Hüzün Geçti Kapımdan. Keziban Gülcan Kaya

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hüzün Geçti Kapımdan - Keziban Gülcan Kaya страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Hüzün Geçti Kapımdan - Keziban Gülcan Kaya

Скачать книгу

-Nisan 2013)

      CAN TIKIRTILARI

      Gelip geçeni izleme, onlara bir hikâye uydurma huyu yeni başladı bende. Yolda yürürken, otobüste dolmuşta yolculuk ederken, etrafıma daha dikkatli bakıyorum kaç zamandır. Eskiden bir çocuk gibi araba plakalarının harflerinden anlamlı kelimeler türetirdim. Şimdilerde bıraktım bunu. Yeni alışkanlığım insanların yüzüne bakarak onların hikâyelerini yazmak.

      Bu, zararlı bir şey değil biliyorum ama ben onları izlerken, aklımdan hikâyelerini yazarken yüzümün ne hal aldığını merak etmiyor değilim. Ben birilerini izlerken birileri de beni izleyip benim hikâyemi yazıyor mudur acaba? Bu ihtimal bile vazgeçiremiyor beni bu muzip, yeni alışkanlığımdan.

      Ankara Adliyesindeki banka şubesindeyim. Benimle ilgilenecek olan tombul ve güler yüzlü memur; hani içimden, evli, iki kız çocuğu babası, evde de aynı burada olduğu gibi munis, kendi çayını kendisi doldurur, ara sıra bilgisayar oyunlarına takılır ama asla kendisini oyunlara kaptırmaz, aklı başında diye hikâyesini yazdığım Selahattin Beyin, bir müşterisi var. İşleri biraz uzun sürecekmiş. Zamanımın olduğunu söylüyorum ve beklemeye başlıyorum. Oturduğum koltuktan bankanın önünden gelip geçenleri rahatlıkla görüyorum.

      İşte genç bir kız. Merdiveni koşarak iniyor. Evden aceleyle çıkmış olmalı. Saçına başına fazla özenmemiş. Belli ki çalıştığı avukatlık bürosunu açıp ortalığı düzenledikten sonra, tam da ocağa çay suyu koyarken yanında çalıştığı avukat arayıp:

      “Nuray, ben bugün Polatlı’ya gidiyorum. Asliye on dörtteki duruşma için erteleme talebinde bulunacaktık, aklımdan çıkmış. Sana bıraktığım imzalı formlardan birini doldurup mahkemeye götürür müsün?” demiş olmalı.

      Nuray koşuyor. Saat dokuz buçuktan önce yetiştirmeli dilekçeyi mahkeme kalemine. Sonrasında Nuray rahat… Nasıl olsa avukat Polatlı’dan, öğleden önce dönmez. O zamana kadar büronun tek hâkimi kendisi. Buradan çıkışta yolunun üstündeki Hicaz Pastanesinden iki poğaça, biraz börek alır, büroya gittiğinde çayını demler ve alt kattaki kuaför çırağı Arzu’yu da çağırır, kaynatırlardı, kız kıza…

      Arzunun son zamanlarda görüştüğü bir çocuk vardı. Biraz ondan konuşurlardı. Bakalım Arzu’nun erkek arkadaşının Nuray’a uygun bir arkadaşı var mıymış? Aman olsa n’olacak? O da Arzununki gibi işsiz güçsüz olurdu herhalde. Oysa Nuray’ın hayalinde zengin bir koca vardı. Hem annesi de demiyor muydu? “Gözünü dört aç. İş hanındaki genç avukatlardan birini ayarlamaya bak.” diye. Ne yapsındı Nuray, Arzu’nun erkek arkadaşının arkadaşını.

      oktandır eskimiş çantayla işe gelip gidiyordu Nuray. Şu ağabeyine aldıkları kamyonetin kredi borcu bir bitse biraz kendisine para harcayabilecekti. Ya da avukatı Polatlı’daki arazi davasını kazanıp, yüklü bir ücret alırdı da kendisine de göz hakkı bir şeyler verirse o zaman alabilirdi, çantasını. Hem bir de ayakkabı.

      İyi bir insandı, Nuray’ın avukatı. Geçenlerde büyük bir miras davası kazanmıştı. Haksızlığa uğradığını söyleyen üvey kardeşin avukatıydı. Çok iyi hazırlanmış, savunmuş ve üvey kardeşten kaçırılan malları geri almıştı. Bunun karşılığında da iyi bir avukatlık ücreti almış olmalıydı. Ne kadar aldığını Nuray bilmiyordu ama avukatı ona tam üç yüz lira vermiş ve “git kendine bir şeyler al” demişti. Avukatların böyle adetlerinin olduğunu Nuray o zaman öğrenmişti.

      Polatlı’daki dava önemliydi ama Asliye on dörtteki dava da önemliydi. Bu yüzden Nuray koşar adımlarla dilekçeyi mahkemeye yetiştirmeye çalışıyordu.

      Şu merdivenlerden ağır ağır inen adamcağıza ne demeli. “Evden mi kovdular? Ne işin var sabahın bu saatinde burada?” diye sormak geçiyor içimden. Ama işi olmasa gelmezdi herhalde.

      Bu yetmiş yaşını geçkin adamcağızın gençliğinde daha da gür olduğu anlaşılan saçları ve kalın kaşları bembeyazdı. Vaktiyle çok şişmanmış da sonradan zayıflamış gibi bir görüntüsü vardı. Yanaklarındaki ve gıdığındaki sarkıntılardan anlaşılıyordu. Adı Ragıp’tı. Ragıp Bey yıllarca Samanpazarı’nda manifaturacılık yapmıştı. İki oğlu iki de kızı vardı. Onların rızkını bu dükkândan çıkarmıştı, senelerce. Başlarda halinden memnundu. Sonra… Ah işte o büyük oğlu yok mu?

      Oğulları liseden sonra okumamıştı. Babalarının mağazasında çalışmaya başlamışlardı. Küçük oğlundan şikâyeti yoktu, Ragıp Beyin. O akıllıydı. Babasının yanında çalışmaktan da memnundu. Ama büyük oğlu öyle değildi. Aklı fikri başka işlerdeydi. Manifaturacılıkta iş yoktu ona göre. Ne bileyim şöyle, lokantacılık veya inşaat sektörüne girmeliydi mesela. Bir defasında babasının ağzından girip burnundan çıkmış, biraz sermaye koparmıştı. Sözde, ortak lokanta işletecekti birisiyle. Ama kısa sürede batırmıştı. Suçlu ortağıydı. Derken yalvar yakar yüklü bir krediye babasını kefil etmişti. Bu defa işi yalnız yapacak, bak nasıl kazanacaktı. Altı ay sürmeden yeni işini de eline yüzüne bulaştırmıştı. Ragıp Bey kötüye gidişi tahmin etmiş olacak ki dairelerinden birini ve dükkânı küçük oğlunun üzerine geçirmek istemişti. Ama banka alacağını tahsil etmek için bütün mal varlığına tedbir koydurmuştu.

      Üstelik Ragıp Beyin hayırsız büyük oğlu, eşiyle iki çocuğunu da babasının başına bırakmış, büyük iş adamı olma hayalleriyle ortadan kaybolmuştu. Bir defa Bursa’dan aramıştı eşini, bir defa da İzmir’den. Kendine yeni bir iş kurmak istiyordu ama ah şu bankalar… Nasıl da çabuk haberleşiyorlardı. Güvenilmez birisi olduğunu yaymışlardı kendi aralarında. O yüzden de bir türlü kredi bulamıyor, iş kuramıyordu.

      Allah’tan, Ragıp Beyin kızlarının durumu daha iyiydi. Büyük kızı diş doktoruydu. Kendisi gibi diş doktoru olan eşiyle beraber büyükçe bir diş kliniğinde çalışıyorlardı. İyi de kazanıyorlardı. Küçük kızı da üniversiteyi bitirmişti. Ekonomi okumuştu. Bir banka şubesinde şefti. Onun eşi biraz hayırsızdı ama kızı durumu annesine ve babasına pek yansıtmıyordu. Nasıl yansıtsın ki? Onların derdi onlara yeterdi.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEAYABgAAD/4QBORXhpZgAATU0AKgAAAAgABAMBAAUAAAABAAAAPlEQAAEAAAABAQAAAFERAAQAAAABAAAOw1ESAAQAAAABAAAOwwAAAAAAAYagAACx

Скачать книгу