Yusufçuklar Oldu Mu. Bozkurt İsmail

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yusufçuklar Oldu Mu - Bozkurt İsmail страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Yusufçuklar Oldu Mu - Bozkurt İsmail

Скачать книгу

pırıl aydınlatıyordu.

      Arada rahmetli de bir tekme ve bir dipçik darbesi yedi.

      Uzun zaman acısını çekti bu darbelerin. Kaç kez anlatmıştı o geceyi.

      İskarinu’da onları üst üste yığmışlardı bir odaya. Arada bir, birini alıp götürüyorlar; işkence ederek, dayak atarak sorguladıktan sonra külçe halinde geri getiriyorlardı.

      Yine arada bir, dışarıdan silah sesleri geliyor, Rum askerlerinin kendi aralarında, “bir köpeği daha temizledik” dedikleri duyuluyordu.

      Özellikle komutanları, adları ile arıyorlardı. Bir kısım komutanlar, bazı mücahitlerle birlikte çevre köylerine çekilmeyi başarmıştı; tutsaklar arasında olanlar epeyce işkence gördü.

      Bereket çağrılma sırası rahmetliye gelmedi. Sabahleyin Barış Gücü askerleri onları teslim aldı ve geri köye getirdi.

      Faize bir de eve döndükten sonra, komşusu yaşlı kadının ölüsünü hiç unutamıyordu. Ailesi evi terk etmişti. Erkekler mevzide idi, kadınlar diğerlerinin yanına, sinemaya gitmişlerdi. Yaşlı kadın seksenlik ve yatalaktı. Onu evde bırakmışlardı.

      Döndüklerinde onu yatağında, delik deşik olarak buldular. Çığlıklar üzerine Faize de koşup gitmiş ve onu görmüştü. O korkunç görüntü gözünün önünden gitmezdi.

      15 Kasım olayları sırasında Kemal yine Türkiye’de idi. 1964 başlarında Lefkoşa’ya gelmiş, ancak kısa bir süre sonra ailesiyle hiç görüşemeden, Türkiye’ye geri gönderilmişti. Uzunca süre ondan haber alamadılar. Derken Erenköy’de olduğunu duydular. Orada iken Barış Gücü aracılığıyla, arada bir ondan mektup aldılar. Sonradan, oradan da yeniden Türkiye’ye geri döndüğünü öğrendiler.

      Bu habere çok sevinmişlerdi,

      Mehmet ile Mustafa da, Kemal’in Erenköy’den döndüğü yıl Ankara’ya, üniversitede okumaya gittiler. Onların durumundaki tüm gençleri göndermişlerdi Türkiye’ye. Sıdıka ile Taner Leymosun’da idiler. Sıdıka lisede, Taner ortaokulda okuyorlardı.

      İki yıl sonra Kemal, okulunu bitirerek Ankara’dan döndü. Evden ayrılmasının üzerinden altı yıl geçmişti. Kısa bir süre sonra Lefkoşa’da çalışmaya başladı. Bir bekâr odası tutup oraya yerleşti.

      Aynı yıl Sıdıka liseyi, Taner ortaokulu bitirdiler. Sıdıka’ya, yakın köylerden birinde bir öğretmenlik buldular; orada çalışmaya başladı. Taner ise ortaokulu bıraktı. Tüm zorlamalara karşın okumasını sürdürmedi. Mücahit yazıldı. Baba oğul birlikte mücahitlik yapmaya başladılar.

      Geçmişe oranla yeniden oldukça huzurlu birkaç yıl geçirdiler. Arada Kemal evlendi. Mehmet ile Mustafa, okullarını bitirerek geri döndüler ve onlar da Lefkoşa’da çalışmaya başladılar. Sonra onlar da evlendiler. Önce Kemal’in bir kızı oldu; daha sonra da Mehmet’le Mustafa’nın oğulları!

      Torunlarını çok sevdiler. Ne var ki onları çok az görebiliyorlardı. Kemal, Mehmet, Mustafa, köye iki-üç haftada bir geliyorlardı. Arada bir onlar da Lefkoşa’ya oğullarına gidiyorlardı ama yine de torunlarına doymuyorlardı.

      Faize, savaşta ölen torunu Yasemin’i anımsadı ve gözleri ıslandı: “Zavallı Yasemincik üç yaşında gitti. Ne güzel, ne canlı bir çocuktu. Allah bilir ya! Rahmetliyi çöktüren nedenlerden biridir torunumuzun ölümü! İçine işlemişti bu olay!”

      Faize derinden bir iç çekti: “Kemal da, bütün suçu Ayşe’ye yükledi. Oysa ne suçu var Ayşe’nin? Kemal’e öyle gelmiş. Ayşe’nin hiçbir suçu yok. Hangi anne çocuğunu bilerek, hatta bilmeyerek tehlikeye atar? Sıdıka ile diğer gelinlerim orada idiler. Onlar kaç kez anlattılar. Her şey göz açıp kapayıncaya kadar olmuş ama Kemal dinlemiyor ki!”

      Faize, bir an işini bıraktı. Gözü yorulmuştu. Eskiden bütün gün, başını kaldırmadan çalışabiliyordu. Şimdi? Giderek daha çok yoruluyordu artık. Sıcak da onu bunaltmıştı.

      “Kemal iyi uyudu. Bırak uyusun zavallı. Derdi çok!”

      Ayağa kalkıp evin önündeki verandaya çıktı. Gölge tutmuştu. Buraya çıkabilirdi. Ne de olsa burası biraz daha serindi. Bir koltuk, bir sandalye çıkardı dışarıya. İşini de aldı; koltuğa oturdu. Gözlüklerini takarak yeniden işinin üstüne eğildi. Çalışmaya başladı.

      “Ne korkunç olaylar geçirdik. İnşallah son olur. Çok şükür Türkiye gelip bizi kurtardı. Kaç yıl öldürülme korkusu ile yaşamıştık. Şimdi de başka sorunlar çok amma…”

      İki kez her şeylerini bırakarak göç etmişlerdi. Bir üçüncü kez aynı şeyleri yaşamak istemiyordu Faize.

      O soğuk yılbaşı gecesi çoluk çocuk, nasıl kaçmışlardı evlerinden! Saatlerce yürüdükten sonra Geçitkale’ye geldiklerinde yeniden doğmuşlardı.

      Ya Barış Harekâtı sırasında? Papaz devrilip de Türkiye Kıbrıs’a asker çıkarınca, Rumlar bütün Türk köylerine saldırdılar. Nedense Geçitkale’ye dokunmamışlar; işi baskı ile çözümlemek istemişlerdi. Rahmetli ile Taner, mücahittiler. Ne olduysa oldu, mücahitlerin Barış Gücü’ne teslim olması istendi. Rahmetli nasıl da ağladı o gün. Tek kurşun atmadan teslim olmak zor gelmişti ona. Taner’i de alıp, gidip teslim oldular.

      O günlerde Sıdıka, okullar kapalı olduğu için Lefkoşa’ya ağabeylerine gitmişti. İyi de olmuştu. Olaylar başlayınca Lefkoşa’da kesilmişti böylece.

      Rahmetli ile Taner teslim olunca Faize evde yalnız kaldı. Köylüler buldukları her araç ve her olanakla Kuzey’e kaçıyorlardı. Rahmetli, ona da çok ısrar etti kaçması için. Faize kaçmadı. Kocası ile çocuğunu tutsak bırakıp gidemiyordu. Her gün onlara yiyecek hazırlayıp götürüyordu. Kaçarsa onlara ne olacak, kim yemek götürecek diye düşünüyordu.

      Kemal’den, Mehmet’ten, Mustafa’dan, Sıdıka’dan çok az haber alıyordu. Buna karşın birlikte olduklarını bilmek, en büyük mutluluğuydu.

      Bir gün tutsakları serbest bıraktılar. Daha doğrusu onlara, burada, yerlerinde mi serbest kalmak istedikleri, yoksa Kuzey’e mi götürülmek istedikleri soruldu. Birkaç kişi dışında tüm tutsaklar Kuzey’e geçmek istediklerini söylediler. Rahmetli ile Taner de böyle! Barış Gücü onları Lefkoşa’ya, Türk kesimine bıraktı. Çocuklarla buluştular orada.

      Faize, Geçitkale’de tek başına kalmıştı. Köylülerden birçoğu gitmişti. Kuzey’e geçmek için yollar aramaya başladı. O günlerde, Türkler’i para karşılığı Kuzey’e geçirmek için birçok Rum çalışıyordu. Serbest geçiş yoktu çünkü. Rum askerleri ile polisleri tüm yolları tutmuşlar, Kuzey’e geçmek isteyenleri geri çeviriyorlardı.

      Faize sordu soruşturdu. Kuzey’e gitmek için İskele’ye gitmesi gerektiği kanısına vardı. Satabildiklerini satıp savdı ve oraya gitti. Orada kendisine tavsiye edilen kişiyi buldu. Onu bir eve yerleştirdiler önce. Kendisi gibi Kuzey’e geçmek için gelen bir sürü Türk vardı. Günlerce bekleştiler. Bir gece ansızın onları aldılar. Deniz kıyısında bilmediği bir yere götürüp küçük bir deniz motoruna tıktılar. Oradan

Скачать книгу