Karakalpak Halk Masalları. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор страница 4

Жанр:
Серия:
Издательство:
Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор

Скачать книгу

oğlu. Devler bir yere toplanmış, konuşuyorlarmış. Devler içlerinde yaşça küçük olana:

      – İçeriye biri girdi galiba. Etrafı kolaçan edip gel, demişler. Dev etrafı dolaşırken padişahın oğlunu görmüş. Atmacanın serçeyi yakaladığı gibi padişahın oğlunu ensesinden yakalayıp devlerin yanına götürmüş. Devlerden biri yerinden kalkıp:

      – Göğsünden bir parça alıp ateşte tütsüleyin, demiş. Büyükleri ayağa kalkıp:

      – Ateşte tütsülenen adamın ağzı kalır mı, götürüp zindana atın demiş. Padişahın oğlunu götürüp zindana atmışlar. Bir gün padişahın oğlu ne yapacağını düşünürken Kıran’ın belki lazım olur diye, üç tüy verdiği aklına gelmiş. Hemen bir tüyü ateşle yakmış. Padişahın oğlu tüyü yakar yakmaz Kıran hemen gelmiş ve padişahın oğluna:

      – Savaşmaya var mısın, diye sormuş

      – Varım, demiş, padişahın oğlu. Kıran, padişahın oğlunu zindandan çıkarıp devlerle savaşmışlar. Devlerin hepsini öldürmüşler ve şehre girip şehir padişahın oğlunun olmuş. O sırada padişahın oğlunun aklına dışarıda bekle dediği kız gelmiş.

      Dışarıya çıkıp bakasa ki kız orada yokmuş. Kızı bıraktığı yerde göremeyince Kıran’ın yanına gideyim demiş. Kıran’ı da yerinde bulamamış. Kız, kendi kendine “İkisini de kaybettim. Yurdumu bulayım.” diyerek yola çıkmış. Kıran da kızı aramak için gitmiş. Kız yurdunu bulup evine varmış. O sırada Kıran varıp kızı atıyla alıp kaçmış. Kıran kızı şehre getirmiş. Padişahın oğlu çaresiz bekliyormuş. Onları görünce çok sevinmiş. Sonra üçü birlikte o şehirde kalmışlar.

      Bir gün Kıran ile padişahın oğlu ava gitmiş. Kız da şehri dolaşmaya çıkmış. Dolaşırken bir yerde iki atın bağlı durduğunu görmüş. Şu hayvanlara yazık, serbest bırakayım diyerek iplerini çözmüş. Atlar silkinmiş ve biri sarı biri de beyaz dev olmuş. Devler hemen kızı alıp kaçmışlar. Kıran ile padişahın oğlu avdan geldiklerinde kızın evde olmadığını görmüşler. Hemen atların bağlı olduğu yere gitmişler. Vardıklarında atların yerinde olmadığını görmüşler ve kızın atların ipini çözdüğünü anlamışlar.

      – Eyvah, burada iki dev bağlıydı, onları serbest bırakmış. Aramamız lazım, demişler. Kıran aramaya çıkmış, kızı. Dünyanın yedi köşesini bir gecede dolaşmış fakat hiçbir yerde bulamamış. Başı öne eğik gelmiş:

      – Hiçbir yerde izini bulamadım demiş, padişahın oğluna.

      – Kıran ağa, biraz daha arasan, belki gitmediğin yerler vardır, demiş, padişahın oğlu.

      Kıran düşünerek:

      – Şu denizin ortasında bir ada var. Sadece oraya bakmadım. Geri kalan her yere baktım, demiş.

      – Kıran ağa, o adaya da baksan, demiş.

      Kıran düşünceli bir şekilde:

      – Suya karşı çaresizim fakat bir defa riske gireyim demiş. Ertesi gün Kıran adaya gitmiş. Zar zor ulaşıp kızı aramaya başlayan Kıran onun bir barakanın içinde oturduğunu görmüş. Kıza buraya neden geldin diye sormuş. Kız konuşamıyormuş. İşaretle iletişim kurmuş. Çünkü devler kızı konuşamaz hale getirmişler. Kıran kıza:

      – Sana bir akıl vereyim. Devler gelince ne yap et, kendi dilimde de sizin dilinizde de konuşabileyim. Çok korktum, bana yoldaş olun. Bir yere giderken de canınızı bırakıp gidin diye söyle demiş. Kız tamam anlamında başını sallamış Kıran o gün gün boyu adanın bir kenarında saklanmış. Devler geldiği zaman:

      – Siz gittiğiniz zaman ben tek başıma korkuyorum. Bundan sonra bir yere gidrken yanıma canınızı bırakıp gidin, demiş. Ertesi gün devler canlarını kızın yanına bırakıp gitmişler. Devler gittikten sonra Kıran gelip:

      – Canlarını bıraktılar mı, diye sormuş.

      – Evet, demiş.

      – Nerede diye sormuş.

      – İşte, orada diye canı göstermiş.

      – Canlarını bana ver, demiş.

      – Hayır, veremem. Kimseye verme diye söylediler, demiş.

      – Bakıp geri vereceğim, demiş.

      – Al, deyip canı vermiş. Canı alınca tırnağını batırmış. Biraz sonra:

      – Bizim canımıza eziyet eden de kim, diyerek iki dev gelmiş. Kıran’ı görüp:

      – Vay vay! Kıran ağa, sen miydin, demişler.

      – Kızı niye buraya getirdiniz, diye sormuş, Kıran.

      – Senin tanıdığın olduğunu bilmiyorduk. Ne istersen yaparız ama canımızı bize geri ver, demişler.

      – Aldığınız yere götürün, demiş Kıran. Devler kızı hemen aldıkları yere götürüp bırakmışlar. Sonra devler izin istemişler Kıran izin vermemiş.

      – Bu şehri yerinden kaldırıp bu delikanlının babasının şehrinin doğu tarafına yerleştireceksiniz, demiş.

      – Tamam, deyip şehri olduğu gibi kaldırıp Kıran’ın söylediği yere yerleştirerek canlarını istemişler. Kıran canlarını geri verip devleri göndermiş.

      Padişah sabah dışarı çıkıp doğu tarafa doğru baktığında insanın aklının almayacağı güzellikte desenlerle inşa edilmiş şehir görmüş. Nereden çıktı bu şehir deyip ülkesindeki cadıyı o şehre göndermiş. Cadı şehre varıp etrafı dolaşmaya başlamış ama etrafta kimseler yokmuş Bir evi gözüne kestirmiş. Evin kapısından içeri baktığında başköşede uyuyan bir delikanlı ile sağ tarafta dönüp duran Kıran’ı görürmüş. Cadı padişaha varıp gördüklerini anlatmış. Padişah cadıya:

      – O dönüp duran adamı yakalayıp getir, demiş.

      – Yakalayayım. Ama bana onun için hazinedeki zehirden vermen lazım, demiş. Cadı zehri alıp o şehre gidip eve girmiş.

      – Gel, anne, demiş kız.

      – Geliyorum yavrum, deyip gireken ayağı takılmış ve elindeki zehir ocağın üstüne dökülmüş. Bir damla zehir de kızın yüzüne sıçramış. Kız ölecek gibi olmuş. Kıran kızın öleceğini anlayınca kızın yüzündeki zehri emmiş. O sırada padişahın oğlu uyanmış:

      – Kıran ağa! Sen de çok hevesliymişsin, demiş

      – Öyle değil, dostum, yaşlı bir kadın gelip zehir saçtı. Kızın yüzüne damlayan zehri çıkarıyordum, demiş. Padişahın oğlu buna inanmamış.

      – O zaman ben gidiyorum diyerek Kıran evden çıkıp gitmiş.

      – Kız neden inanmıyorsun,

Скачать книгу