İdikut Roman. Ahmetcan Aşiri

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri страница 16

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri

Скачать книгу

kibirden sallanan ayağına pranga takacağım. Benim o Uygurlara gücüm yeter. Kadimde büyük hanlık olan devletinin mirası toprağa gömülür, hepsini yerle bir ederim. Dağ keçisi gibi tepelere çıktığını görelim bakalım… Savaşta düşman saflarını perişan eden yiğitlere ferman verirsem tahtı at toynağım altında kalır. Eğer sözüme kulak vermez de üzerine saldırsam ne olacak? Kalkan, mızrakla savaşalım mı, öyle yaparsak düşman yenik düşecek. Hayır hayır! Yedi kat gökten inen şeytan beni kandırma!” diye korkulu karmaşık düşüncelere daldı Cengizhan.

      – Bu telaş nerden çıktı?

      Ey Tanrım! Bavurçuk Art Tekin’in kalbine iyilik ver! Ben çok güçlüyüm ama Uygurlara asla istila seferi yapmayacağım. Ey Tanrım! Sözümü tutmazsam gazabına uğrayayım. Beni şimşek çarpsın, lanetin üzerimde olsun!

      Cengizhan şimşekten, Tanrının gazabından çok korkardı. Onun bu defa Tanrı karşısındaki yeminine sadık olduğu sonradan Bavurçuk Art Tekin’le olan ilişkilerinde ifadesini buldu. Şimdi ise Cengizhan, sanki birisi yüreğini okla delmiş gibi sendeleyip durdu. Şu an Kerulen vadilerinde esen meltem onun ağır gövdesini hafifletmiş oldu.

      Sarı çadır etrafındaki muhafızlar arasında birden kargaşa koptu, onlar her taraftan koşarak geliyordu. İki atlı atlarını hızla koşturup gelmekteydi. Cengizhan, çadır önüne geldi. Çadırı savaşçı askerler kuşatmıştı. Angurat Noyan Uygur devletinden gelmekte olan misafirler hakkında Cengizhan’a bilgi verdi.

      – Geliyorlar kağanım! dedi Angurat Noyan, attan atlayarak yere diz vurdu

      – İdikut’tan, Beşbalık’tan elçi geliyor!

      –Azametli Yiğit! dedi Cengizhan onun omzuna hafifçe dokunarak, – Sonunda bulmuşsun! Aferin sana!

      Kağan, müjde için çok sevindiğini ifade etti. Böyle ifadeleri önceleri çok nadir kullanmıştı. Ama o hiç kimseyi böyle telaşla beklememiş ve rahatsız olmamıştı. Şimdi endişelerini bir kenara bırakıp kendine geldi. Umut kıvılcımları aleve dönüşüp kalbini aydınlattı.

      – Kaç adam? Bizimki mi? Yoksa İdikut’tan gelen adam var mı? diye sordu kağan.

      – Uygur! Yalnız! diye cevap verdi Angurat Noyan gözünün çapağını çıkararak.

      Cengizhan iki gündür göz kamaşma hastalığına yakalanmıştı, bazen at kuyruğundan yapılan bir ağı göz önüne takıyordu. Şimdi onu bıraktı, gözü aydınlandı.

      – Hemen git! Muhafızlar saçma sapan konuşup o elçiyi rencide etmesinler! dedi kağan.

      – Baş üstüne kağanım!

      Kağanın düşündüğü gibi iki muhafız Utak ile Darbay’ın sözüne inanmayıp, Uygur’u kuşatıp, ondan soru sordu, giysileri ve eyerinin üstüyle altını araştırdı.

      – Nereden geliyorsun? dedi esmer saçlı muhafız,

      – Adın ne?

      – Beşbalık’tan, ismim Atay Sali! İdikut Devletinden!

      – Niçin geldin? Kiminle görüşeceksin?

      – Ben İdikut elçisiyim! Kutlu Cengizhan’la görüşmek için geliyorum.

      – İdikut! Ne demek İdikut? Otlak mı, çöl mü, dağ mı, ne? Yoksa İçecek bir şey mi?

      – Yeter artık! Ahmak! Darbay ona kızdı, – Belki bizi de tanımıyorsun ahmak!

      – Sus Kaplan baş! Tanımıyorum seni! Belki Uygur’un arasına sokulmuş bir hainsin! Şimdi söyle, kim olduğunu söylemezsen atın kuyruğuna bağlatıp cesedini kağana götüreceğim!

      Utak’la Darbay birbirine, Atay Sali’ye ne diyelim diye bakıştı.

      – Bıçak yahut zehirli ilaç var mı?

      – Ara! dedi ses çıkarmadan duran Utak öfkeyle.

      Muhafızlar sakince araştırmaya başladı, bir şey bulamadılar. Eyer ve kilimlere baktı, atların yele ve kuyruklarına da baktı.

      Atay Sali’nin eyeri göz kamaştırıcıydı. Eyerin ön ve arkasını tutup baktılar.

      – Bu sizde yapılır mı? diye sordu eyere göz diken kısa boylu muhafız.

      – Evet, bizde, Beşbalık’da, İdikut Devletinde yapılır. Nasıl, beğendiniz mi bu eyeri?

      – Evet, çok beğendik!

      – O zaman al sana hediye ettim! dedi Atay Sali, yalandan.

      – Bizde böyle eyerler çok!

      O, Atay Sali’nin eyerini alıp kısa boylu atına taktı ve kendi eyerini Atay Sali’nin atına koydu.

      – Şimdi sizi araştıracağım! dedi kısa boylu muhafız.

      Utak ile Darbay ona Moğolca küfretti. Atay Sali’nin burada morali bozuldu. Bunun nedeni, biraz önce Atay Sali muhafızların önünden geçerken Bavurçuk Art Tekin’in mektubunu hemen Darbay’a vermişti.

      – Bana Bavurçuk Art Tekin, “Mektubu iyi sakla! Kimseye verme, sadece Cengizhan’ın eline ver! dememiş miydi? Kafam dönmüş!” diye başını tuttu, “Ne yapmak gerek? Mektubu yırtıp atarsa ne olur? Bu salaklar öyle kötülük yapmaz diyemem!” diye düşündü.

      Kısa boylu muhafız Darbay’a doğru okunu nişan aldı ve öbürüne emir verdi.

      – Hemen ara! Sana dokunamaz. Eğer dokunursa okla yüreğinde delik açacağım!

      Genç muhafız aramaya bir türlü cesaret edemeden titriyordu.

      – Abi sen duymamış mıydın? diye şikâyet etti.

      – Neyi?

      – Önderimiz Angurat Noyan abim, “Hemen koşun, elçiler gelecek. Saçma sapan konuşmayın!”, demişti. Bunlar belki elçilerdir!

      – Ara dedim ara! diye buyurdu, diğeri bu sözleri duymazlıktan gelerek, – Çabuk ol çabuk!

      – Beni vur abi, arayamam! Bunları götürüp önderimiz Angurat Noyan’a teslim edelim! Bunlar gerçekten elçiler olursa yaptıklarımız için her ikimiz idama mahkûm oluruz. Bunu biliyorsun değil mi?

      “Altın gümüşle süslü eyerle kemeri geri alacağım dersem ne derler?” diye düşündü Atay Sali ve onların geri verilmesini kesin bir dille istedi. Kısa boylu muhafız eyerini İdikut’un atı üzerinden alıp yere fırlattı ve

      – Al bu eyerini! Ver benim eyerimi! Bu eyer kimin, biliyor musun aptal! Bu eyer hakanımız Bavurçuk Art Tekin’in. Sen bizi kim zannediyorsun? Kağanın huzuruna selametle varabilirsek hepsini tek tek anlatacağım. Siz haydut musunuz, hırsız mı? Yaptıklarınıza bakın, siz kağanın muhafızları değilsiniz.

      – İdikut muhafızları, Utak ile Darbay’ı sıcak karşılamıştı, öyle değil

Скачать книгу