İdikut Roman. Ahmetcan Aşiri

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri страница 15

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri

Скачать книгу

kapıcıbaşı girip, Atay Sali’nin geldiğini söyledi.

      Bavurçuk Art Tekin Budaya tapınmasını bitirdiğinde Atay Sali gelerek eğilip selam verdi.

      – Emirle çağırmışsınız cenabı kutlu han! dedi Atay Sali sevinçli bir sesle.

      Hakan, üstadını sıcak karşıladı ve önüne gelerek el sıkıp görüştü. Ötede kat kat süslü minderlerle döşenen huzuruna davet etti. Onlar burada teke tek rahat rahat konuşmaya başladı.

      – Ben size çok saygı duyuyorum ve güvenirim! dedi Bavurçuk Art Tekin

      – Sizin vatanımızın büyük meselelerine katkıda bulunmayı istediğinize inanıyorum.

      – Kutlu hakanım! Ülkeme ebedi ömür diliyorum!

      – Üstat! Sözünüzü çok beğendim, kalbimi derinden etkiledi. Siz olgun bir insansınız, başınızdan nice olaylar geçti, zorlukları aşabilen bir insansınız!

      Bavurçuk Art Tekin, mektubu ona verdi ve okumasını buyurdu.

      Bunları anlayan Ata Sali, – Cengizhan’a gitmem gerek, öyle mi hakanım! Eğer öyle buyurursanız harika bir şey olur! Büyük bir iş! Halk için şerefli bir iş! İdikut’u büyük bir felaketten kurtarmış oluruz. Bu güzel düşüncenizden dolayı kutlarım!

      Bavurçuk Art Tekin, üstadından makul cevap aldıktan sonra onun mektubu korumasını, hiçbir şeyden korkmamasını, mektubu Cengizhan’ın bizzat kendisine vermesini, mektubun düşmanın eline geçmemesi için gerekirse Moğol elçilerinin aracılığı ve yardımına başvurmasını, Cengizhan’ın önünde fazla söz söylememesini özellikle tenbih etti.

      Atay Sali, İdikut’un bu büyük ve kesin kararını cesaretle uygulamaya koymasına sevindi. Onun yüzünde beliren yorgunluk ve endişeleri de fark etti. Ona acıyan bir edayla,

      – Kendinize çok dikkat edin ey mübarek insan! Siz büyük bir işi başardınız. İdikut halkının sonsuz saygı ve sevgisine mazhar oldunuz. Sizin bana olan sevginiz benim için her şeyden değerlidir. Sizin selamette olmanızı diliyorum. Bu şerefli teklifinizi kabul ediyorum ve vazifeyi yerine getireceğim! dedi.

      – Biz acaba yanlış mı yapıyoruz üstadım? dedi Bavurçuk.

      – Cengizhan ile dostluk kurmaya kararlı mısınız şakirtim!

      – İradem güçlü, aldığım karar yanlış değil. Size iyi yolculuklar dilerim üstat! Yarın sabah yola çıkacaksınız!

      – Baş üstüne!

      – Cengizhan’ın sözünü unutmamak lazım!

      – Aklımda tutarım. Bana yüklenen sorumluluğun ne kadar büyük olduğunun farkındayım!

      Onlar vedalaştı. Atay Sali saraydan çıktı ve Gumatı mabedine gelip, rahiplere bir müddet burada olmayacağını bildirdi.

      Bavurçuk Art Tekin ise bu işten emin oldu. Kendisini halâ beklemekte olan üç müsteşarın oturduğu toplantı odasına girdi ve Tora Kaya’ya emir verdi.

      – Atay Sali’nin bineceği attan siz sorumlusunuz! Yaşı küçük, yorulmayan atlarımdan birini hazırlayın, binip denesin!

      – Baş üstüne şevketli hakanım! Bu emrinizi yerine getireceğim! dedi baş eğip.

      Atay Sali yola çıktı.

      “Elçi göndermemiz doğru oldu diye düşünüyorum!” dedi. Sarayda tek başına kalan İdikut kendi kendine “Eğer elçi göndermeseydim Cengizhan ne yapardı acaba? Atay Sali’nin gitmesi Cengizhan’a olan büyük saygı ve mevcut vaziyete verdiğimiz önemdir. Hakan bunu anlar elbette. Ama Cengizhan’ın mektubuma güvenmemesi de muhtemeldir. Ne yapsam onun güvenini kazanabilirim? Batı Kıtan’a ödeyeceğim vergiyi durdursam, Kıtanlar devletimize saldırsa ne olacak? Cengizhan ise Kıtan İdikut savaşından yararlanarak bize istila seferi başlatırsa ne olacak? Hayır, bu düşünce doğru değil. Cengizhan’ın sihirli talebi ne? Elimden gelecek bir şey mi? Atay Sali döndükten sonra ne yapacağımız belli olur. Bu yanlış bir adım mı? Hayır! Hayır!” şeklinde muhakeme yaptı.

* * *

      Cengizhan ise elçilerini bekliyordu. – “«Talihsiz biri, kuytuya sığınsa başına kum yağar.» sözünde belirtildiği gibi işi ilerlemeyen bir kağan değilim ben!” diye kendi kendini teselli etti. “Uygurlar devlet kurmuş, yönetim geleneğine sahip, büyük medeniyet yaratan kadim bir halktır. Moğollar hiçbir zaman onlarla savaşmamış, birbirini öldürmemiştir. Bavurçuk Art Tekin bunu bilmiyor mu? O babasına göre akıllı bir İdikut, hepsini biliyor, derinden anlıyor. Bu İdikut, Kıtan’a rehin oldu, kaçtı, Kıtan onun düşmanı oldu. Batı Kıtan benim de düşmanım. Bavurçuk Art Tekinle mesafemizi yaklaştıran şey, işte budur. Ben Bavurçuk Art Tekin’i bir deneyeyim. Eğer o dediğimi yaparsa hayatta kaldıkça onu koruyacağım!” diye Kerulen vadisinde bazen yaya, bazen atlı yürüyerek uzun uzun düşündü. Cengizhan elçilerini bu vadide görmedi. Atının gemini çekip birkaç defa durup batıya uzun uzun baktı. Gene kimseyi görmedi. Morali bozulup yüzünün rengi değişti. Elindeki gümüşle süslenen kırbacını havaya kaldırıp bindiği atın sağ yanına bir darbe indirdi. At bu darbeden irkildi ve ok gibi fırladı. Cengizhan bargâhtan çok uzakta olduğu halde nasıl olup da böyle hızlı döndüğünü anlayamadı. Attan inip sarı çadırına girdi ve Angurat Noyan’ı hemen çağırdı. Hakanın atını özel muhafızlardan biri teri kurusun diye tutup yürümeye götürmüştü, sonra sarı çadırın ötesinde bulunan özel bir dirseğe atı bağladı. At hâlâ kıpırdanıp taş gibi toynağını yere vurup toz kaldırıyordu.

      – Sakin ol! dedi muhafız atın kalın yelesini okşayarak,

      – Bana sert bakma, sana vuran ben değilim. İyi ki kırbaçla vurmuş, eğer bir yere takılmış olsaydın mızrağı sana saplardı, hançerle kanını akıtırdı! Şükret!

      At bu sözü anlamıyordu, fakat kırbaç acısından kıpırdanıp duruyordu.

      Cengizhan çabucak gelip, çadırın aşağısında oturan Angurat Noyan’a bağırdı ve ona karşı dikildi.

      – Atlı asker göndermen lazımdı!

      – Elbette cenabı kağanım! Bugün yine atlı asker gönderdim. Elçiler İdikut’tan çıkmış olsa bizimkilerle karşılaşır.

      – Sen böyle mi düşünüyorsun? diye bağıran Hakanın boyun damarları kabardı.

      – Evet, böyle düşünüyorum, bugün bir haber olacak!

      – Neden bugün, şimdi bul! Şimdi! hâlâ kepekli başını kaşıyıp duruyor musun? Önüne çık, şimdi getir! “Köpeğin namusu olsa ayağını dişlemez.” dendiği gibi, sözü kestirip atmandan önce utan! Yanlış olsa da umudunu Tanrıya bağla!

      – Ben elçileri karşılamaya çıkacağım! Angurat Noyan bu eleştirilere dayanamadı ve çadırdan çıkınca üç atı beraberinde götürüp, elçileri getirmeye gitti.

      – Yılkı gibi yoldan şaşma! Yoksa hepinizi kovarım! diye bağırdı kağan.

Скачать книгу