Karakalpak Halk Masalları. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор страница 20

Жанр:
Серия:
Издательство:
Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор

Скачать книгу

dua etmiş ve yaşlı kadına bir tepsi altın vermiş.

      İlk gelen padişah Harezm padişahıymış. Yaşlı kadına:

      – Ne dilersen dile vereceğim, demiş. Yaşlı kadın ona:

      – Sizin üç çocuğunuz var. Benim ise hiç çocuğum yok. Bana iki büyük çocuğunu veya küçük çocuğunu ver. Benim sizden dileğim budur, demiş.

      Padişah düşünmüş taşınmış, kendi kendine, “Çocuklarımı vermeyeyim desem, ne dilersen dile vereceğim diye söz verdim. Verdiğim sözü tutmamazlık etmeyeyim. En iyisi iki çocuğu vermek yerine küçük Asan’ı vereyim.” diye düşünmüş.

      – Tamam, küçük oğlumu sana verdim, senin olsun. Size onu göndereceğim, diye söz vermiş.

      İki padişah yolun bir kısmını beraber gitmişler. Yolda giderlerken birbirlerine ülkelerinden niçin çıktıklarını sormuşlar. Üç kızı olan padişah da üç oğlu olan bir padişah bulup onunla dünür olmak için yola çıkmış. Onlar yolda ekmek bölüp dünür olmuşlar ve ülkelerine dönmüşler.

      Harezm padişahı ülkesine geldikten sonra çocuklarını çağırtmış. Büyük çocuğu Esen ve ortancası Üsen çağrıya uyup gelmişler. Küçük oğlu Asan Genje ise babasının gönderdiği adama:

      – Gelmeyeceğim, demiş ve adamı geri göndermiş.

      Padişah sinirlenmiş ve bu sefer en yakın gördüğü vezirini göndermiş. Asan Genje bu vezirin söylediklerine de kulak asmamış. Padişah daha da çok sinirlenmiş. Sonunda kendisi Asan Genje’nin yanına gitmiş. Padişah vardığında Asan Genje yanındaki yiğitleri ile yaşlı kadının evine gitmeye hazırlanıyormuş. Padişah gelir gelmez:

      – Çağırdığım halde gelmediğin için sana ölüm cezası verdim, demiş ve kılıcını alarak oğlunun üzerine doğru koşmuş. Bunun üzerine Asan Genje:

      – Durun, benim birkaç sözüm var. Ondan sonra öldürseniz de razıyım, demiş. Padişah kılıcıyla hazır bekliyormuş:

      – Ne söyleyeceksen çabuk söyle, demiş.

      – Artık hem senin çocuğun hem de bu padişahlığa tabi değilim. Çünkü sen beni başka ülkedeki yaşlı bir kadına çocuk olarak verdin. Onun için çağırdığında gelmedim, demiş.

      Padişah “vah!” deyip küçük oğlunun haklı olduğunu anlamış ve pişman olmuş. Çocuğuna olan biten her şeyi anlatıp:

      – Hayırlı yolculuklar, evladım diyerek Asan Genje’yi yaşlı kadının evine göndermiş.

      Asan Genje yanına kimseyi almadan tek başına yaşlı kadının evine doğru yola çıkmış. Beş altı gün yol gittikten sonra yaşlı kadının evine varmış. Yaşlı kadın da Asan Genje ne zaman gelecek diye yolunu gözlüyormuş. Asan Genje atından inmeden yaşlı kadına:

      – Haydi, ne iş buyuruyorsunuz söyleyin. Ben bir emek vermeden sizin çocuğunuz olamam, demiş Yaşlı kadın yalvarsa da Asan Genje atından inmemiş. Yaşlı kadının başka çaresi kalmayınca Asan Genje’ye:

      – Rum padişahının Miskal Peri adında kızı var. Onu bana getireceksin, demiş. Asan Genje yaşlı kadın ile vedalaşmış ve Rum padişahının ülkesine doğru yola çıkmış. Zorlukları aşa aşa yoluna devam etmiş. Yolda başına çeşitli olaylar gelmiş.

      Bir gün yolun sağ tarafında bir farenin yuvasına giremediğini görmüş. Yuvasına girmeye kalksa kedi fareyi takip ediyormuş. Eğer fare hata yaparsa kedi fareyi yakalayacak eğer kedi hata yaparsa fare kaçıp yuvasına girecekmiş. Bunu gören Asan Genje fareye acıyıp kediyi kovalamış. Fareye iyilik yapmış. O sırada farenin yuvasından bir ses:

      – Ey, Asan Genje, sen bana iyilik yaptın. Ben farelerin padişahıyım. Dile benden ne dilersen. Sen ne dilersen ben yerine getireceğim, demiş.

      – İstediğiniz bir şeyi verin, demiş Asan Genje. Fare bıyıklarından bir kıl koparıp vermiş. Bunu kaybetme, ne zaman başın sıkışırsa bu kılı yak ben hemen yetişirim. Senin için ne gerekiyorsa yaparım, demiş ve fare ile Asan Genje vedalaşmışlar.

      Asan Genje yoluna devam ederken çok sesli bir şekilde bağıran bir kaplan çıkmış. O kaplanın yanında başka bir kaplan da sesli bir şekilde ağlıyormuş. Asan Genje bunlara ne oldu acaba demiş ve kaplanların yanına gitmiş. Kaplanın ayağına diken batmış ve kaplan da onun acısına dayanamayarak bağırıyormuş. Yanındaki kaplan ise o dikeni çıkarmakta zorlanıyormuş. Asan Genje atından inmiş ve kaplanın ayağındaki dikeni çıkararak ona iyilik yapmış. Kaplan da Asan Genje’ye:

      – Ne zaman başın sıkışırsa biz sana yardım etmeye hazırız, diyerek bir kılını koparıp vermiş.

      Oradan ayrılmış ve Asan Genje bir bozkırda giderken yolun kenarında, karıncaların yuvalarına giremediklerini görmüş. Asan Genje karıncaların yuvasının ağzını kapatan taşı alarak karıncalara bir iyilik yapmış. İçerideki karıncalar dışarıya, dışarıdaki karıncalar da içeriye girerek sevinmişler. Sonra karıncalar da Asan Genje’ye bir işaret vererek vedalaşmışlar.

      Aradan üç ay geçmiş. Asan Genje’nin yol için aldığı azık bitmiş ve atını kesip yemiş. Atın eyerini sırtına almış ve yaya olarak bir ay daha yol gitmiş. Sonra yolun sağ tarafında büyük bir şehir görmüş. Asan Genje, bu şehre nasıl girerim, üstüm başım berbat, insana benzer yanım kalmadı diye düşünmüş. Sonra en iyisi dışarıda öleceğime bu şehirde öleyim demiş. Asan Genje, bu arada padişahın kızını getirmek için yola çıktığını unutmuş. Şehir büyük ve kalabalıkmış. Asan Genje’nin durumuyla aynı olan çok insan varmış.

      Asan Genje şehre girip oğlu olmayana oğul, kızı olmayana kız olurum diye düşünmüş. Biraz şehri dolaşmış. Akşam olmak üzereyken Asan Genje ekmek satan yaşlı bir kadına yaklaşarak:

      – Oğlu olmayana oğul olurum, demiş. Yaşlı kadın Asan Genje’nin yakışıklılığına bakarak:

      – Benim oğlum da kızım da yok. Benim oğlum olur musun, diye sormuş.

      – Olurum, demiş Asan Genje. Bunun üzerine yaşlı kadın Asan Genje’yi yanına alarak evine götürmüş. Asan Genje yaşlı kadının öz çocuğu gibi ona hizmet etmiş.

      Günlerden bir gün yaşlı kadın sabah kalktığında Asan Genje’nin yastığının yanında birkaç altın görmüş. Yaşlı kadın uyuyan Asan Genje’ye farkettirmeden altınları almış. Asan Genje’nin perçeminden her zaman altın damlarmış. Bunu kendisi de bilmezmiş. Yaşlı kadın bu şekilde yavaş yavaş zengin olmuş. Asan Genje’ye de ayrı bir otağ kurmuş.

      Asan Genje bir gün erkenden uyanıp dışarı baktığında doğudan bir güneş, batıdan da bir güneş çıktığını görmüş. Hayretler içinde koşarak yaşlı kadının yanına gelmiş ve:

      – Doğudan doğan bildiğimiz güneş, pekiyi batıdan doğan güneş, neyin nesidir, diye sormuş. Yaşlı kadın uzun bir süre cevap vermemiş. Asan Genje tekrar tekrar sorunca:

      – Batıdan

Скачать книгу