Abay Yolu 1. Cilt. Muhtar Auezov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov страница 33

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov

Скачать книгу

Karaşa, Ürkimbay, Kaumen ve Kojakanlar vardı.

      Bunlar gibi ihtiyar kişilerin yanı sıra Kunanbay saldırısını bekleyen bir grup genç yiğit de vardı. Bunlar Kaumen’in iki sağlam oğlu Bazaralı ve Balağaz ile Karaşa’nın oğlu Abılğazı idi. Yine Jigitek içindeki taraftar akrabaların genç şahsiyetlerinden Beysembi, Abdilda ve Oralbay’da oradaydı. Bunlar Kunanbay kuvvetlerini görünce yaya da olsa evvela kışlık damın yanında duran beş on eyerli ata bindi, ellerine aldıkları sopa ve topuzlarla:

      – Kengirbay, Kengirbay, diye nara atarak karşı koyacak oldu.

      Bunu anlayan Baydalı haykırarak buyruk verdi:

      – Durun! Hey! Böjey’i yalnız mı bırakacaksınız? Ölecekseniz yanında ölün, dedi…

      Kunanbay hızla gelirken hemen hemen yüzer kişiden oluşan iki büyük gurubu çiftliğin sağına ve soluna doğru yöneltmişti. İki yana bölünen kuvvetlerden başka ortadan hücum eden Kunanbay’ın arkasındaki kalabalık da iyiden iyiye çoktu.

      Kunanbaylar yaklaştıkça yakınlaşıyor, duraksamıyordu. Taraftarlarına cesaret, hasımlarına korku vererek ve topuzlarını havada döndürerek önüne çıkanı yok etmek istercesine geliyorlardı…

      Üstlerine doğru doludizgin gelen kuvvetleri gören Böjey:

      – Hay Allah! Rezil olduk yahu! Gafil başım! Yine gafil avlandım ya, diyerek içtenlikle hayıflandı. Bunların azıcık güvencesi kışlağın yukarı yakası ile aşağı tarafındaki yiğitlerdi.

      Bu yiğitlerden yaylımdaki atlarına çabucak yetişenler beşer onar toplaşıp topuzlarını kaldırarak düşmana doğru alabildiğine hızla akmaya başlamışlardı. Öndekiler bu şekilde olmakla birlikte arkadaki büyük çoğunluk atlarını tutamamış ve binememişti. Çünkü yaylımdaki atlar Kunanbay kuvvetlerinin çığlıklarından korkmuş, her biri bir yana kaçışmaya başlamıştı. Anlaşılan o ki Olcay kolu bu yayaların çoğunu atlarına binmeden bastıracaktı…

      Jigitek tarafından at binerek karşı koymak üzere üstlerine gelen seyrek gruplar Kunanbay’ın yönettiği büyük kalabalığa yanaşmıştı. Sel gibi akan kalabalık kuvvet kısa bir süre içinde onları ezip geçti… Topuzların altına aldıkları erkeklerin kaşını gözünü patlatıp un ufak ediyor, kırıp geçiriyorlardı.

      Beklenmeyene maruz kalan yiğitlerin atları büyük bir ustalıkla o hengâmeden sıyrılıyor, çarçabuk dışarı çıkıyordu. Arada kalan bir yiğide tam kırk elli topuz vuruluyor olmalı ki kop kolay ezilerek yere yıkılıyordu.

      Atlarına yetişemediği için yaya kalan yiğitler de üstlerine gelen kalabalık gruplarla yaya olarak savaşmak zorunda kalmıştı. Fakat atlı ile yaya savaşabilir mi? At üstündekiler atın ivmesiyle gelip topuzu vurunca yayaları yıkıyor, yerlere yuvarlıyordu…

      Böylece çiftlik yapılarından uzakta bulunan yiğitlerin hepsinin mecali kesilmişti. Çokluğuna güvenen, sevinip kubaran ve bunların hazırlıksızlığını görüp tamamen kibirlenen Kunanbay kuvvetleri nara ile çığlıklarını artık iyiden iyiye yükseltmişlerdi:

      – Aydos! Aydos!

      – Irğızbay! Irğızbay!

      – Topay! Topay!

      – Torğay! Torğay, diye ilk sloganları Aydos’u haykırdıktan sonra vakitleri müsaitse bağırarak sonraki ata ruhlarını da sık sık çağırıyor, Jigitek yiğitlerine vururken de:

      – Kır! Öldür! Yok et, diyerek alabildiğine korkuta korkuta, zehirlerini saça saça ilerliyorlardı…

      Bütün kuvvetler, önlerindeki zayıf engelleri ezerek geçtikten sonra her yönden çiftliğe doğru atıldılar. Bütün dünya alt üst olmuş gibiydi. Çığlıklarla bağrış çığrış ve takır tukur sesleri esas meşgale olmuş, her yanı kudurukluğun abes şarkısı basmıştı.

      Böjey grubu daha hâlâ çiftlik önündeydi. Buradaki bütün topluluk topuzunu sopasını kaldırmış, acımasız erkekler gibi sırt kıllarını ürpertip kabartarak kımıldamadan duruyordu. Düşman artık bütün çevreyi sardıktan sonra Baydalı yüksek sesle bağırdı:

      – Bitti yahu! Kahretsin bitti yahu! Çekilin şimdi, çiftliğe çekilin! Kapıları tutacağız, çiftliğe sokmadan ölüşüp göreceğiz, dedi. Bütün topluluk öyle yaptı…

      Baydalı ile Böjey merkezdeki büyük kapının ağzındaydı. Bunları çevreleyen Bazaralı, Balağaz ve Kojakan gibi gençlerin hepsi sağlam yiğitlerdi.

      Düşman topluluğu kalabalık kitle hâlinde çiftliğin üstüne dökülüyordu. Kesip parçalayarak akıyor, yığıldıkça yığılıyordu. Hepsinin toplaştığı yer Kunanbay’ın etrafıydı. O, buyruk bekleyenlerin tam ortasındaydı ve daha hâlâ atından inmemişti.

      Tam o sırada çiftliğin iç tarafından koşarak gelen Darkembay hücum edercesine Böjey ve Baydalı’nın arasına daldı, ayaklı tüfeği kaldırdı. Nereden aldığını bilmedikleri tüfeğin fitili kaldırılmıştı. Ateşe verilse patlamaya hazırdı. Darkembay o telaşta dirseğiyle Böjey’i dürttü ve niyetini açıkladı:

      – Şu kör, acımak niyetinde değil. Dibimize kadar geldi yahu. Vuracağım! Yerle bir edeceğim, diyerek çakmağını çakıverdi.

      Böjey onu sert bir şekilde ittirerek durdurdu:

      – Vurma! Çekil şöyle! Ervahın varlığı doğruysa, bundan gelecek yas bağını görürüm ben de, dedi… Tam o anda Kunanbay nara atarak buyruk verdi:

      – Tutun iplerinden! Sürükleyerek çıkarın inlerinden! Ellerini kollarını bağlayarak alın bütün itaatsizleri, acımayın, dedi. Maybasar yönetimindeki bütün Irğızbayları çiftliğe doğru saldırtıverdi.

      Onlar kapıların önünde duraksayınca Kunanbay bir kez daha haykırdı:

      – İn attan, yakala! Kimseyi bırakma, diyerek Kötibak, Topay ve Torğay yiğitlerini de hep birlikte üstlerine saldı…

      Bazaralı ve Darkembay gibi yiğitler, topuzlarını alçak tavanlı çiftlik yapıları içinde kulaç kulaç sallayamadı. Kalabalık gruplar çok geçmeden Jigiteklerin kırk kişisini daha ezdi, teker teker sürükleyerek dışarı çıkarıverdi.

      Baydalı ile Böjey’in yanındaki Bazaralı, Balağaz ve Darkembaylar sert bir şekilde karşılık verseler de kurt gibi saldıran Kunanbay kuvvetleri korkuyla koşuşturan kalabalık koyun sürüsü gibi çaresiz kalan Jigiteklerin hepsini boğup geçmişti…

      Kunanbay kuvvetleri, Karaşa ve Ürkimbay başta olmak üzere genç yiğitlerin hepsini birer ikişer dışarı çıkarıp attıkça beşer onar üstlerine atılıyorlar, düreye yatırıp pata küte dövüyorlardı. Yüzü, göğsü, sırtı kan içinde kalan Karaşa ve Darkembay dillerini tutmuyor, bütün bedduaların hepsini tam da Kunanbay’ın kendisine ediyor, bağırıp çığırıyorlardı. Fakat kalabalığın gürültüsü içinde bu sözler Kunanbay’ın kulağına kadar gelmiyordu. Maybasar dışarı çıkarılanları işaret ederek:

Скачать книгу