Hayatımızın Kış Ayları. Yakup İsmail

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hayatımızın Kış Ayları - Yakup İsmail страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Hayatımızın Kış Ayları - Yakup İsmail

Скачать книгу

Sie!”

      “Hoş geldiniz!” diyor” diye izah etti Mümün. “Dan-ke!” diye cevap verin”

      “Danke! Danke!” diye tekrarladılar hep bir ağızdan Aydın ile Hasan.

      “Wie geht es İhnen?”

      “Nasılsınız’ diye soruyor. “Danke, Gut!” deyin bu defa.

      “Danke, Gut!” dedi Hasan. Ardından Aydın da aynisini tekrarladı.

      “Olmayacak sözler söylettirmeyesin bize hey!” dedi Aydın Mümün’e. “Sonra rezil oluruz!”

      “Was sagt er?”5 diye sordu ustabaşı Mümün’e. O, sözü değiştirmeye çalıştı:

      “Nerede çalışacaklarını soruyor.”

      Ustabaşı daha birşeyler dedi ve yürüdü. Mümün hemen tercüme etti:

      “Yürüyün ardımdan!”

      Yürüdüler. Az sonra:

      “Şurada bekleyin!”dedi ve bir kapı ardında kayboldu. Çok geçmedi, iki kat iş elbisesiyle döndü.

      “Giyin şunları.”

      Verilen iş elbiselerini giydiler.

      Ustabaşı iki metal cilalama aletiyle geldi ve onları tekrar ardına takarak fabrikanın cila bölümüne götürdü. Elindeki aletle nasıl çalışılması gerektiğini uzun uzun izah etti ve pratik şekilde gösterdi. Nihayet aleti Hasan’ın eline tutuşturdu ve çalışmasını dikkatle izledi. İki dakka sonra Mümün’e döndü:

      “Aleti eline sefte almıyor. Şimdiye kadar gözlük ve eldiven kullanmasını küçümsemiş. Acele etmesin, hele gene gözlüklere alışıncaya kadar!”

      Aydın’la da aynı şekilde hareket etti. Birkaç dakka sonra aletlerin çıkardığı gürültüyü bastırabilmek için Mümün’ün kulağına haykırdı:

      “Acele etmesinler! İşlerini yakından izle! Az sonra yine geleceğim!”

      Yarım saat sonra hakikaten de geldi. Aletleri durdurmalarını işaret etti ve cilaladıkları kısımları dikkatle gözden geçirdi. Nihayet Mümün’e döndü:

      “İkisine de izah et, acele etmesinler. Orada burada pürüzler kalmış. Dikkat etsinler. Daha iyi cilalamaları gerekiyor.”

      Mümün başustanın sözlerine biraz da kendinden ilave etti:

      “Bulgaristan’da olduğu gibi çalışmanızı istemiyor. Dikkatle çalışın, kaliteye büyük dikkat ayırın. Usta, her geçtiğiniz yer cam gibi yalabık olsun diyor!”

      O bunları söylerken Aydın derin derin pufladı, ceplerini karıştırdı ve sigara kutusunu çıkardı. Mümün hemen ihtarda bulundu:

      “Kutuyu hemen cebine sok! Burada her yerde ve her zaman sigara içilmiyor. Bu, yalnız dinlenme zamanında ve hususi ayrılmış yerlerde oluyor!”

      Aydın isteksizce kutuyu cebine çevirdi ve burnu altından hımırdandı:

      “Gözlerim kararmaya başladı artık. Nezaman gelecek bu sigara vakti?”

      O anda Hasan da ceplerini karıştırıyordu. Aydın’ın ne yaptığını görünce sigara kutusunu çıkarmaktan vazgeçti. Mümün saate baktı:

      “Gelecek… Sigara zamanı da gelecek. Kırk üç dakka sonra zil çalacak.”

      Aydın gevezeliğine devam etmekten kendini alamadı:

      “Gözlerim iyice kararacak o zamana kadar! Hem kırk dakka değil, elli dakka değil. Tam kırk üç dakka sonra! Bu kadar da tam hesap tutmak…”

      “Korkma. Ne gözlerin kararır, ne gene başka bir şey olur…”

      “Hem ‘zil çalacak’ dedin. Yahu, biz okulda öğrenci miyiz yoksa!”

      “Fazla söz değirmende yakışır! Başustanın dediği gibi, geri dönün ve şimdiye kadar geçtiğiniz yerleri bir daha güzelce cilalayın.”

      “Böyle yavaş çalışırsak normları hiç bir zaman dolduramayız!”

      “Burada norm yok, lakin durmak da yok. Kalite ve sekiz saat iş var. Belli bir zaman öğrenci gibi çalışacaksınız. Yani emeğiniz öğrenci gibi ödenecek. Bu süre içinde sizden makinelerle çalışmayı öğrenmeniz, kaliteli iş vermeye alışmanız isteniyor. Öyle ki, dikkat edin, işinizi beğendirmeye çalışın.”

      Az daha çalıştıktan sonra Mümün ikisini de omuzlarından dürterek işi durdurmalarını işaret etti. Aydın’ın yine canı sıkılmıştı:

      “Ne var, yine mi yanlışlık kaçırdık işimizde?”

      “Zil çaldı! Mola istiyordun ya! Gidelim, hem kahve içelim, hem de sigaralarınızı dumanlatın! Kararmış olan gözleriniz belki açılır!”

      “Oh be! En nihayet!” diye haykırdı sevinçle Aydın ve aleti hemen bıraktı. Sigara içilen yerde sigarasını tatlı tatlı dumanlataraktan konuştu lakırtıya devam etti, durdu:

      “Burada okul öğrencilerinden beteriz. Sinyalle işe başlamak, sinyalle dinlence, herhalde öğle yemeğine gitmek de sinyal verilmeden olmuyor.”

      Mümün gülümsedi:

      “Tam öyle! Yemeğe de sinyal verildikten sonra gideceğiz… Sen yemeğe kim ne zaman isterse ozaman gidiyor diye mi düşünüyordun?.. Nasıl, işi beğendiniz mi? Çok yoruldunuz mu?”

      Hasan çok sakindi. Dudak bükerek cevap verdi:

      “Yorucu değil. Gürültü çok. Bakıyorum, bizden başka daha sekiz kişi aynı işi icra ediyor. Hepimiz birden canavarları çalıştırınca çok büyük gürültü kalkıyor. Kulaklıkları takmasak sağır olmak işten değil.”

      “Akşam söyledim, işimiz hem yorucu, hem gürültülü, hem de etrafımızda fazlaca toz kalkıyor. Lakin böyle olmasa bu iş bize değmezdi.”

      Hasan ve Aydın ikinci sigaraları yakmışlardı ki, zil yine çalmaya başladı. Mümün hemen hatırlattı:

      “Haydi iş başına! Atın sigaraları!”

      Aydın tekrar gevezelenmeye başladı:

      “Tam şimdi yaktım be Mümün! Daha yarı olmadı. Sigaranın ise sonu en datlı. Sabret, bitireyim. Ondan sonra çok daha büyük hamleyle çalışırım.”

      “At!”

      “Şu mereti sadece iki defa asılabildim! Tam en tatlı yerine varmıştım…”

      “At, dedim!”

      İsteksiz isteksiz sigaraları attılar ve canavarları tekrar kavradılar.

      İs

Скачать книгу


<p>5</p>

Ne diyor?