Hayatımızın Kış Ayları. Yakup İsmail

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hayatımızın Kış Ayları - Yakup İsmail страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Hayatımızın Kış Ayları - Yakup İsmail

Скачать книгу

canavar mereti bukadar ağır olduğunu bilmiyordum.” Dedi Hasan ve gülümsedi. Aydın’ın ise hiç de gülümseyecek hali yoktu:

      “Hakikaten de ağır. Hep daha ellerimde bulunuyor ve kulaklarımda uğuldayıp duruyor gibi hissediyorum.”

      “Canavarla işlemeye de alışacağız, disiplini korumaya da. Öğrencilerin okulda geçirdikleri saatler gibi.” diye hımırdandı Hasan

      “Daha beter!” dedi Aydın. ”Daha beter! Asker usulü!”

      Mümün ikisini de sakinleştirdi:

      “Burada nizam ve intizam var. Bizde olduğu gibi iş zamanında sohbet etmek ve sigara içmek yok.Bunları hiç bir vakit unutmayın.”

      Hasan bir dakka sonra sigara kutusunu kavradı ve kendini yatak üzerine attı:

      “Şimdi artık sakince ve istediğim kadar sigara içebilirim!”

      “Tam öyle!” diye ilave etti Aydın. Mümün gülümsedi:

      “İçin içebildiğiniz kadar. Lakin yatak üzerinde değil, taraçada!”

      “Sen galiba bize mangabaşı tayin edilmişsin. Lakin bu vazifeye iş saatinden sonra da mı devam etmek istiyorsun?” diye hımırdandı Aydın.

      “Mangabaşı değilim, ama sizi yaşam ve çalışma kaideleriyle, nizam ve intizamla tanıştırmakla görevliyim. Günde yirmi dört saat emrime amadesiniz. Örneğin, biraz dinlendikten sonra, sizi şehrin merkeziyle tanıştırmam gerekiyor. Arzu etmiyor musunuz yoksa?”

      “Cevap veremiyeceğim. Şimdi dinlenmek zamanı!” dedi Aydın ve sigara elinde taraçaya çıktı.

      Şehirin merkezinde bayağı gezindiler. Merkez meydanı ve etraftaki binaları büyük bir ilgiyle seyrettiler. Eve dönerek yataklara uzandıklarında Hasan’ın aklına ilk gelen şey ona her akşam kızı Ece’nin “Yiğin geceler, tatlı rüyalar babacığım!” demesiydi. Artık üçüncü akşam oluyor, beş yaşındaki Ece’nin sesi çınlamıyordu kulağında. Gülümsedi ve kendi kendine fısıldadı:

      ”Bir süre böyle olacak kızım. Gereken parayı biriktirir biriktirmez annenle ikinizin yanına döneceğim. Arzu ettiğimiz gibi bir ev yükselteceğiz. Sonra bir otomobil alarak taksicilik mi yapacağım, yoksa başka bir işle mi meşgul olacağım, ama sizden bir gün bile uzak kalmamaya bakacağım....”

      Böyle sayıklarken uykuya daldı gitti.

      Uyandığında etraf iyice aydınlanmış, güneş doğmak üzereydi. Saate baktı. Bakarken de Aydın’ın sesi duyuldu:

      “Uyandın mı Hasan?”

      “Uyandım.”

      Saat kaça vardı acaba?”

      “Altı oluyor.”

      Üçüncü yataktan Mümün’ün sesi geldi:

      “Saatlerinizi ayarlayın. Beş olması gerekiyor. Burada vakit Bulgaristan’a bakarak bir saat geri. Yani uyku için daha altmış dakka vaktimiz var.”

      “Ben artık uyuyamam.” dedi Hasan ve akşam gece lambasının yanında bıraktığı sigara kutusunu el yordamıyle aradı. Bu defa Mümün’den daha evvel Aydın sesini çıkardı:

      “Sigara içeceksen, taraçaya! Ben de sigaracıyım, ama yattığım odanın acı tütüne kokmasından hiç hazetmem!”

      “Taraçaya sigara içmeye karısından korkan kimseler gidermiş.”

      “Sen korkmadığın için mi karından af dileyip duruyordun az öncesi?”

      “Aydın, boşuna lakırdayıp durma!”

      “Hiç de lakırtı değil. Uyanmazdan önce rüya mı gördün, yoksa sayıklıyor muydun bilmem, ama karına seni af etmesi için yalvarıp duruyordun. İyi ki seni hemen uyandırdım. Başka türlü kimbilir daha neler konuşacaktın.”

      “Uydurup durmasan ya Aydın!”

      “Ne uydurması. Düşün bakayım, rüya görmedin mi?”

      “Gördüm, ama karımla değil, kızımla konuştum.”

      “Yalan söyleme. Mümün de işitti ne dediğini!”

      “Ben hiç bir şey işitmedim! Rica ederim, susun, ben az daha uyumak istiyorum!” dedi Mümün, battaniyeye sarılarak diğer tarafına döndü.

      Ustabaşı birinci gün olduğu gibi ikinci sabah da iş saati başlar başlamaz yanlarına geldi ve çalışmalarını birkaç dakka seyretti. Sonra Mümün’e bir şeyler söyledi ve uzaklaştı. O gitti, on dakka sonra bir başkası geldi. O da iş elbiseleriyle ve korunma gözlükleri boynunda asılıydı. Beş-altı adım uzakta durdu ve çalışmalarını bir hayli seyretti. Sonra Mümün’ü omuzundan dürttü ve ardından gelmesini işaret etti. İlkin Aydın’ın yanına gittiler. Yeni gelen kişi makineyi onun elinden aldı ve maharetle cilalamaya başladı. Sonra yine Aydın’a iade etti ve bir şeyler dedi. Mümün tercüme etti:

      “Makineyi işte böyle, benim gibi kullanacaksın,” diyor. “Başla! Şimdi nasıl çalışacağını görmek istiyor!”

      Aydın makineyi tekrar çalıştırdı. Gelen az sonra Hasan’ın yanına geçti, onun çalışmasını da bir kaç dakka izledi ve diğer işçilerin yanına geçti.

      Tanımadıkları o kimse uzaklaşır uzaklaşmaz Aydın yüksek sesle sordu:

      “O ne istiyor? O da mı ustabaşı yoksa?”

      “Hayır! Daha büyük!”

      “Daha büyük mü? Ne yani?”

      “Müdür! Şimdi çalış! Sonra konuşacağız!”

      Mola zamanı gelip sigara yerine doğru giderken Aydın gücenik sesle Mümün’e hımırdandı:

      “Bizimle alay etmeye devam edip duruyorsun!”

      “Nasıl yani?”

      “Az önce yanımıza geleni müdür ilan ettin ya…”

      “O hakikaten de müdür!”

      Bu defa Aydın elini salladı:

      “Haydi, yeter artık!”

      “Nesini beğenmedin adamın?”

      “Müdür böyle mi olurmuş!?”

      “Ya nasıl olur?”

      “Memlekette hiç müdür görmedik değil mi…”

      “Müdür yanımıza ak entariyle ve kıravatla gelmesini mi bekliyordun? Burada müdür, her işi başkalarından daha iyi icra edebilen oluyor. Anlamazsa çalışanları nasıl kontrol edebilir? Bu adam bizim gibi işçiymiş, sonra başusta olmuş. Üç yıl öncesi ise müdür olmuş. Her gün her işçinin yanına

Скачать книгу