yok olmadan kısa süre önce görme imkânı bulur. Akmataliyev, Aytmatov kitabında onun çocukluk günlerinin şehirlerde değil, oba ve kışlaklarda geçtiğini, oralarda büyükannesinden masallar, destanlar dinlediğini, bunları söyleyen ozanlarla karşılaştığını söylemektedir. Ayrıca büyükannesi Ayımkansatan Kızı, onun kızı Karakız annesinin anlattığı masallar, destanlar ve eski ırlarla ayrı bir dünya kurmuştur.99
Aytmatov’un kök sürerek, kendi benini/milletini keşfetme ve geleceğe hâkim olma isteği var. Türk Edebiyatı’nda en güzel örneklerini Yahya Kemal Beyatlı’da gördüğümüz imtidad yani süreklilik düşüncesini önemsiyor. [geçmiş bugün gelecek, üçü birbirine bir zincirin halkaları gibi bağlı. Aslolan bu halkaların dağılmaması] Bu tavır, onun milli romantik bir çaba içinde bulunduğunu da gösteriyor: Milli romantizm, milletlerin tarih içerisinde kültür ve sanatta, dilde ve edebiyatta, mimaride ve vatan ve coğrafyada ortaya koyduğu eserlerin fark edilmesi, bu eserler ve yaşanılan hadiseler karşısında milletin/aydının kendisini bulması demektir.
O halde, Aytmatov’un eserlerinde geleneksel hayata dair pek çok hatırlatmanın olması tesadüfî değil. Bu, kimi zaman Boynuzlu Maral Ana Efsanesinde, kimi zaman Mankurt motifinde, kimi zaman Dişi Kurdun Rüyaları’nda, kimi zaman Raymalı Aga ve Begümay hikâyesinde, kimi zaman Yıldırım Sesli Manasçı hikâyesinde ifadesini buluyor. Aytmatov, eserleriyle öncelikle Kırgız insanına, sonra Türk Dünyasına, oradan da tüm insanlığa bazı değerleri hatırlatmak, oradan da bu değerleri yaşamsal bir pratik haline getirmeye çalışmıştır.
Bir milletin millet olabilmesi için iki şeye ihtiyacı var: “ Ya sınırlarını genişletecek ya da kendi edebiyatını yaratacak” Bu ifade, kültürel kimliklerin yeniden inşasında, edebiyatın bu inşa sürecine katkısı anlamına da geliyor. Yani millet olabilmek için asıl gerekli olan şey, fiziksel sınırları genişletmekten daha çok zihinsel sınırları genişletmek. Millî kültür, millet hafızasının mülküyse ve insanların duyarlılığına etki ederek, milli bir mutabakat oluşturmada bir araç olarak kullanılacaksa, bu etkilemenin edebiyatın katkısıyla olacağı açıktır. Toplumsal ve bireysel anlamdaki tüm kazanımların ortak ifadesi olan millî kültür, bu anlamda bireysel kimlikleri daha büyük bir birliğe bağlar. Bu bağlantıyı sağlayan şey, edebiyattır.
Sanatçının, dünyayı değiştirmek ve dönüştürmek gibi bir işlevi var. Özellikle milletin ve devletin çözülüş dönemlerinde, sanatın her biçimi, yeni bir dünyanın tasavvuru ve yaratılması için bir rol üstlenir. Yalnızlığa itilen toplumun vicdanı olan Cengiz Aytmatov da, totaliter bir sistemin Türk halklarının tarihi hafızasını nasıl ortadan kaldırmaya çalıştığının bilincinde bir yazar olarak, bu hafızayı edebî metinlerde ortaya koyarak, geçmişten kaynaklanan yaratıcılığını yeniden çağdaş bir destan metni haline getirmeye, halkın, özgürlükleri boğan sıkıntılı havanın üstesinden gelebilmesi için millî ruhu, ortak kimliği harekete geçirmeye ve yeniden inşa etmeye çalışmıştır.
Cengiz Aytmatov, “Edebiyatın Kültürel Kimliği Yeniden İnşası” bağlamında okunduğunda; millî kimliğin, millî kültürün ve millî şuurun temellerinin gösterildiğini, bunlara yaslanarak var olmanın yollarının işaret edildiğini açıkça görüyoruz. Ali İhsan Kolcu’nun Cengiz Aytmatov’un romanlarında millî kültür unsurlarının kullanılışına ilişkin yaptığı değerlendirme bu noktada önemli: “Ala Geyik efsanesi veya kesik baş motifi tek başına bir edebi metinden öteye gitmez ve bu hikâyelerin benzerlerini varisi olduğumuz zengin kültür dünyasının içerisinde kolaylıkla bulmak mümkündür. Fakat semboller ve istiareler dünyasında bütün bu unsurlar bir öze dönüş metni haline gelir.”100 Bu durum, kaybedilen insanı ve insanî birikimi arama ve yeniden ortaya koyma noktasında önemli bir çaba olarak değerlendirilmelidir.
O halde, Aytmatov’un eserlerinde destan parçaları, efsaneler, masallar, halk hikâyelerinin zengin bir malzeme olmasının sebebi ortadadır. Ama özellikle Kırgız ansiklopedisi olan Manas Destanı. Kırgızlar, Manas’ın büyük bir destan olduğunu; milli rengi, kokusu, kahramanlığıyla Kırgızların bütün tarihinin, bu uçsuz bucaksız destanda yattığını kabul ediyor. Aytmatov’un eserlerindeki kültürel malzemenin temelinde de Kırgız Geleneği ve Manas Destanı vardır. Kırgızlar; “Manas denince Kırgız, Kırgız denince de Cengiz akla gelir” demesi boşuna değil.
Ancak o sadece geçmişi hale taşımakla kalmaz. Kendisini besleyen coğrafyada öğrendiği efsanenin, destanın, masalın, hikâyenin günümüzdeki karşılıklarını da ortaya koyar. Geçmişte, Colaman başına deve derisi geçirilerek bir mankurt haline getirilir. Bugün de Sovyetlerin toplu meditasyon merkezleri olan yatılı okullardan mezun olmuş Sabitcan gibi mankafalar/modern mankurtlar vardır.
Milli olandan evrensele ulaşmada Cengiz Aytmatov’un Türk Dünyası yazarları içerisinde ayrı bir yeri vardır. Eserlerindeki hareket noktası elbette doğduğu, beslendiği coğrafyadır. Ancak sadece o noktada durmayan Aytmatov, bütün hayatını geçirdiği toprakların türküsünü söylerken, bu türküyü tüm insanlığı kucaklayacak bir bilgi, duyarlılık, yaşamsal bir pratik haline dönüştürür. Toprak Ana romanında eşini ve çocuklarını savaşta kaybeden Tolgonay’ın şahsında dünyanın bir başka coğrafyasında ve aynı savaşta yakınlarını kaybetmiş bir başka kadını, Beyaz Gemi romanında sadece Kırgız bozkırında değil, Avrupa’nın başka bölgelerinde de savaşın yetim ve öksüz bıraktığı çocukları vb. kaderin aynı kavşağında birleştirir.
Aytmatov, kendisiyle yapılan bir röportajda da, eserlerinde “geleneksel kültür unsurlarını” işlemesinin sebeplerini şöyle açıklamaktadır:
“Her yazar bir milletin
97
Cengiz Aytmatov ve Muhtar Şahanov,
98
Cengiz Aytmatov ve Muhtar Şahanov,
99
Abdılcan Akmataliyev,
100
Ali İhsan Kolcu,