Cüzzam ve Aşk. Nikolay Yakutskay

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cüzzam ve Aşk - Nikolay Yakutskay страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Cüzzam ve Aşk - Nikolay Yakutskay

Скачать книгу

Bülüü Nehri’nin yakınındaki gölün üst tarafına, çam ormanının içine, “Cokuuskay Güzergâhı” diye adlandırılan yolun aşağısına, 1893 yılı bahar mevsiminden itibaren Ketti Marsden Hanım’ın hazırladığı plan çerçevesinde özel yerleşkenin yapımına başlandı ve 1897 yılı yazında inşaat bitti. Bununla ilgili İngiltere’den Ketti Marsden Hanım’a bir haber gönderdiler. Ketti Marsden Hanım’ın İngiltere’den oralara gelecek imkânı yokken Bülüü şehri yakınına cüzzam hastalarına özel yerleşke yaptırdığı, Çar III. Aleksandır’ın dul Çariçesi Mariya Fedorovna’ya bildirildi. Mariya Fedorovna, bu konuyu araştırması için St. Petersburg’dan Doktor Stukalov Bey’i görevlendirdi. Doktor Stukalov, Bülüü şehri yakınındaki özel yerleşkeyi inceleyip halktan toplanan paranın nasıl harcandığını kontrol etmek için 1897 yılının haziran ayında Bülüü’ye geldi. Sonra o yaz cüzzam hastaları toplanıp yerleşkeye yerleştirildi.

      O zamanlar Muhtar Kıççık Miiterey’in kızı Kere Ketiriine on sekiz yaşını doldurmuştu. Büyüyüp iyice güzelleşmişti. Onun canıgönülden sevdiği Moloohoy Uybaan 22 yaşındaydı. Yaşlı Beceke onunla ilgilenmişti. Büyüyüp gelişmiş, baldırının, kolunun kası güçlenmiş, yakışıklı bir erkek olmuştu.

      V

      Eskiden yaşlılar çok uzun yaşadıklarından çok şey bilirlerdi. Onlar “Aşk, hastalık gibi görünmeden gelir.” diye söylemişlerdir. Muhtar Kıççık Miiterey’in kızı Kere Ketiriine, Moloohoy Uybaan’ı fark etmişti. Onun elbisesi ve ayakkabısı eski olsa da ağır işte çalıştığı için vücudu çok iyi gelişmişti; kaslarıyla, tuttuğunu koparmasıyla, ağır ağır yürümesiyle kızlar için çok cazip, yakışıklı bir oğlandı. Kız ne kadar oğlanı severek izlese de ondan utanıp çekiniyor, Moloohoy Uybaan’a her bakışında vücudu ısınıyor, yüzü çaprazgaga kuşunun göğsünün tüyü gibi yüzü kızarıyor, gözü ateşleniyordu. Neden böyle olduğunu önceleri Kere Ketiriine anlamıyordu. Sonra yavaş yavaş oğlana gönlü meyledince onu daha fazla görmek istemeye başladı.

      Moloohoy Uybaan, beyinin biricik kızıyla bakıştığında yüzünün, gözünün, vücut sıcaklığının değiştiğini belli etse de utanarak bakıp da bakmıyormuş gibi yapıyordu. Fakat şimdi “İnsan ağrıyan yerinden elini, sevdiği kızdan gönlünü almaz.” dedikleri gibi, Moloohoy Uybaan, kendisinin Muhtar Kıççık Miiterey’in kızlarına denk olmadığını bilse de yüreği kıza meylediyor, kıza belli etmeden ona bakmaya çalışıyordu.

      İşte böyle, kızla oğlan kendi aralarında, bir güzel söz konuşmadan gözlerinin ateşiyle, dudaklarının gülümsemesiyle, kalplerinin kuvvetli atışlarıyla ve vücutlarının sıcaklığıyla sevgilerini göstererek anlaşıyorlardı. Sonra günden güne sevgileri güçlendi. İhtiyar Beceke, bir zamanlar Moloohoy Uybaan’a “Aşkı insan bulmaz, aşkın kendisi insanı bulur.” diye boşuna söylememişti.

      Âşıklar, her fırsatta insanlara fark ettirmeden bakışmaya başladılar. İşte, o anlarda onların yürekleri ferahlıyor, hayalleri renkleniyordu. Birbirlerine duydukları aşklarını insanlardan gizleseler de “Mızrağı elbisenin içinde gizleyemezsin.” dedikleri gibi onların aşkı ilk önce Muhtar Kıççık Miiterey’in işçilerinin dikkatini çekti, genç kızlar şüphelenmiş ve onu kıskanmışlardı. Kızlar önce kendi aralarında onlarla ilgili gizli gizli konuştular. Fakat Ogdooççuya Hanım konuşmalarını duyar, görür diye korkuyorlardı. Bu yüzden kızlar, buluşmalarında etrafı gizlice gözetliyorlardı. Fakat Ogdooççuya, kızı Kere Ketiriine’nin Moloohoy Uybaan ile bakıştığında vücudunun sıcaklığından, gözünün ateş almasından, oğlana gülümsemesinden durumu sezmişti. Bundan sonra o, fark ettirmeden gizli bir şekilde kızından gözünü ayırmamaya, dikkatlice onu gözetlemeye başladı. Sonunda kızla oğlanın birbirlerine olan aşkını anladı. Bir gün babaları yokken kızı Kere Ketiriine’ye:

      – Çocuğum, Ketiriine, benden, seni doğurmuş annenden gizleme. Şu Moloohoy’u sen seviyor gibisin. Doğru mu? Ben senden şüphelenmekle hata mı yapıyorum? Diye sordu.

      Annesinin böyle sorması üzerine Kere Ketiriine çekindi ve yüreğinde gizlediğini ifşa etmemeye çalışınca sıcak suyla yıkanmış gibi eti, kanı ısınmaya başladı. Sevgisini gizlemeye çalışıyordu ama bunu annesi hem biliyor hem de seziyor gibiydi. Kere Ketiriine annesine gözünün ucuyla hızlıca baktı ve yüzünü gizleyerek:

      – Anne, kim söyledi sana benim onu sevdiğimi? Diye zor duyulacak bir sesle sordu.

      – Bunu kimse söylemedi. Anne yüreği sezer. Benden gizleme, doğrusunu söyle.

      Kere Ketiriine, her ne kadar oğlanı sevdiğini annesinden saklasa da yüreğinde gizlediği şeyi ona söylemek istedi. Annesinin boynuna sarıldı ve hiç kimsenin yakınlarında olmamasına rağmen annesinin kulağına:

      – Annee, onu… Seviyorum, diye belli belirsiz bir şekilde fısıldadı.

      – Ketiriine, dinle, baban hiçbir zaman buna razı olup seni ona vermez.

      – Neden? Dedi Kere Ketiriine. Babası neden razı olup onu Moloohoy Uybaan’a, onun sevdiği ve istediği oğlana vermeyeceğini anlamamıştı.

      – O sana denk değil! Onu sevdiğini baba duyarsa, bilirse bağırıp çağıracak, kötü olacak.

      – Anneciğim, o neden bana denk değil? Bütün insanlar denk değil mi? Diye, Kere Ketiiriine kederlenerek annesine sordu.

      – Sen kimin kızısın? O kimin? Diye annesi, Kere Ketiriine’ye sordu. Kız hiçbir şey düşünmeden yüzünün, gözünün şekli değişip sıkılmış bir hâlde yere baktı. “Sen köy muhtarının kızısın… Tanrı’nın yardımıyla zengin ve tok bir şekilde yaşıyoruz. Fakat o bir işçi. Her ne kadar onu sevsen de o sana denk değil, seninle kıyaslanamaz. Baban seni bölgenin zengini olan reisin oğluna vermek istiyor.”

      Kere Ketiriine, geçen sene güzün, on yedi yaşını doldurduğunda gerçekten de her nedense babası Bölge Reisi Bagdarıın Bagdaasap’ı yirmi yaşındaki oğlu ile birlikte çağırıp onları misafir etmişti. Annesinin demin söylediği, babasının onu vereceği oğlanı görmüştü. Yüzü pide gibi yayvan, kapkara dişleri dökülmüş gibi, aptalımsı görünümlü, sebepsiz yere gülen biriydi. Babasının böyle bir oğlana, sırf bölge reisinin oğlu diye onu vermeye çalıştığını hatırladı.

      – Anneciğim, ben Reis Bagdaasap’ın oğluna eş olmam, dedi Kere Ketiriine.

      – Anla, Ketiriine! O sana denk bir eş olur. Neden nazlanıyorsun? Diyerek annesi kızına kararlı bir şekilde söyledi.

      – Anneciğim, beni nasıl gönlümün istemediği birine eş olarak vermeye çalışıyorsunuz? Dedi Kere Ketiriine, gözünden yaşlar akarak.

      – Böyle söyleme! Reis Bagdaasap’ın oğlu dururken işçi, yetim oğlanı mı tercih ediyorsun?

      – Anneciğim, benim gönlüm onda.

      – Anla Ketiriine, baban seni asla bir işçiye vermez. Baban seni basit bir yetime, işçiye vermek için mi bugüne kadar hiçbir şeyden mahrum bırakmadan giydirip kuşattı? Kimi istediğini, sevdiğini duyduğunda onun kıçına tekme vuracak… Çok büyük rezalet çıkacak. Şimdiden işçi, yetim oğlanı sevmeyi bırak, onu yüreğinden

Скачать книгу