Bedel Geçidindeki Lanet. Arslan Koyçiyev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bedel Geçidindeki Lanet - Arslan Koyçiyev страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Bedel Geçidindeki Lanet - Arslan Koyçiyev

Скачать книгу

ayrıldılar.

      –Halk ile konuşup fikirlerini alınız, onlar kabul ederse beni yakalayıp Ruslara verin! dedi Narboto grubun önünde.

      Narboto’nun bu konuşması Boluş’un sinirlerini tepesine çıkardı. “Yüzsüzün dediğine bak! Hiç bir çare bulamayınca teslim edin diyerek, seni de valiye şikâyet edip ceza almanı sağlayacağım demek istiyor. Boluş’un oğlu da bizimle gitmişti derse?” diye içinden geçirdi Kambar Boluş.

      Topluluk içinden bazıları “Yılkı sürüp kaçırmaya çalıştığın ortaya çıkarsa, boluşluk makamındaki Kambar Ağa’na zararın dokunmaz mı?” diye Narboto’yu azarlıyorlardı. Barımtaçıları savunanların, “Açlıktan ölelim mi, bunu mu istiyorsun?” demesi halkın nasıl fikir ayrılığı yaşadığını ayan beyan ortaya koyuyordu.

      Aslında, bugüne kadar halk arasında bölünme olmamıştı. Ruslarla ilişkiler kurulduğundan beri halk, Boluş ile Komiser’i çok yakın arkadaş, birbirleri için ant içen dost olarak biliyorlardı. Omzunda silah asılı askerlerle birlikte köyleri at arabalarıyla gezen, ayna gibi parlayan simsiyah çizmesi, omzunda sallanan deri çantası, elinden düşmeyen dürbünü ile iri yapılı vücuduyla, dik bıyıklı, uzun sarı sakallı Komiserle her Kırgız’ın konuşması mümkün değildi. Onun karşısına gidip konuşan bizim Kambar, Kırgızların en cesuru galiba diyorlardı. Bundan dolayı övünen Kambar, Ruslardan aldığı rozetini her zaman takıp, göğsünü gererek kendisini yükseklerde hissederdi. Avuç büyüklüğündeki demir rozet ona her zaman bir heybet veriyordu. Fakat bu halk şimdi o heybetten de korkmuyordu.

      –Ben teslim etmeyeceğim seni! Vali kendisi gelip alsın! Halkı böyle yönlendirme! dedi Kambar Boluş.

      –Halkına bakmayan sensin! Vali ile konuşamadığından topraklarımıza köy kurup kendimiz dere ve tepelerde yaşıyoruz. İşte, yarın topografların gelip yine toprak belirleyeceklerini duyduk! dedi Narboto.

      –Generalin emridir! dedi Kambar Boluş.

      –Generalin böyle yaparsa, neyimiz kalacak! Daha sonra canımızı alacaklar! dedi Narboto.

      “Amirin yer istediğini Narboto da duymuş.” diye düşündü, Kambar Boluş. Hatta bu tartışmayı izlemekte olanlar, komşu Kırgızların köy ağaları çocuklarını, Rus okuluna artık göndermiyorlar demezler miydi? Bu konu orada tartışılmaya başlandı. “Rus okulunda okurlarsa askere alacaklarmış, askerlik şu zamanlarda kötü, hemen Almanlar ile savaşa gönderiyorlarmış” diyerek duyup bildiklerini ortaya döküyorlardı. Bunu duyan cahil kimseler, Rus hemen şu an gelip askere alacakmış gibi “Öyle miymiş!” diyerek başlarını ellerinin arasına alıp ah vah çekmeye başladılar. Kambar okul meselesini duyunca elinde kamçısı olduğu halde ellerini beline koyup duraksadı. Bilgiç bir tavırla, okul hakkında düşüncelerini söyleyenleri, gözlerini kısarak süzüp, dudaklarını ısırarak “Bunlar ne biliyor?” diyerek içinden geçiriyordu.

      –Çüy’ün köy ağaları kendi çocuklarını okula göndermeyip yerine fakirlerin çocuklarını gönderiyorlarmış. Çüy’ün Merke tarafından Karkıra’ya kadar olan bölgede yaşayanların arasında dolaşıp, her yeri gezen birisi, Sarıkulak isminde bir fakirin çocuğunu, köy ağalarının para ayırarak okula göndermeleri de ondanmış dedi.

      Oğlu Mukay’ı sonraki gidişinde Komiser’e emanet etmeyi planlayan Kambar Boluş:

      –“Hey, bildiğiniz bu muydu?” diyerek tekrar sözlerini böldü.

      –Valinin huzurunda nasıl cevap vereceğiz? dedi Kam-bar Boluş, Narboto’nun yanında yer alanlara büyüklenerek. Böylece Kırgızlar tekrar asıl konuya dönmüş oldu.

      –Yılkı sürüsünü kaçırmaya gitmedik deyip inkar etsek olmaz mı? Kalmuk’un yılkı sürüsünü çalmaya başkaları gitmiştir… Bizi ilgilendirmez ki! dedi Narboto.

      –İçimizden biri öldü, delil olarak önümüze koyarlar.

      –Dağda kısrak kovalarken yardan düşüp öldü deriz. Yakınlarına da söyledik, kaza sonucu öldü diyecekler. Rus gelip mezarını kazıp bakacak mı sanki! dedi Narboto.

      Dinleyenlerden bazıları “Yiğidin kıvrak zekasına bak.” diye hayran kaldılar. Kambar Boluş onun dediğini beğenmeyip “Bulduğun çare bu mu?” demek üzereyken halkın bir kısmı da ölen Kırgız hakkında konuşmaya başladı. “Çirkey adlı küçük boydan bize gelip katılan Kırgız’dı” dediler. Kambar Boluş’un “Yöneticiye ne diyeceğim?” diye düşünüp vicdan azabı çekmekte olduğunu kimse fark etmedi. Topraklarına Rusların köyü gelip otlakları daraldığından Çirkey Boyu’ndan bazı insanların çeşitli boylara katılması üzerine konuşmaya başladılar. “Kıtlık yüzünden bize katılmıştı, arkasında küçücük çocukları kaldı zavallının” diye ona acıdılar.

      –Başka boydan da olsa zavallının cesedini alıp gelmen geleneklerimiz açısından iyi oldu! “Bu yaptığınla sen kahraman Şerboto’yu hatırlattın.” dedi sakalı göğsüne kadar uzanan Kalıbek adlı ihtiyar.

      Toplananlar, gençliğinden beri halkın içinde dolaşan; hatta Kanay ile Camangara’yı, Ormon ile Cantay’ı bile gören ihtiyarın dediklerini hürmetle dinlediler. Kalıbek, gençken kendisinin katılmış olduğu bir olayı anlatarak halkın dikkatini üzerine topladı.

      –Mukay’dan daha gençtim. Şerboto ve Törögeldi Kazak’a at sürüp getirmeye gittiklerinde ben de onlara katıldım. Büyük sürüyü bölüp sürerek Kaskeleng’in batı tarafına, Şamalgan’ın kuzey tarafına gitmiştik. Önümüze Kazakların büyük göçü çıktı. Göçte gitmekte olan iki yanağı elma gibi kırmızı güzel kızı görünce, Abayılda’nın oğlu kahraman Narboto gözlerini ondan ayıramamıştı. Yolumuza devam edelim dediğimizde kahraman o kızı alıp kaçmayı mı düşündü bilmiyoruz. Kısacası, o eyer üzerinden eğilerek yaklaşıp kızın kıpkırmızı kızın dudaklarından öperken kovalamakta olan Kazak bize yetişti. Saldırmışlardı. Arkamıza baktığımızda birçok Kazak, Narboto’ya kılıçla vurmuştu. Onun abisi Şerboto, kardeşi Törögeldi, Kazak’tan cesedi almak için tekrar onlarla savaştılar. Şerboto, kahraman Narboto’nun etini kemiğinden ayırıp cesedini alıp kaçmıştı. Sen tam o Şerboto gibi olmuşsun! dedi yavaş yavaş anlatan ihtiyar.

      –Tövbe tövbe benzettiğin olaya bak. O savaşa gidenin ismi de mi Narboto’ydu? diyerek oradakiler şaşırıyordu. Kambar Boluş “İhtiyar bunamış gibi, “Ne anlattığını bilmeden anlatıyor?” diye beğenmiyordu.

      –Ölenin adı Narboto’ymuş, cesedi alıp kaçan ise Şerboto’ymuş. Kendi başıyla gitsin, böyle bir olay tekrarlanmasın! diye grup içerisinden birisi söylendi.

      –Hey Törögeldi, Şerboto’nun yiğitliğini gösteren Kırgızlar şu an nerede? “Zavallılar sonunda Rusların azabını çekiyor.” dedi sopasına dayanarak durup, yeninin ucuyla gözünden süzülen yaşı silen bir ihtiyar.

      Bu Kırgızlara akıl ermez. Törögeldi’nin ismini duyunca Komiser’in önünde ne cevap vereceğiz meselesi yine unutulmuştu. Birisi onun Kenesarı’yla olan savaştaki kahramanlığını anlatmaya çalışken Kambar konuşmayı kesti. Bırakırsa konuşma taa Bugu Balbay’ın uzun efsanesine kadar uzayacaktı.

      Üstelik

Скачать книгу