Sabit Mukanov Romanlarında Diyalog Kullanımı. Rita Sultangaliyeva

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sabit Mukanov Romanlarında Diyalog Kullanımı - Rita Sultangaliyeva страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Sabit Mukanov Romanlarında Diyalog Kullanımı - Rita Sultangaliyeva

Скачать книгу

başlayarak, resmi bir gezi sırasındaki sohbetlerini, karşılaşma anındaki düşüncelerini, çeşitli hal ve hareketlerini tasvir eder. Ayrıca, amaçları çakışan insanların ve muhaliflerin tartışmalarını, fikir alışverişlerini, münakaşalarını aktarır. Sebebi yazar, diyalog meselesiyle karşı karşıya kaldığında bir oyuncudur. Hangi diyalog olursa olsun kahramanların düşünce yapısını, bilincini, dünyaya bakış açısını, karakter özelliklerini açıp gösterir. Bu arada kahramanların konuşma ahenginden karakter yapıları, durumları ve duygusal yanları hissedilir. Bir de S. Mukanov devamlı kahramanın yapısına has hareket ile konuşmanın diyalektik birimini korumaya çalışmıştır.

      Mesela, romandaki tartışmada çözümleyici görev üstlenen egemen sınıf temsilcisi, köy yöneticisi İtbay’ın karakterini alalım. Yazar, kahramanın portre tasvirini yapmıyor. O, diyalog yöntemini kullanarak kahramanı değerlendirmeyi okuyucusuna bırakıyor.

      …

      “Konuş!” diyor İtbay, Amantay’a… Beğenmediği kımızı ağzına sürmeyerek, çabuk gitsin dercesine.

      “Valinin ne zaman geleceğini öğrenmek için gelmiştim.”

      “Ne yapacaksın onu?”

      “Şikâyet ileteceğim.”

      “Ne şikâyeti?”

      “Şu karlar eriyince topraklarımıza şehir kurulacak. Gidecek hiçbir yerimiz kalmadı. Derdimizi ilet diye beni halk yolladı.”

      “Bu topraklar memleketin değil mi? Alacağım derse alır.” dedi İtbay.

      “Halk da memleketin değil mi?”

      “Eyalet valisi bu topraklar hakkında seninle konuşacak mı diyorsun yani?”

      “Evet, niye konuşmasın? Yönetenimiz değil mi, bakıp beslediği halkı değil miyiz? Derdimizi ona söylemeyeceksek kime söyleyeceğiz?”

      “Madem bu kadar şikâyetçisin, Omsk şehrine gider iletirsin şikâyetini. Ben evime gelen misafiri rahatsız ettirmem. Sakın, yanına yaklaşayım demeyin…” [60, 68 s]

      …

      Bu diyalogdan sıradan köylü halkı değil, sadece kendini düşünen bencil yönetici tipini görmek mümkündür. O, sadece eyalet valisinin geldiğine gururlanmaktadır. Göğsünü gere gere, halkını düşünerek önüne gelen Amantay’ı istemez. Düzgün bir konuşmayı bile çok görür. “Ne yapacaksın onu?”, “Ne şikayeti?” gibi kısa sorularla onu geçiştirir. Bu, elbette İtbay’ın çekememezliğinin gerçek belirtisidir. Bununla birlikte, yazarın yönetici repliklerinde ‘konuş’, ‘gider iletirsin’, ‘ettirmem’, ‘yanına yaklaşayım demeyin’ gibi emir kipli eylemlerin kullanması da boşuna değildir. O, İtbay karakteriyle egemen sınıf temsilcilerinin kendi elinin altındaki yoksul köylü halka olan bakış açısını ve münasebetini ortaya koymak istemiştir. İtbay ile Amantay diyaloğundaki dikkat edilmesi gereken bir husus da, konuşan iki kişinin birbirlerine karşı besledikleri düşmanlığın açık olarak görünmesidir. Bu, yönetici ile Amantay arasında eskiden beri sürüp gelen kırgınlığın sonucudur. Fakat yine de Amantay, cesur ve namuslu fakirdir. O, İtbay’ın dediklerini dinlemez. Bu yüzden de İtbay’ın ters ve kısa cevapları ikisinin ilişkisini ortaya koyar. Oysa diyaloğun ana fikri, hangi zamanda olursa olsun eline biraz güç geçince kendisini çok mühim biri sanan, halkın kaderine umursamaz yaklaşan İtbay gibi kurnaz yöneticilerin portresini açık olarak göstermesinde gizlidir.

      …

      “Hey, nereye gidiyorsun? Deminki söze ne diyorsun?” dedi İtbay ona şaşırmış bir biçimde.

      Amantay sessizce, ağır ağır yürümeye devam etti.

      “Hey, dur bakalım! Sen de ben de çocuk değiliz! Ben seni adam yerine koyup konuşurken senin bu yaptığına ve hemen uzaklaşmana ne demeli?”

      “Ben bu işe karışamam!” dedi Amantay, İtbay peşinden gelince durarak. [60, 130 s]

      …

      Bu diyalogda İtbay’ın Amantay ile konuşması, daha da aksileşeceğe benzer. Yukarıda verilen örnekte yönetici belli sebeplerle Amantay’a doğru düzgün ilgi göstermemişken, burada ise anlaşamadığı adamdan kendisi gelip yardım istemeye mecbur olmuş durumdadır. Değişen dünya gibi durum değişmiş. Fakat değişen ses tonuyla birlikte, oldukça sakin davranarak güzel sözlerle Amantay’a dediğini yaptırmaya ve onu kandırmaya çalışsa da Amantay bu oyuna gelmez… İtbay, kanına sinmiş olan kötü niyetle, amacına ulaşmak için bütün imkânlarını kullanmaktadır. Bu uğurda, çıkarları doğrultusunda, karşısındakini kullanmaya çalışmaktan geri kalmaz. Amantay, yöneticinin kurnazlığını hemen anlar. Zaten hâlihazırda onun gencecik Botagöz adlı yeğenini iki karısının üzerine almasına içten içe karşıdır. Yöneticinin amacının gerçekleşmemesi için, ne olursa olsun elinden geldiğince karşı çıkmaya ve bir şeyler yapmaya karar verir. Anlaşmadan, konuşmadan aniden dönüp gitmesinin sebebi de bundandır. Bu diyalog, iki zıt karakterin yeni bir şekle bürünmesine sebep olur. Biri, ikiyüzlü, oldukça zalim, zulmedici İtbay portresi; ikincisi, sıradan, insanlık sahibi, devamlı adalet taraftarı olan Amantay portresidir. Yazar, Amantay ile İtbay diyaloğuyla dünyaya bakış açıları farklı olan insanların ve çeşitli sınıf temsilcilerinin dünyasındaki karakteristik ayrımı göstermeyi amaçlıyor. Yukarıda incelenen İtbay ile Amantay’ın konuşmaları, amaçları zıt kahramanların karakter tanıtma işlevini üstlenen diyalog örnekleridir.

      Fakat biz, İtbay’ın babası Baysakal ile olan konuşmasının diyaloğun başka bir türüne ait olduğunu söyleyebiliriz.

      …

      “Sandığın kapağını açmaya başla, baba!” demişti İtbay, Baysakal’a, Kotırgöl’e gitmeden önce.

      “Neden, yavrum?”.

      “Para gelecek”…

      “Nereden, yavrum”.

      “Milletten”.

      “Ne parası?”.

      “Evladını bırakacağımı söylersem parasını değil, canını bile verir…” [60, 243 s]

      …

      Bu, Rus Çar’ının 16 Haziran fermanından sonraki köy durumunun zor dönemlerini tanıtan diyalogdur. Halkın sıkıntılı dönemlerinde Kazak delikanlılara yardımcı olmak yerine, İtbay’ın ‘insan ticaretini’ açıkça sürdürmesi, zenginlik uğruna, çar hükümetine yaranmak için gaddarca, arsızca hareketler yapması, onun gerçekten zalim olduğunu ortaya koyuyor. Babası Baysakal, çocuğunun yaptıklarına karşı çıkmak yerine, ‘para gelecek’ denildiğinde seviniyor. İtbay’ın pis işlerine destek olup, onu kolluyor. Birileri mal, birileri can derdindeyken halkın zor durumuna ve gözyaşlarına bakmadan, kurnazlıkla, hileyle para kazanma çabaları Baysakal’ın paragöz, fayda güden biri olduğunu açıkça göstermektedir. En ilginci de, İtbay ile Elikbay, babalarına çok benzemektedirler. İtbay ile Baysakal arasındaki diyalogda tartışma, çatışma unsurları yoktur. Aksine kalbini mal mülk bürümüş olan baba ile oğlun arasında anlaşma ve uzlaşma olduğu ortadadır.

Скачать книгу