Modern Seyahatname. Osman Oktay

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Modern Seyahatname - Osman Oktay страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Modern Seyahatname - Osman Oktay

Скачать книгу

Sencer Türbesi

      YESEVİ YURDU

      Yesevi Türbesi

      KAZAKİSTAN

      Asya ile Avrupa arasında en önemli geçiş ülkelerinden birisi olan Kazakistan, doğuda Doğu Türkistan (Çin hâkimiyetinde), güneyde Kırgızistan ve Özbekistan, batıda Hazar denizi, kuzeyde Rusya Federasyonu ile çevrilmiş olup 2.717.000 kilometre karelik bir yüz ölçüme sahip. Hani, kuzeyindeki Rusya olmasa tamamen Türk akrabalarıyla kuşatılan bir ülke burası.

      Karakum ve Kızılkum çöllerini bünyesinde barındıran Kazakistan aynı zamanda bir akarsu ve göl zengini. Ülkede çoğu yaz aylarında kuruyan yedi binden fazla akarsu bulunuyor. En önemli nehirleri Ural, Emba, Sirderya, İli ve İrtiş. Başlıca gölleri ise Aral, Balkaş, Zaysan, Alakol, Tengiz ve Seletitengiz. Ülkenin en büyük gölü olan Aral ne yazık ki gün geçtikçe kurumaktadır.

      “Başına buyruk, yiğit, cesur, bozkır atlısı..” gibi anlamları taşıyan “Kazak” kelimesi, Hazar Denizi’nin kuzeyinden Altay Dağları’na kadar uzanan geniş bir bölgede yaşayan ve adlarına uygun tavırlar sergileyen bir Türk kavmine verilen ad. Önceleri “Küçük”, “Orta”, “Ulu” cüz ya da bir başka deyişle “Orda”lara ayrılan Kazaklar, 16. yüzyılın başlarında Kasım Han’ın etrafında birleşerek Hazar Denizi’nin doğusu ile Aral Gölü’nün kuzeyinde kalan topraklardan, İrtiş Irmağı’nın yukarı havzasına ve Altay Dağları’nın batısına kadar uzanan geniş alanda ilk birleşik Kazak Hanlığı’nı kurdular.

      Hanlığın kurulmasından sonra gelişip güçlenen ve hızla nüfusları artan Kazaklar sınırlarını genişleterek 17. yüzyılın sonlarına doğru bugünkü Kazakistan’a hâkim oldular. Kasım Han’dan sonra bir ara dağılma tehlikesi geçiren ve yeniden “cüz”lere ya da “orda”lara ayrılan Kazaklar, Kasım Han’ın küçük oğlu Hak Nazar Han’ın liderliğinde yeniden birleşerek güçlendiler. Hak Nazar, güneye doğru inerek Özbek Türklerine karşı üstünlük sağladı ve Taşkent’i işgal etti. Tevekkel Han ise sınırları daha da genişleterek Yesi ve Semerkant’ı da ele geçirip Mâverâünnehir’e kadar uzandı. Bundan sonra bir bakıma felâketler devri başladı.

      Moğol asıllı Oyratlar, Kalmuklar, Jungarlar ve Ruslarla yapılan savaşlar Birleşik Kazak Hanlığı’nı dağıttı. Kazaklar adeta bir var olup yok olma mücadelesi veriyorlardı. Bir süre Kalmuk hâkimiyetinde kaldıktan sonra 19. yüzyıl başlarında bu defa Rus hâkimiyetine girdiler. Ruslar, uyguladıkları politikalarla Kazak cüzlerinin birlikte hareket etmelerini önlediler. Han seçimlerini de Ruslar yönlendiriyordu. 1845 yılından sonra Han seçimine de izin vermediler. Kazakları görünüşte Rus subayların denetiminde Kazak ileri gelenlerinden oluşturulan Şûra yönetiyordu ama bütün işler Rusların isteği doğrultusunda yürüyordu. Türkler aç kalır, açıkta kalır ama köleliğe razı olamazlardı. Nitekim Kazaklarda millî şuur harekete geçti.

      1916 yılında başlayan Kazak ayaklanması kısa sürede bütün ülkeye yayıldı. “Küçük Cüz”, “Orta Cüz”, “Büyük Cüz”, ya da “Orda”lar hepsi harekete geçmişti ki, Rusya’da 1917 ihtilali gerçekleşti. Çarlık yıkılmış, yönetim komünistlerin eline geçmişti ama Ruslar arasındaki iç savaş devam ediyordu. Kazaklar kararlarından dönmediler. Ülkede seçim kararı alındı ve Kazak ülkesinin her köşesinde seçimleri milliyetçiler kazandı. Toplanan Büyük Kazak Kurultayı’nda devletin geleceği için önemli kararlar alındı. Milliyetçiler, yeni kurulan Alaş Partisi’nin etrafında kenetlendiler. Bu partinin öncülüğünde kurulan Kazak Hükümeti’ne “Alaş Orda” adı verildi. Çünkü Kazaklar kendilerinin, Alaş (Alaç) isimli bir Ata’dan geldiklerine, bu Ata’nın üç oğlu olduğuna ve üç Kazak Boyu’nun bu üç oğuldan geldiğine inanıyorlardı.

      Rusya’da Çarlık taraftarlarıyla komünistler arasındaki iç savaş devam ederken 1917 yılının Aralık ayında Kazakistan muhtariyetini ilan etti. Kazak Devleti kuruluşunu tamamlarken Rusya’da iç savaş sona ermiş, komünistler kontrolü tamamen ele geçirmişlerdi. Çok katı ve acımasız prensipleri olan Kızılordu Birlikleri, 1919 yılında Kazakistan’ı işgal ettiler. Çarlık döneminin baskısından bunalan Kazaklar, daha kötü bir baskı rejiminin kıskacı altına girmişlerdi. Herkes korku içindeydi ve sık sık tutuklamalar, sürgünler oluyordu. Ruslar nihayet, 20 Ağustos 1920 tarihinde Kazak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurdular. Bu Cumhuriyet’in merkezi Orenburg’du. 1924 yılında yeni Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri oluşturulurken sınırlarda da düzenlemeler yapıldı ve bugünkü Kazakistan’ın sınırları o sırada belirlenmiş oldu. Başkent, 1925 yılında Kızıl Orda’ya, 1929 yılında da Alma-Ata’ya taşındı.

      Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, 1936’da yapılan bir düzenleme ile bazı “özerk” cumhuriyetlerin statülerinde değişiklik yaptı. Kazakistan’ın “özerkliği” de bu düzenleme ile kaldırıldı ve devletin adı Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak değiştirildi. Bu değişimden sonra kurulan Kazakistan Komünist Partisi ilk kongresini 1937 yılında yaptı. Devletin adı değişmişti ama değişen bir şey yoktu. Kazakistan’ın bütün yer altı ve yerüstü zenginlikleri Sovyet Rusya tarafından kullanılıyordu. Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Jumabay Şayahmetov, Sovyetlerin tarım üretimini arttırmak amacıyla Kazakistan’da yeni tarım alanları açma isteklerine karşı çıktığı için 1954 yılında görevinden alındı. İşi daha sıkı tutan Ruslar Birinci ve İkinci Sekreterliklere Slav asıllı kişileri getirdiler. Bundan sonra Kazakistan tamamen Rusların kontrolüne girdi. Ruslar, ünlü Baykonur Uzay Üssü’nü de Kazakistan topraklarında kurdular.

      Ruslar, yalnızca kaynakları kullanmak ve ülke yönetimini yönlendirmekle kalmayıp büyük çapta bir asimilasyon hareketine de giriştiler. Rus ve Ukraynalılar kitleler halinde getirilerek Kazakistan’a yerleştirildi. Bunun sonucu olarak Kazak Türkleri giderek kendi yurtlarında azınlık haline getirildiler. Bunda, toplu kıyımlar ve sürgünler de önemli rol oynadı. Kazakistan’da yaşayan Müslümanların ibadet hürriyetleri kaldırıldı, camiler kapatıldı. Ateistlik bir taraftan okullarda ders olarak okutulurken bir taraftan da okul çağını geçmiş olan halk zorla ateistlik konferanslarına götürülüyordu. Büyük bir “beyin yıkama” faaliyeti vardı.

      İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dini ve özellikle İslamiyet’i kötüleyen çok sayıda kitap Ruslar tarafından Kazak Türkçesi’ne çevirttirilerek insanlara zorla okutuldu. Önceleri Arap Alfabesi’ni kullanan Kazaklar, Rusların zorlamasıyla 1929 – 40 yılları arasında Latin, 1940’tan sonra da Kiril Alfabesi’ni kullandılar. Rusların amacı, tıpkı öteki Türk topluluklarında olduğu gibi Kazakların da geçmişle olan bütün bağlarını koparmaktı.

      Kazak Türkleri; Türkçe’nin başlıca Kazakistan, Doğu Türkistan, Moğolistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da kullanılan Kıpçak Dil Grubu’na dâhildirler. Her şeye rağmen Rusların dil üzerinde kurdukları baskı istenen sonucu vermedi. Kazakların en güzel edebî eserleri yine halkın en çok kullandığı Kazak şivesi ile yazıldı. Çokan Velihanov ve Abay Kunanbay gibi yazarlar bugün bizleri de heyecanlandıran eserlerini bu şîve ile yazdılar.

      Abay Kunanbay, Kazakları göçebe hayattan uzaklaşarak yeni meslekler edinmeleri konusunda teşvik ediyordu. Şiirleri halk tarafından Kazak bozkırlarında ezbere okunuyordu. Fikirlerini hem şiirle hem de yazı ile duyurdu. 1800’lü yılların sonlarında yaşadı ama yıllar sonra bile şiirleri her yerde söyleniyor.

      Abay

Скачать книгу