Mil. Sabir Şahtahtı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mil - Sabir Şahtahtı страница 15

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Mil - Sabir Şahtahtı

Скачать книгу

Bundan sonra beni evden araba alacak, eve araba bırakacaktı. Hâlen daha adını, hangi devlet kurumuna tabi olduğunu bilmediğim bu mekânın arka kısmında büyük bir avlu vardı. Oradan arabaya binip eve gittim. Şoför adresi bildiği için yola kendisi koyuldu, varana kadar tek kelime etmedik. Arabadan indiğimde birkaç saat önce kapalı olan gökyüzü nispeten açılmıştı. Ama kışın gelişiyle çabuk kararan hava bugün bana daha karanlık görünüyordu. Hafif rüzgâr yüzüme çok soğuk etki ediyordu. Araba yolundan binamızın karşısındaki küçük meydana geçtim. Etraftaki sokak ışıklarını gündüzleri de söndüren olmadığı için onların zayıf ışığı havanın alaca karanlığına karışmaya başlamıştı. Bu bulanık manzara insanın zihnini hiç açmıyordu. Biraz ileri gitmiştim ki karşıdaki gölet dikkatimi çekti. Direğin başındaki fenerin şeffaf camının bir parçası kırılıp düşmüştü. Lambanın göldeki yansıması ince bir fırça ile boyanmış tabloya benziyordu. Yukarıdan süzülen sarı ışık suyun üzerinde renk değiştirmiş, şualar dilim dilim olmuştu. Rüzgâr lambayı ve suyun yüzeyini farklı açılarda hareket ettirse de yansıyan ışık ve onun ışınları kendi uyumunu bozmadan sanki sakin bir müzik altında hafif bir uğultuyla dans ediyorlardı. Üşüdüğümü hissedene kadar bu manzarayı seyrettim. Gölette yansıyan nurun güzelliğinden aldığım lezzet ruh hâlimi yükseltti. Gönlümden gördüğüm güzelliğin gökkuşağına dönmesini ve hiçbir zaman gökyüzünden gitmemesini geçirdim. Dağda, ormanda tabiatın koynunda Albina ile bu güzelliği istediğimiz zaman seyredebilelim. Bloğa girdiğimde dinlenmiş gibiydim…

* * *

      Normal kurslarda öğrenmesi altı ay süren Mors alfabesini çok kısa zamanda öğrendim. Eğitimlerde tek zorlandığım dokuma işlerini öğrenmek oldu. Şapka, atkı, kolsuz yakasız gömlekler dokumak en önemli derslerden sayılıyordu. Mors alfabesi ve dokuma tamamen birbirine bağlıydı. Aslında bu kurslara başladığımda onların birbirine sıkıca bağlı olacağını hayal bile edemezdim. Dokuma konusu gündeme geldiğinde kahkaha ile güldüğümü hiç söylemiyorum bile. Dedim ki evimizde iki meşhur dokumacı var. Onlardan istediğim motifi öğrenebilirim. Alay edip baş salladılar ki nineler kesinlikle dokuma yeteneğimi bilmemeli. Bu kursta dokumayı öğrenmenin yanı sıra el dokuması gömleklerin yakasını, kolunu veyahut atkının bir ucundan başlayıp dikkatli bir şekilde ilmekleri kaçırmadan sökmeyi öğrenmemiz isteniyordu. Mors ve dokumacılık olağanüstü durumlarda önemli haberleri ulaştırmak için bir seçenek olarak kabul edilirdi. Bilgiyi Mors ile söktüğüm ipe yazacak, sonra onu kendi işlemeleriyle önceki yerine dokuyup doğru adrese teslim edecektim.

      Gerçekten de çok gülünç bir durumdu. Dokumacılık dersleri gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyordu. Hayalimde kâh ninemle yan yana oturup dokuyoruz kâh birbirimizin işini eleştiriyor kâh da kendimi dokumacılıkla uğraşan ihtiyar bir adam olarak canlandırıyordum. Herhâlde şimdiye kadar bir erkeğin çorap, şapka dokuduğunu ne görmüştüm ne de işitmiştim. Hatta kadın işi yaptığımı gördüklerinde gülerler diye ninemin yıkama işlerine yardım ettiğimi hiçbir zaman arkadaşlarımın bilmesini istemezdim. Bir keresinde derste yaşlandığımda kanepede oturup dokumacılık yaptığımı ve torunlarımın da yerde halının üstünde sıra ile oturup bana baktıklarını hayal edip içten içe güldüm. Dokuma öğretmenim ise bunu gördüğünde sadece gülümsemekle yetindi.

      “Pravda” beni sürpriz bir olayla saflarına dahil etmişti. İşe alındıktan sonraki gün yazı işleri ofisinde kapsamlı bir toplantı yapıldı. Sonunda Galina Serebryakova40 ateşli bir çıkış yaptı. O editörü açıkça eleştirdi ve yapılan birçok hata için herkesi azarladı. Toplantıdan sonra şube müdürüne bu kadının neye güvenip böyle meydan okuduğunu sorduğumda o korka korka nedenini anlattı:

      – Nikita Kruşçev 1959’lu yıllarda Kremlin’de ideoloji konularına özel bir toplantı düzenlerken, toplantıya devlet memurları ile birlikte ülkenin tanınmış simaları, yazarlar, şairler, bestekarlar, ressamlar da davet edilmişler. Galina Serebryakova’ya konuşma için söz verildiğinde o tartışılan konudan uzaklaşıp cezaevlerindeki durumların iç açıcı olmadığından, suçlulara karşı insanlık dışı davranışlardan söz etmiş. Kruşçev onun sözünü yarıda kesip yazarın yanlış düşüncede olduğunu söylemiş ve onu samimiyetsizlikle itham etmiş. Kruşçev’in bu sert tepkisini kabul etmek istemeyen Serebryakova kürsüden çıkarak eteğini yukarı kaldırmış, bacaklarındaki “yara” izlerini toplantıya gelenlere gösterip:

      – Nikita Sergeyeviç, bu da canlı kanıt. Cezaevlerinde insanlara böyle işkence yapıyorlar, dikkatle bakın.

      Bu sahneden neredeyse bilincini kaybeden Kruşçev, politik davranıp:

      – Bunlar Stalin hükümetinin iğrenç izleridir, biz böyle vahşetlere izin vermeyeceğiz.

      Şimdi bu kadın ne zaman yazı işleri ofisine gelse birden yine eteğini kaldırır diye editörün ödü kopuyor.

      Şimdi bana eğitimden sonra Galina Serebryakova ile görüşmem ve ondan bazı talimatlar almam gerektiğine dair görev verildi. Görüşmelerimiz eğitim merkezinin bodrum katında, penceresiz bir odada gerçekleşti. Kadının adını işitince “Neden sadece ondan talimat almalıyım?” sorusunun cevabını görüşmemizin ilk dakikalarında anladım. O zorlu hapishane hayatı boyunca mahkumlar arasındaki sırlı ilişkileri, şifreli konuşmaları mükemmel derecede biliyordu. Tatlı bir konuşma tarzıyla kendisi de yorulmadan coşkulu bir şekilde bana işkencelere nasıl dayanılması gerektiğini, etrafındaki insanları sohbete katmanın yollarını, casusları, eğitimli insanları tespit etme yöntemlerini izah ediyordu.

      Sonraki görüşmemizde “İran’da casuslarımız yok mu, onlar bu işlere yaramıyor mu?” sorusuyla kafamı karıştırıp onun daha üç saatlik konuşmasını dinlemek zorunda kaldım. Sohbetini böyle bitirdi:

      – Çağdaş dönemde bütün dünyada keşif işleri diplomatik perde arkasında yapılır. Büyükelçilikte güvenlik için birkaç görevli olur. Onlar sadece yerel makamlar tarafından değil, aynı zamanda bu ülkelerde akredite edilmiş diplomatik birlikler tarafından da tanınırlar. Bu nedenle de her görevi yerine getirmezler.

      Bu konuşmadan sonra bir daha anladım ki Nikolay Borisov’un tekraren elçilikle temasımın az olması konusunda verdiği talimat boşuna değil. En zor anda ise sığınacak yerim elçilik olacaktır. Vaziyet suç boyutuna varırsa beni alıp gerekli adrese bırakacakları konusunda uyarıldım.

      …İran’daki süreçler ülkeyi inkılaba götürüyordu. Tahran gezimle ilgili aldığım talimatlar bundan kaynaklanıyordu. Tahran’da İran Radyo ve Televizyonu’nun birinci kanalında muhbir olarak çalışacaktım. Benden nüfuzlu Ayetullahlar da dahil olmak üzere ülkedeki önde gelen siyasi şahsiyetlerle yapılan röportajların ham41 görüntülerini almam istendi. Ülke siyasetine etki etme imkânına sahip olan on yedi insanın listesi verilmişti. Bu isimleri iki üç defa okuyup ezberledim. Adları yazılı olarak yanımda götüremezdim. Yola çıkmama bir hafta vardı. Siyasi talimatları Nikolay Borisov adlı milis42 generalinden alıyordum. Bana söylediği adının, soyadının, rütbesinin ve fonksiyonunun doğru olup olmadığını hiçbir zaman bilemedim. Eğitimlerden sonra ilişkimiz tamamıyla kesildi. Onu hiçbir zaman üniforma ile görmedim. Rütbesini ilk tanıştığımızda kendini takdim ederken söylemişti. Görüşmemizin sonunda her seferinde başını hareket ettirerek ve buruşuk dudaklarını biraz büzerek tüm hazırlıklardan memnun olduğunu gösteriyordu. Görevler

Скачать книгу


<p>40</p>

Stalin’in baskıları sonucunda 18 yılını hapishanede ve sürgün hayatında geçiren ünlü Sovyet yazarı (1905-1980)

<p>41</p>

Montaj yapılmamış, tam versiyon.

<p>42</p>

Polis.