Abay Yolu 1. Cilt. Muhtar Auezov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov страница 32

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov

Скачать книгу

Kıdır’dan başlayıp Şınğıs’a kadar uzanan bölgelerde kışlayan halklardı. Bunlar, Karaşokı’ya yakın olan kışlakların insanlarıydı…

      Kunanbay önce her halkın boy beyini yanına almış, geride kalanlara bu boy beylerinin adıyla selam göndermiş, böylece bütün bu kalabalığı toplamıştı… Baysal, mensubu olduğu Kötibaklara kendi adına selam söylemiş, ulak olarak da Kötibakların yiğitlerini görevlendirmişti…

      Kunanbay, kendisi Karaşokı’yı aldıktan sonra Baysal’a bir söz vermişti. Şınğıs’daki kışlağı az nüfusu çok Kötibakların arazisini genişletecekti. Kötibaklar Jigiteklerle hemşeriydi. Jigitekler eskiden bütün Tobıktıları yöneten ataları Kengirbay zamanında Şınğıs içindeki iyi ve duldalı kışlakların tamamını almış, ondan beri de tamamen kendisine bağlayarak bugüne kadar gelmişti. Kunanbay artık nüfusu artan, malı çoğalan ve o dönemlerde arazi hissesi düzgün bir şekilde tahsis edilmeyen Kötibakları Jigiteklerden yer alıp vermek suretiyle memnun etmek istiyordu.

      Bu meseleyle yaz ortasından beri ilgileniyordu. Böjey’den çekerek kopartıp kendisine bağladığında bunu açıkça hissettirmiş, özellikle ilgisini çekmişti: Baysal’ın hissesi olarak ayırdığı bir kışlak vardı. O kışlak, bugün Böjey’in oturduğu meşhur Tokpambet idi…

      Bu arzu Baysal’ı sarıp sarmalamıştı. “Jigitek arazisini adabıyla, yoluyla alabiliriz” diye düşünüyordu. Kunanbay’ın ağzından “alıp veririm” sözünü işittiğinden beri yaşananlara ses çıkarmıyor, kaş göz işaretiyle anlaştığından beri ikisi birlikte hareket ediyordu. Baysal ses çıkarmıyorsa bu yapılanlara razı olmasındandı. O, karşı olduğu zaman, karşı olduğu hususa sadece bir kez ve peşinen diklenirdi. Bu defa bugüne kadar ses çıkarmadan gelmişti. Kötibakları yazdan beri Kunanbay’ın buyruğundan çıkarmış değildi. “Yönettireyim, boyun eğdireyim, katılıp göreyim. Nereye, nasıl götürür bekleyeyim” diye karar vermişti.

      Fakat son iki üç gün içinde kafası karışmış, gerilmişti. Tokpambet artık gaddarlıkla eline geçmezse barış içinde elde edilebilecek değildi… Zorbalıkla ve ağlatarak alırsa kendisi sükûnet bulabilir miydi? Üstelik Jigitekler hem kalabalık, hem akrabalı, hem sağlam bir boydu. Bunlar içinde Kunanbay’a ayak direyen Böjey vardı. O, bereketli ata kışlağını yerleşim olarak uzun süre Kötibaklara bağlatır mıydı? Zorbalığın da geri dönecek bir karşılığı olmaz mıydı? Böjey istikrarlı bir kışlak olan kadim Tokpambet’i Baysal’a bırakmaya dayanabilir miydi? Nasıl olursa olsun, gaddarlıkla alınan bir şeyin hayırlı olacağını söylemek zordu. Alacağını bir alsaydı, arkasından vurup yıkarak atıp gitmeseydi, iyiydi…

      İşte bugün ses çıkarmadan, Kunanbay’ın yanında ağzını açmadan duran Baysal’ın içi böyle kaynıyordu…

      Kunanbay paldır küldür giyindi, güneşin tam tepede olduğu öğle vaktinde Baysal ve Maybasar’ı peşine takıp dışarı çıktı ve bütün halka:

      – Ey akrabalar! Binin artık atlara, diye bağırarak buyruk verdi.

      Herkes harala gürele at bindi. Irğızbay yiğitleri silahlarını eline almıştı. Diğerleri de bütünüyle silahlı idi…

      Bu vakitte rüzgâr sertleşmiş, hava soğumuş, sabahtan beri serpiştiren kar artık yoğunlaşmış ve yüze vurmaya başlamıştı. Her yan bulutlu idi. Şınğıs’ın zirvelerinden nefes kesercesine kıvrılarak inen ve akarak geçip giden dumanlı bir pus da vardı.

      Kunanbay uzun doru atın üstünde dikildi, etrafa ve güneşin canlılık durumuna baktı. İçinden “kimsenin karartısı görünmüyor, bu oldukça iyi” diye geçirdi. Kaşlarının arasından düşen iki eşit kırışığı vardı. Bunlar şimdi iyice derinleşmiş, sert bir şekilde çatılmıştı. Yanağında uzayıp giden tüyler yüzünü yer yer gölgelendirmiş, büyük ve keskin bakışlı tek gözünü kan bürümüştü. Fıldır fıldır dönen gözüyle etrafa keskin bakışlar fırlatıyordu.

      Halk bütünüyle at bindikten sonra sağında ve solunda duran Baysal ile Maybasar’a bakarak buyruk verdi:

      – Bas, dedi.

      Kamçı basarak atları burnundan solutan, kara susamış yamaçları gümbürdeterek giden büyük ordu Jigiteklere doğru yöneldi.

      Ordunun önündeki Kunanbaylar tepelerin arasında bir görünüp bir kaybolurcasına hızlı gidiyordu. Aynı günün öğle vakti geçmeden yele uçurtarak Tokpambet’in batı yakasındaki yassı tümseğe kadar geldiler.

      Böjey’in kışlağı kuzu otlağı mesafesindeydi. Çiftliğine girmişti. Saf ahbun tütünü, puhariden taşarcasına kesintisiz süzülerek çıkıyordu evin bacasından.

      Çiftlik çevresinde kalabalık çoktu. Fakat yaya idiler. Tam ahırın yanında uygun vaziyette duran tek tük at vardı. Kunanbay etrafı hızla kolaçan etti. Eyerlenmiş atların tamamı kışlağın yukarısında ve aşağı doğru uzanan yoğun ılgınlı çayırlık tarafında kösteklenmiş hâlde yayılıyordu…

      Irğızbay tarafından gelen kalabalık kuvveti görür görmez çiftlikteki herkes aceleyle atlarına doğru koşuştu. Ellerinde sopalar ve mızraklar vardı. Karşılık vermek için hazırlıklı oldukları belliydi.

      İçlerinde bulunan az sayıdaki hanımlar da atlarına binecek gibiydi. Bu durumdaki karşı koyuş, kıran kırana savaşa dönüşecekti. Bunu anlayan Kunanbay kürklü deri kalpağının iplerini çenesinin altından bağlarken doru atı ökçelemiş:

      – Sarın, sarın! Olcay! Olcay, diye nara atarak kamçıyı basmış, öne atılmıştı. Onunla beraber kendisiyle birlikte gelen bütün kuvveti de:

      – Irğızbay! Irğızbay!

      – Topay! Topay!

      – Olcay! Olcay, diye atalarının adlarından gelen boy adlarını bağırarak hep birlikte ileri atılmıştı.

      Sonbaharın sert rüzgârında tutuşarak her yanı kaplayan gür otluk yangınınınki gibi toprağı feryat ettirircesine çok ses çıkıyordu. Gür gür gürleyen bu bağrış çığrış kendinden geçmiş kuvvetin soğuk sesiydi…

      Böjey obasındaki topluluğun sayısı bu kuvvetten her hâlükârda daha azdı.

      Jigitek esasında hazırlanamamış, hazırlıksız kalmışa benziyordu. Savaş olacaksa böyle bir durumda herkese malum bir âdet olduğu üzere karşılıklı olarak “vuruşulacak yeri söylesin” diye haber gönderilir, ondan sonra kuvvetler yığılır idi. Kunanbay böyle yapmamış, tez elden bastırmaya gelmişti…

      Böjey’in yanına toplanmış olanlar Şınğıs bölgesindeki Jigiteklerin sadece çok küçük bir kısmıydı. Bozkırdaki Balpan ile Şiy boyundaki Jigitekler habersiz kalmıştı. Aynı şekilde dağdakilerin çoğu da bugün kendi çiftliklerine girme telaşındaydı.

      Bütün Bökenşiler içinden şu anda Böjey’in yanında bulunanlar ise sadece on kadar sıradan çiftçiydi. Onların başında da Darkembay vardı… Jidebay ile Musakul’dan, Kıdır ve Kölkaynar ile Kızılşokı’dan topuz tutarak Karaşokı’ya doğru at koşturan grup

Скачать книгу