Gönlün Göklerinde. Gabbas Kabışulı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gönlün Göklerinde - Gabbas Kabışulı страница 27

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gönlün Göklerinde - Gabbas Kabışulı

Скачать книгу

biz tartışma taraftarı değiliz, üste alta dilekçe yazıp duracağımıza hiciv yazıları, komik öykü ve şiirimizi yazarak sakin bir yaşam sürmeyi tercih ederiz.” cevabını verdim.

***

      Kazakistan’ın demokrasiye ayak basmasında büyük emekler veren kişi bana göre Hakim ağabeydir. Azat Hareketi’ni organize eden üç kişiden biridir. El ele tutarak yolda çıktığı iki arkadaşı bazı hesaplarla başka bir harekete “göç ettiğinde” de hiç tepki göstermeden hayırlı çalışmalarına devam etti. Azat Partisi’ni kurup parti başkanlığına seçildi. Ancak iki üç yıl sonra o tarafa veda ederek hiçbir örgüte ve partiye resmî üye olmadan dışarıdan danışmanlık yapmayı daha uygun buldu ve yazı işlerine ağırlık vermeye başladı. Kazakistan’ın egemen, bağımsız ülke olması, demokratik, hukuki devletler arasına dâhil olması gerektiği yönünde edebî havada pek çok makale yazarak düşünceyi cesaretli ve açık bir şekilde belirtme örneğini sergiledi. Bir kere, Dışişleri Bakanlığımızda Özel Yetkili Büyükelçi iken Ayteke Biy Sokağı’ndaki yeni konsolosluk binasının koridorunda, yeşilimsi kanepe üzerinde oturup sohbet ederken (Hakim ağabey odasında değil, o kanepede oturup sohbet etmeyi çok severdi.Daha sonra ikinci defa ziyaretine gittiğimde: “Dar odayı ne yapacağız, gidip geniş kanepemize oturalım” diye şaka yaptığını hâlâ hatırlarım) konuşmamız siyasi konulara çevrildi (doğrusu çoğu zaman siyasi konuları konuşurduk) ve:

      “Hakim ağabey muhalefeti olmayan bir ülkenin tam bir ülke olamayacağını söylüyorsunuz, bizde ise muhalefet hem var gibi hem de yok gibi, bu nasıl oluyor?” dedim. Hakim ağabey başını salladı ve sorumun cevabını dışarıdan aramak istercesine yan oturup camdan dışarı bakarak düşünceli konuştu:

      “Bu konu uzun uzun anlatmayı gerektiren bir konudur, ancak sana kısaca anlatmaya çalışayım. Ruslarda bir atasözü vardır, Kazakçalaştırırsak: “Turna balığı, küçük balıkların rahat olmamaları için yaratılmıştır” denilebilir herhâlde, muhalefetin rolü de budur. Muhalefet, ülkenin, halkın çıkarı için hükümetin hem eleştiricisi hem danışmanı olmalıdır. Bizim devleti de, hükümetide komünistler, muhalefetin adını silenlerin takipçileri yönetmektedir. Muhalefet oluşturmaya başladığımız an dışarıdan takip ettiler, içeriden uyuz edip mahvettiler. Üstelik bizim aydın dediklerimizin çoğu makam düşkünü değiller mi, el ele verip tek yumruk olacaklarına her biri ayrı örgüt, ayrı parti kurmayı hayal ederek fesatçıların peşinden gittiler. Kazak atalarımız, “çoban çok olursa koyunlar telef olur” dememişler miydi, bizim insanlar da aynı şekilde davrandılar, demokrasiyi gerçek anlamda istemediler, koltuğu, makamı istediler, abartılı ve boş laflarla merak sardılar, birbirlerini yediler. Hâlâ da öyledir. Bu şekilde devam edecektir. Ne zaman kendilerine geleceklerini Allah bilir. Onların zayıf noktalarını öğrenen iktidar gizlice fitne sokmanın yanı sıra açıkça tokat atmaya başlamadı mı? Kendin de görüyorsun ki birini kandırarak vazgeçirdi, diğerine tehditler yağdırdı, kimisini dövdü, bir başkasını da hapse attırıp hayatını perişan etti. Bunları göre göre bizim “önderler” düşünmezler, bir araya gelmezler. Abay atamızın söylediği gibi her biri kendince kadılık yapan, hep çer çöp işte. Bana sorarsan izlediği yoldan dönmeyecek olan bir tek Serikbolsın Abdildin vardır. “Güçlüler” onun partisini de parçalamaya çalışıyorlar, ne olacağını göreceğiz. Demokrasinin değerinin olmadığı yerde yönetimdekiler ülkeyi yönetmede kabalık eder, aydınları arasında birlik olmayan ülkede toplum manevi açıdan çöker, otoriter rejim güçlenir, önemsizler “önder”e dönüşür, halk kenarda kalakalır. İşte böyle Gabeke yoldaş.”

***

      “Hakim ağabey artık yayla da sizin, kışla da sizin. Ağzınızdan çıkacak laf ile attığınız adımı kontrol eden rezil sistemden kurtulup herkes gibi “eşit haklara sahip” emekliye dönüştünüz. Bunun şerefine sizden bir şey rica etmek istiyorum” dedim. Hakim ağabeye, Bögenbay Batır Sokağı’ndaki kitapçı dükkânından çıkarken. O da şakamın devamını anında getirerek:

      “Ruslar, “ayakta hakikat olmaz” derler, yürürken vereceğim cevaba inanacaksan pür dikkat seni dinliyorum” dedi kurnazca bir sesle.

      “Dışişleri Bakanlığı’ndan yavaşça kaydırılmanızın, ardından basamak basamak aşağılara indirilerek hanımınızın “kadrosuna” geçirilmenizin nedeni tam olarak nedir, anlatır mısınız? Yüzde elliye yakınını bilirim, geriye kalan yüzde elliden fazlasını bilmem. Yüzde yüz öğrenirsem çok mutlu olurum.” dedim esprili konuşmamızın havasını bozmadan. Hakim ağabey şakalaşmayı çok severdi. Gülümseyerek dinler, yumuşak sesle gülerek uygun cevabı verirdi. Bu sefer de içten gülerek:

      “Bu çok uzun bir konudur. Gogol’un uzun hikâyesi gibidir. Baksana, şu anda zamanım çok az.” diye kolundaki saatine baktı ve “Tam kırkdakika sonra Maya İvanovla ikimiz bir arkadaşın evinde olmalıyız. Şöyle yapalım, yarın tam bu saatte Çokan Anıtı yanında buluşalım, ben sana bir kitap vereceğim. Aradığın yüzde yüzü orada bulacaksın. Anlaştık mı?” dedi.

      “Kimin kitabı?”

      “Kendi kitabım.”

      “Hediye mi edeceksiniz, satacak mısınız?”

      “Hadi yapma yergici. Hiç merak etme, bir kuruş bile harcamayacaksın, hediye edeceğim.” diye güldü.

      “Ben de elim boş gelmem.”.

      “Öyleyse anlaştık…”

***

      Almatı’da 1986 yılının Aralık ayında yaşanan olaylar tarihimize bir bölüm olarak hâlâ yazılmaktadır. 1996 yılında onuncu yılı münasebetiyle etkinlikler düzenledik. Kimileri memnun, kimileri kızgın. Hakim ağabeyle ikimiz Çokan Valihanov’un anıtının yanında karşılaştık. Ben oralardaki bir atölyeye gidiyordum.

      “Hakim ağabey Karişal Asanov’u tanıyorsunuz, ikimiz yaşıtız, sırdaşız. O, dün Kremlin Kongre Sarayı kürsüsünde konuşma yapan Muhtar Şahanov’un konuşma notlarını hazırladığını söyledi. Bu konuyu açıklar mısınız?” dedim.

      “Baksana Gabeke, bunu sonra daha rahat konuşuruz, şimdilik özetini söyleyeyim, yoksa şimdi yaşlı adamlarım gelecekler, yetiştiremeyiz. Komisyon kurmayı ilk olarak talep ettiğim doğrudur, sabırla beklemenin bir anlamı yoktu. Bugünlerde Aralık olaylarını gündeme getiren “kahramanlar” o zamanlar uyku ile uyanıklık arasında idi. Komisyon, gensorudan ancak üç ay sonra, özellikle geciktirilerek kuruldu. Önce Kadır Mırzaliyev başkanlık etti, değişen bir şey olmadı. Daha sonra Muhtar Şahanov başkan oldu, gerçekler yarım yamalak söylendi. Ben kenara itildim.

      “Ne kadar ilginç.” diyiverdim ister istemez tepki göstererek.

      “Erkin Avelbekov, Alaş Partisi önderlerinden Raşid Nutışev, bir iki kişi daha Aralık ayaklanmasını SSCB Halkları Milletvekilleri Kongresi’ne iletme yollarını araştırırlar ve Yerkin, Raşid’i gidip danışması için tanınmış muhalif Karişal Asanov’a gönderir. Adalet yolunda Konayev’le savaşan, diz çökmeyen Karişalya. O: “Ben konuşma notlarını hazırlayayım, notları Sovyetler Birliği’nce tanınan insanlarımızdan biri okusun. Ancak o zaman etkili olur” tavsiyelerinde bulunmuş. Öyle de yapılmış. İlk imza atanlardan olan Yerkin Avelbekov, notlar kapsamında konuşma yapmayı Oljas Süleymenov’dan istemiş, Oljas ise kesinlikle kabul etmemiş. Yerkin daha sonra Muhtar Şahanov’la görüşmüş, Şahanov riski göze almış.

Скачать книгу