Bedel Geçidindeki Lanet. Arslan Koyçiyev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bedel Geçidindeki Lanet - Arslan Koyçiyev страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Bedel Geçidindeki Lanet - Arslan Koyçiyev

Скачать книгу

gibi oldu.

      –Lezzetli diye düşünmüştüm, çok acıymış bu, diye kâseyi önünden uzağa koydu.

      –Kambar Bey benim sizinle önemli bir meseleyi konuşmam gerekiyor, dedi Komiser çayı yudumlarken. Bunu tercüman çevirince, Kambar merakla ona baktı.

      –Çok önemli bir mesele!

      Rus’un yüzüne bakmasına rağmen onu anlamıyordu, tercümanın ağzından “Çok önemli bir mesele” sözübü duyunca Kambar Boluş ciddi bir surat ifadesiyle tercümanın ağzına baktı. Komiser konuşurken ona bakıyor, tercüman çevirmeye başlayınca bakışlarını ona çeviriyordu.

      –Büyük Çar’ın emrine binaen, hazineye ait topraklarda çiftlikler oluşturmak gerekiyor.

      Tercüman tercüme edince, Kambar tekrar sordu:

      –Çiftlik mi diyor?

      –Evet, evet çiftlik için toprak belirlenecek.

      –Hangi toprakmış?

      –Betegelüü Çongtaş’ın giriş tarafında da bir çiftlik kurulacak.

      Kambar Boluş irkildi. Başka toprakları neyse ne de, Betegelüü Çongtaş’ı almak istemelerini rüyasında görse bile inanmazdı. Gözleri karardı. “Aman, Betegelüü Çongtaş’ı vermek, canımızı vermekle eş değer. Tüm Kudayan Boyu buna karşı çıkar” diye düşündü.

      –Birkaç gün sonra topograflarla gelip toprakları belirleyeceğiz. Bunu halkınıza iletin, oraya yerleşenler varsa, başka yere taşıtın Kambar Bey, dedi Komiser.

      “Otlağımız git gide azaldı, Ruslara inanarak topraklarımızı, yerlerimizi hektar hektar kaybettik” diye dert yanmamış mıydı halkı? Şikâyetler aklının bir köşesinde duran Boluş’un bu durum zoruna gitti.

      –Komiser Bey! Bizim boyun topraklarına birkaç Rus köyü yerleşti. Şimdi yine bir köy yerleşirse, tamamen otlağımız daralacak, dere tepeye mi göçeceğiz. Diğer Kırgızların toprakları geniştir… deyiverdi Kambar.

      –Hangi Kırgızların? diye sordu Komiser kızgın gözlerle.

      –Komiser Bey komşumuz Sayak Boyu ile Bugu Boyu’nun toprakları geniştir.

      Kambar Boluş Sayak ile Bugu’nun otlağını tepeden gösteriyormuşçasına işaret parmağıyla ön tarafını gösterip başıyla dışarıya doğru işaret etti.

      –Kambar Bey diğer Kırgızların topraklarında da köy kurulacak. Şimdi burada söz konusu Kudayan Boyu’nun yaşadığı topraklar. Bu benim emrim değildir. Göç idaresinin amirine verilen, Çar’ın emiridir. Bizim sadece bu emri yerine getirmemiz gerekmektedir.

      –Komiser Bey! Betegelüü Çongtaş köye uygun muymuş? Dağın eteği değil mi?…

      –En uygunu!

      Kambar Boluş “Belki şöyle dersem vazgeçer” düşüncesiyle:

      –Komiser Bey! Ben Çar’a iyi niyetimle hizmet eden birisiyim. Ama söylemem gerekiyor ki, halk arasında karşı çıkanlar var.

      –Kimlermiş onlar? Söyleyin bize, Rus yasalarına boyun eğmeyenler kimmiş? Haddini bilmeyenlere cezasını veriniz!

      –Halkın bu durumdan memnun olmadığını hatırlatayım demiştim.

      Boluş, samagondan yudumlayan Komiser’in, sinirlendiğini hissetti. “Sen” diye konuşmaya başladı.

      –Rus devletinin kurallarına karşı gelen halkın yerinin cezaevi olacağını biliyorsun. Sen ahmakların avukatı mısın?

      Tercüman, Komiser’in iki cümlesine iki cümle daha ekleyip “avukatın” kim olduğunu zar zor anlattı Boluş’a.

      Kambar ne yapacağını bilemeden birkaç dakika susup başını öne eğerek oturdu. Ter bastı. “Avukatı” haydutları savunan birisi olarak anlamıştı. “Haydutlara mı katıldın?” demek istedi galiba. Kafası karışmıştı. Halkın şikâyetlerini şimdi kime söyleyecekti? Komiser ise tam tersine, toprak talebi ile halkına söyle diyor. O bu şikâyeti duymayacak ki? Beyaz Çar’ın adaletli olduğunu söylüyorlar, emir veren o Çar’ı kim görmüş ki? Halkının isteğiyle önceden dilekçe yazıp göndermiş, o dilekçe Almatı’daki Komiser’in ofisinde kalmıştı. Neredeyse bu sebepten boluşluktan atılıp ceza alacaktı.

      Komiser karşı çıkanların, isimlerinin zamanında söylenmesi gerektiğini bir kere daha hatırlattı.

      –Halkı karıştıranlar kimlermiş?

      Kambar, halkın şikâyetine uyarak “Neden galeyana geldim?” diye çok pişman olmuştu. Şu tercüman da çok oluyordu. Komiser bir söylese, o iki defa tekrarlıyor, sanki o da sorguluyormuş gibi… Hangisine yetişecekti?

      Komiser’in bu sorgulamasının bir nedeni vardı. Kırgızların boluşları, köy muhtarları, yönetimin köylerde dolaşan memurları, halkın durumunu gözetleyen ajanlar en ufak haraketi not edip, Kırgızların arasında huzursuzluk var mı diye gizlice bildirmeye başlamıştı. Bazı Kırgız boylarının bu göçlerden rahatsız olup, ayak dirediklerine dair haberler artmıştı.

      –Açıktan açığa karşı çıkan yok ama otlağın azaldığından şikâyet edenler oldukça fazla diyerek kurtulabildi Kambar Boluş.

      –Biliyoruz, hmm… Betegelüü Çongtaş’ta toprak belirlemek için Verniy’den Yuvaşkeeviç adlı amir ve onunla birlikte Tutintsev bölgesinden yüz asker gelecek. On beş gün orada kalacaklar, dedi Komiser.

      “Yüz asker beraber gelecek” diye duyunca Kambar Boluş içinden “Aman!” deyiverdi. Önceden toprakları, asker getirmeden belirlerdi.

      Geçmişte Akbeket’in karşısına yer ölçmeye giden memurları, Kırgızların toplanarak kovaladığı olaydan Kambar Boluş habersizdi. Bu sebepten Komiser’in Almatı’dan asker çağırmasına bir anlam veremedi.

      Kambar Boluş, öyleyse ben bu emri halka ileteyim de hazırlayayım. Yüce konukları güzelce karşılayalım, diyerek harekete geçti. Kahkaha atan Komiser, Boluş’un sırtını sıvazlayıp, ondan memnuniyetini bildirerek uğurladı.

      Kambar Boluş’u düşündüren olay buydu. Boluş ne kadar belli etmemeye çalışsa da, asık suratından durumunu fark eden yiğit:

      –Amir nasıl karşıladı, diye konuşturmaya çalıştı.

      –Köy kurmak için Betegelüü Çongtaş’ı istedi! dedi lafı dolaştırmadan Kambar Boluş. Onu içinde daha fazla saklayamadı.

      –Ne! Betegelüü Çongtaşı mı? dedi. Peşinden gelenlerin gözleri fal taşı gibi açıldı. Suratları düştü. Aralarında mırıldanıp, memnuniyetsizliklerini gösterdiler.

      –Kambar Boluş heybetini bozmadan sessizce atını sürüyordu. O “Amire gidip de Boluş’umuz Betegelüü Çongtaşı vermiş.” şeklindeki dedikodunun şimşek hızıyla halk arasına yayılacağını biliyordu.

Скачать книгу