Hayatımızın Kış Ayları. Yakup İsmail

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hayatımızın Kış Ayları - Yakup İsmail страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Hayatımızın Kış Ayları - Yakup İsmail

Скачать книгу

nihayet yanlarına geldi. Sessiz durması Mümün’ün dikkatini çabucak çekti. Çehresine bakarak sordu:

      “Yorgun görünüyorsun?”

      “Hayır.”

      “Moralin yerinde değil mi yoksa?”

      “Yok öyle bir şey.”

      Hasan dayanamadı ve söze karıştı:

      “Mümün, sorma. İskambil oynadılar ya, oyunu kaybetmiştir. Kazanmış olsaydı bayağı şen olur, övünürken ağzı kulaklarına varırdı.”

      Aydın yine ses çıkarmadı. Diğerleri de daha fazla üstelemediler.

      Ertesi akşam yine karşılaştıklarında Şumnulu Mümün’e gizlice sordu:

      “ Aydın kardeşin mi, yoksa akraban mı?”

      “Dostum. Neden sordun?”

      “Dün akşam bizimkilere paraya karşılık belot oynamalarını teklif etmiş. Onlar da zaten bunu bekliyorlar, üçü bir olarak ondan bayağı para sıyırmışlar.”

      Mümün susmakla cevap verdi. Eve döndüklerinde de bu konuya değinmedi. Lakin Aydın’ın tutumunu yakından izlemeye çalıştı.

      Aydın’da hakikaten de bir değişiklik vardı. Bir hafta devamınca kulübü ziyaret etmek şöyle dursun, sözünü bile etmedi. Yorgunum diyerek akşamları evde kaldı. Lakin ilk maaşı alır almaz kulübü yine boyladı. Gece yarısı eve döndüğünde çehresine kar yağıyordu sanki. Bunu görünce Mümün doğrudan doğruya sordu:

      “İskambil oyununda bu akşam ne kadar kaybettin?”

      “Az değil,”

      “Ne kadar?”

      “Maaşın yarısını.”

      Gitti, bu defa onun karşısına oturdu ve gözlerinin içine bakarak konuştu:

      “Aydın, çocuk değilsin. Sana nasihat vermek olmaz. Yalnız şunu söyleyeceğim. Kumar oynamakla kimse zengin olmamış. Zengin olmayı bırak, hane geçindiren bile yok. Dünyanın en büyük kumarcısı gün gelmiş parasız pulsuz, sokağa çıkamayacak kadar elbisesiz kalmış… Bu işten vaktinde vazgeçersen iyi edersin. Buraya kazandığını saçmaya geldiysen, devam et!”

      “Benden aldıkları parayı onlardan kat kat çıkaracağım!”

      “Bir şey bile yapamıyacaksın. Aksine, daha çok kaybedeceksin!”

      “Dedim sana, benden aldıklarını kat kat geri alacağım!”

      “Bunu nasıl başarabileceksin? Sana eşlik eden kişi de sana karşı oynadığını anlamıyor musun? Paralarını alıp duracaklar. Bir gün işi kavgaya vardırırsan daha da kötü olacak. Kendini adamakıllı dövdüreceksin. Yani para kaybettiğinle ve sopa yediğinle kalacaksın. Bunları dostum olduğun için söylüyorum. Yoksa münasebet almaya hakkım olmadığını çok iyi biliyorum.”

      Aydın hiç bir şey demedi.

      -8-

      Dil kursunun başlamasına çok az kalmıştı ve Mümün “Deutsch für Auslander” kitabının üzerine daha sağlam düştü.

      Bu akşam yine taraçaya çıktı, kitap önünde, bir saatten fazla okudu ve yazdı. Nihayet kahve hazırlamak için kalkacaktı ki, kapıda Hasan belirdi:

      “Biz hazırız.”

      “Bu akşam kulübe bensiz gidin,” dedi Mümün.

      “Neden?”

      “Dil kurslarının başlamasına çok az kaldı. O zamana kadar kitaptaki bütün dersleri bir defa bari geçmek istiyorum.”

      Hasan onun karşısına oturdu:

      “Sen hakikaten de bu dili gerektiği gibi öğrenebileceğine inanıyorsun yani?”

      “Neden inanmıyayım? Yabancı dil öğrenenler insan değil mi?”

      “Öyle canım. Lakin okulda iki yıl fransızca okuduk, altı yıl rus dili ders kitapları elimizden düşmedi. Neticede ne öğrenebildik?”

      “Bir defa cabalayacağım. Sen bu dili öğrenmeyi hiç mi arzu etmiyorsun?”

      “Arzu etsem de bir şey olmayacağını çok iyi biliyorum.”

      “Bir defa uğraşsan kötü olmaz. Birlikte gider geliriz, birlikte hazırlanırız, aramızda konuşmaya çalışarak ben sana, sen bana yardım etmiş oluruz.”

      “Bırak şu işi holan. Üç haftadır buradayım, üç söz öğrenebildim mi?”

      “Öğrenemedin mi? ‘Guten morgen,’ ‘Danke,’ ‘Aufwiedersehen’ sözleri ne ifade ettiğini biliyorsun artık değil mi?”

      “Okadar biliyorum canım.”

      “Bu dört sözün yanı sıra daha dört söz kalmıştır aklında. O da hiç çabalamadan. Çabalarsan daha çok öğreneceksin.”

      “Ne bileyim…”

      “Düşün taşın. Ödeyeceğin ücret her akşam çaya ve kahveye verdiğimizden daha fazla değil. Bu işe haftada üç akşam ikişer saat ayırabilirsin. Kulübün kapısını her akşam haftada dört akşam açacağız. Bunu bir kayıp hesapediyorsan…”

      Sokaktan Aydın’ın sesi geldi:

      “Haydi hey! Nerede kaldınız!”

      “Düşün taşın,” diye tekrarladı Mümün Hasan’ın ardından.

      Hasan Mümün’ün sözlerini hiç kulak asmadı, lakin kulüpten dönerken her nedense kurs işi yine aklına geldi. Elini salladı “geç!” der gibi. Yatağa sokulduğunda kurs sorununu yine hatırladı. Sanki arzu eder gibiydi…

      “Ne yapsam?” diye sordu kendi kendine. Lakin sonra: “Aylak mı kaldın Hasan? Bozma rahatını!” diye fısıldadı kendi kendine ve diğer tarafına döndü. Koşukavak’ta arkadaşları geldi gözleri önüne. Laf arasında “Altı ayda altı söz de mi öğrenemedin Hasan?” diye sorarlarsa ne diyecekti?

      “Bir şey demeyeceğim!” dedi içinden.

      “Hasan, uyumıyor musun?” diye sordu Mümün odanın diğer ucundan.

      “Uyuyamıyorum. Niçin sordun?”

      “Kendi kendine konuşuyorsun gibime geldi.”

      Cevap vermedi. Bu kurs işi bir türlü aklından çıkmıyordu işte. Nihayet kestirip attı:

      “Sabah ola hayır ola. Son kararı yarın sabah alacağım!”

      Gözleri küçülür gibi oldu ve az sonra uyudu gitti.

      Sabah

Скачать книгу