Kalabalık. Afak Mesut

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalabalık - Afak Mesut страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kalabalık - Afak Mesut

Скачать книгу

diyordu.

      Dermansız vücuduyla toprağa sarılarak annesinin gittikçe kendisine yaklaşan sesini dinliyordu:

      “Seni çok seviyorum.”, annesi fısıldıyordu: “Çok seviyorum, çok. Biliyorum incindiğini, küstüğünü. Ama sana söz, bir daha yapmam bunu.”

      ..Annesinin bu sözünden sonra gök gürledi, sonra şimşek çaktı. Şimşek sanki onun beyninde çaktı. Ve o, ansızın deminden kulağının dibinde fısıldayanın kim olduğunu anladı.

      … Yüzünü dönerek öfkeyle yanında yatan kocasına baktı. Kocası elini uzatarak yine fısıltıyla:

      “Gel bakalım yanıma.”dedi.

      Yine şimşek çaktı ve kocasının gözleri gecenin karanlığında parlayıp söndü. Sonra kocasının gözleri bir daha yandı ve hiç sönmedi. Kocası o parlayan gözleriyle sürünerek yılan gibi ona sarıldı.

      .Kocasının kolları arasında ezildikçe, annesi aşağıda bir yerlerde mezarının duvarlarını tırmalayarak onları salladıkça, rüzgar saydam yüzüyle camdan onu izledikçe ağlayarak:

      “Allah’ım, beni kurtar!”, diyerek sustu.

      .Sonra elektrik geldi..

      Ön sıralarda oturmuş adamlar ona doğru dönerek bir süre öfkeli yüzlerle onu izlediler, sonra birbirine bakarak, kafalarını sallayıp:

      “Ayıptır yahu”, dediler.

      Ayağa kalkıp kıpkırmızı bir yüzle kafasını kaldırmadan tırnağının arasına dolmuş toprağı çıkarmaya çalıştı.

      “Böyle terbiyesiz sahnelerle neyi ima ediyorsunuz?”

      Bunu kalın kakülleri alnının üzerinde duran yuvarlak yüzlü kadın söyledi. Kafasını estirerek konuşup nefretle ona baktı:

      “Hem de kadın olduğunuzu söylüyorsunuz”, dedi.

      “Buyurun sahneye, bakalım!”, dediler.

      Koltukların arasıyla yürüyerek sahneye çıktı.

      “Hadi, başlayın artık”, Bunu ön sırada oturmuş gözlüklü adam dedi.

      Tüm vücudunu heyecandan soğuk ter damlaları kapladı. Gömleğini çıkardı. Tüm salon iç geçirerek kafasını salladı:

      “Rezalet bu!”, dediler.

      “Bu nasıl boyun?”

      “Böyle uzun bacak mı olur?”

      Kakülleri alnının üzerine düşmüş kadın bağırarak ayağa fırladı:

      “Böylelerini ateşte yakmak gerekir ki, gelecektekilere ibret olsun!”, dedi ve tabanlarını zemine vurarak, duvarları titreterek salondan çıktı.

      Ötekiler de aynen o kadın gibi kafalarını sallayarak “ayıp, ayıp”, “yakmak gerekiyor”, diyerek salondan çıktılar.

      Peşlerinden bir baktı ki, meğerse gidenlerin hepsinin ba cakları kısaymış.

      Boğazına bir şeyler takıldı ve ayakkabısının tekini çıkarıp gidenlere fırlattı. Ayakkabı zayıf adama değerek onu düşürdü. Adam düşerek yanındakini, yanındaki öbürünü, öbürü ötekisini düşürdü. Ve kısa bacaklı adamların hepsi domino taşları gibi peşpeşe yere düştüler.

      Sonra palabıyıklı, ihtiyar bekçi geldi, onları özenle domino kutusuna yerleştirdi, kutuyu cebine koydu, ona bakarak öksü rerek:

      “Annen telefon açmıştı.Çocuklar yine ağlıyorlarmış”, dedi.

      Sonra bekçinin eski, tozlu çizmelerinin sesi bir süre kimse siz, yarıkaranlık koridorlarda yankılandı ve kayboldu…

      DUYGULAR İMPARATORLUĞU

DENEMELER

      KURTULUŞ

      Uzun yıllar, daracık kimsesizliğimle, çıkmaz yalnızlığımla karşı karşıya gelmenin korkusundan dört bir yanımı çocuklarımla, yazılarımla doldurup ta kendimi her hangi bir belirsiz çıkmazlardan, korkulardan kolladığım günün birinde bir tesadüf yüzünden yalnız kalmalı olduğum büyük, sessiz evimin karanlık, kimsesiz yatak odasında ansızın yalnız olmadığımı… Beni kendinde, göğsünde, yumuşak ve güçlü kolları arasında bulunduran birşeylerin, ve ya birilerinin bir parçası, ya da kendisi olduğunu farkettim… Hüzünlü anılarla dolu boş odaları, yarıkaranlık, sinsi köşeleriyle bana hep büyük ve sıkıntılı bir görüntü veren büyük odalardan oluşan evimin yalnızca uyuduğum bir yataktan oluştuğunu farkederek huzur duydum.

      AZİZ PAPAZ

      Garip tarafı o ki, insanların ölüm haberinden duyduğum hüzünü senelerdir uzaktan uzağa, belirsiz, nedensiz bir sevgiyle sevdiğim, bu dünyada kendime iyice yakın zannett tiğim Roma Papazı II İoan’ın ölüm haberini duyduktan sonra yaşamadım. Tam tersi, nereden kaynaklandığını bilemediğim bir gizemli duyuyla yıllardır rahatsızlık içinde bulunan Papazın tekrar eski sağlığına kavuştuğunu, iyileştiğini ve en ilginç yanıysa bana iyice yaklaştığını farkettim.

      HASTALIĞIN REALİTESİ

      Neden insan yalnız hasta olduktan sonra her şeyi tüm gerçekliğiyle kabulleniyor?..

      DÜŞÜNCE SERAPLARI

      Kimi duyular vardır ki, onlar küçük seraplar gibi hep çevremde dolaşıyor, ara sıra zarif rüzgarın havayla akıttığı hafif toz taneleri gibi bir yerlerde kafamın, kulaklarımın yanı başında birbirine karışarak uçuyor… her hangi bir haraketimden titreye rek yanağıma dokunuyor. sonraysa yine eski hallerinde dalgalı danslarda olduğu gibi kavisler çizerek bir yerlere dağılıyorlar..

      GİZEMLİ İŞ YERİM

      Kesin bildiğim bir gerçek de var: Ben işimden, ailemden ve yazımdan başka, bir de bilinmeyen başka bir süreçteyim. Biraz da açarsak, ben o süreçte çalışıyorum… O sürece günün hangi zamanında, nasıl katıldığımı kesinlikle anlayamıyorum bir türlü.

      Bu, genelde sabahleyin sabah kahvaltısıyla, işe gitmek için hazırlandığım zamanlarda gerçekleşiyor. Ben gerçekle ilgisi bulunmayan bir gizemli durumun içinde buluyorum ansızın kendimi ve oradan çıktığımdaysa uzunca bir süre bulunduğum mekanın farkına varamıyorum.

      ANLAMAMANIN MEKANİZMASI

      Son zamanlar insanların en sıradan, sade

Скачать книгу