Kalabalık. Afak Mesut

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalabalık - Afak Mesut страница 17

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kalabalık - Afak Mesut

Скачать книгу

bir şeyler fısıldıyordu.

      KURTULMA

      Yazın en sıcak günlerinde, sıcaktan beynimin eridiği, yediğim yemeklerin bir anda zehre dönüşerek kanıma karıştığı, rüzgarsız sıcaklığın çevremi daraltarak beni kapana kıstırmak istediği bir zamanda ben bu halimden yalnız yazarak kurtula bileceğimi farkettim.

      DOĞU EDEBİYATI

      Bu yazın sıcak günlerinde neden Doğuda gerçekçi edebiyatın bulunmadığı sorusuna yanıt buldum.

      Sıcak insanın tüm uyanık noktalarına etkisini gösteriyor.

      SICAK VE İLAHİ İLİMLER

      Bu yazın en sıcak günlerinden birinde onu da anladım ki, meğerse,insan belli bir sıcaklıktan sonra ilahi ilimleri daha iyi farketmeye başlıyor.

      Bu güne kadar tüm kitapların sadece sıcak ülkelere gelmesiyle bunun arasında bir ilişki kurarak yeni bir sırrın eşiğine vardığımı hissettim.

      BENİM KEŞFİM YA DA LUKRETSİNİN HOKKALARI

      Yakın günlerde çevirdiğim ünlü Roma filozofu Lukretsin’in bir lafından adeta titredim: “İnsan ruhu yönetilemez. Bunun nedeniyse onun kendisidir.”

      İnsan varlığıyla alakalı bu dahice keşif beni öyle bir etkiledi ki, çeviriyi bir kenara itip uzun süre bu veczin ayrıntılarına kadar inceledim.

      Meğerse biz ruhmuşuz, akıl değilmişiz… Akılsız ruh delilik değilmiş. Peki ya ne? Hiçbir Yer kuralını kabul etmeyen, onlardan bihaber, sırlı, büyülü bir varlık… O, bizde… Kafası, gözü, durumu, hali, şekli, şemali belli olmayan, yönetilemez, belirsiz bir ruh. Aklımızın yönetiminden çıkarsak.

      … Tüm geceyi, Lukretsin’in bu fikrini evde, yarınsa işte bir kaç kez konuşarak heyecanlandım. Öbür gün iş yerimde yayı nevine vereceğim metni tashih ederken o düşünceyi metnin içinde bulamadım. Onu elyazısında aramak zorunda kaldım ve hayretten yerimde dona kaldım. Zira, bu düşünce elyazısında da yoktu.

      Ruhla alakalı düşüncelerin hepsi buradaydı. Aradığım düşünce de işte bu bölümde olmalıydı.

      Orijinale bakmak zorunda kaldım. Metni ilk önce bölüm bölüm, daha sonraysa baştan sona kadar tekrar okudum. Ve az daha soluğum kesilecekti.

      Böyle bir düşünce orijinalde de yoktu.

      BİR SONRAKİ KEŞİF

      Son birkaç yıldır ben sadece insan fizyolojisiyle ilgileniyorum. Okuduğum kitaplar genelde bu konuya ilişkin kitaplar oluyor. İnsanın hücreleri, kanının ısısı, oluşum süreçi, bünyesi, iç organları, derisi, saçları ve diğer konular…

      Geceler bizler uyurken insanın bünyesinde küçük, sıcak hayvanlar gibi bağırarak çalışan, usul usul, açılıp kapanan, küçülüp büyüyen, çarparak titreyen vücudumuzun uzuvları ben edebi kahramanlardan daha ilginç buluyorum.

      Bu hastalıklı ilgim beni rahatsız etse de, son zamanlar bu küçük, sulu uzuvların insanlıkla alakalı edebiyattan ve felsefeden daha kesin şeyler söylediklerini anlıyorum.

      BU DÜNYANIN GİZLERİNDEN

      Bir ihtiyar tanıyordum: yaşamı süresince ailesine, akrabasına, tanıdıklarına haksızlıklar ederek, rezillikler bataklığında yüzerek, uzun uzun, hastalıksız bir yaşam sürdü. Öldüğü günse o kadar küçüldü ve güzelleşti ki, on altı yaşlı genç delikanlıya benzedi. Ve o genç delikanlı yüzüyle dünyadan ayrıldı.

      BÖCEKLERİN KURALLARI

      Son zamanlar vardığım kesin sonuçlardan birisi de bu dünyada fiziksel yok olmamamız için mutlaka böceklerin yaşam kurallarını anlamamızın ve bu kurallarla yaşamamızın gerekliliğidir.

      ESNEK SÜREÇLER

      Zaman geçtikçe, yıllar art arda sıralandıkça, bir şeylerin muhteşem manevi yapıtların, “sonsuz değerler bölümünden” olanların, zamanla bir, hafif, geçici ahenklerle bir yerlere akarak kaybolması, bir şeylerin görünürde hiçbir değeri bulun muyormuş gibi gözükenlerin, bir takım bilinmeyen kurallara uygun, değerini kaybetmeden, olduğu yerde durması bizleri SONSUZLUKla alakalı daha derin düşünmeye zorluyor.

      FELSEFE VE EDEBİYAT

      Hem edebiyatla, hem de felsefeyle uğraştığım zamanlar hep bana hangisinin daha yakın olduğunu düşünüyorum. Felsefe mi, yoksa edebiyat mı? Hemen de yanıtını veriyorum: “Tabii ki, edebiyat!”

      Felsefenin hiçbir gizemliliği yoktur. Felsefe bu ve kimi zaman da klassik olsa da öbür dünyanın kurallarını öğreniyor. Edebiyatsa kurallardan yukarıda duranları öğreniyor.

      KAİDE NİZAMSIZLIĞI

      Aslında bu dünyayla alakası bulunan ya da bulunmayan tüm yazılmış ve yazılmamış kurallar bu gün çalışmıyor. “Haksız Dünya”, “Adaletsiz Dünya”, “Yalan Dünya”, “Fani Dünya” gibi ibarelerin temelinde de hiçbir zaman çalışmamış bu kuralları çalıştırmak, bir şeylere mantık kılıfı giydirmek yatıyor. Fakat bu gerçekleşmeyecek.

      … Her an kıl inceliğiyle çalışansa bizlerin anlamak iktidarında olmadığımız her hangi anlaşılmaz süreçlerdir. Tanrı o süreçleri yönetiyor.

      ÖLÜM EMPROVİZESİ

      Ölümle alakalı düşünürken, vücudunun ola bildiğince hafif, etsiz ve susuz olmasının gerekliliğini anlıyorsun.

      Öbür dünyanın karanlık, dipsiz sınırlarından geçerken, bu suların hafifliğine uyum sağlamayan ağırlığının, bir küme etinin, sulu adelelerinin karşılacağı engelleri düşündükçe korkmamak elde değil.

      MOR SOKAKLARIN SIRRI

      Kimi zaman bir yerlerde, çevremizde, açık havada, yeşil çam ağaçların arasında oturup gözlerinin derinliklerinde belirsiz, gizemli zamanların izleri düşüncelere dalmış cumhurbaşkanının dört bir tarafında dolanıp duran, hileli sesleriyle uluyan mor rüzgarların sesini duyuyorum…

      EYLİS’TEN

Скачать книгу