Eleştiri Yazıları. Sağat Aşimbayev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Eleştiri Yazıları - Sağat Aşimbayev страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Eleştiri Yazıları - Sağat Aşimbayev

Скачать книгу

ilkesizliğe yol açacağını belirtir. Eleştirimizdeki bazı ilkesizlikler, hiç kimseyi üzmeme, gönül yıkmama alışkanlığına doğru gitmektedir.

      Eleştiri cephesinin ön saflarında keskin kalemlerini eline almış gençleri daha fazla görmek istiyoruz.

1968

      Vazifesini İfa Eden Bir Eser

      Bugün Sovyet Kazak edebiyatı, biçimi millî, içeriği sosyalistik ve enternasyonal özellikler taşıyan, uzun soluklu, köklü ve gelişen edebiyatlardan biridir. Güçlü edebî eserlerden önde gelenlerinin dünya edebiyatında layık olduğu yeri aldıkları da malumdur. Günümüzde durum böyledir. Ancak bu edebiyatın temellerinin on sekizinci yüzyılda yaşamış Bukar Jırav’la4 atıldığı söyleniyor. Öyle ise Bukar Jırav bir anda ortaya çıkıp hiç yoktan bir edebiyat mı meydana getirmiş oluyor?

      Hiç şüphesiz, Bukar Jırav’ın edebî talim terbiye aldığı, manen beslendiği birçok kaynak, söz sanatını öğrendiği benzersiz birçok üstat olmuştur.

      İşte bu ve bunun gibi çözümü zor meseleler, genç bilim adamı, edebiyat tarihçisi M. Mağavin’in “Kopuz Sarını”5 adlı monografisinde etraflıca ele alınmıştır. Daha açık söylemek gerekirse monografinin anasarını6 on beşinci yüzyıl ile on sekizinci yüzyıl arasında yaşamış, kimi bilinen, kimi ise bilinmeyen jıravların sanatıdır.

      Halkın kaderi ile edebiyatın kaderi ortaktır, ikisi de doğrudan tarihî bir bağlantı içindedir. Bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Edebiyat, ulus tarihinin estetik görünüşüdür. Bundan dolayıdır ki edebiyatımızın tarihini çok eskiden yani Kazak halkının on beşinde yüzyılda Kazak olarak teşekkül ettiği devirden başlatmaya ahlaken hakkımız vardır. Söz konusu monografi de bu meseleye hasredilmiştir.

      “Sanat ve edebiyatın gelişme hızı, toplumun üretim güçlerinin gelişimiyle uyumlu değildir.” M. Mağavin eserinde K. Marks’ın bu düşüncesini esas alarak Kazak Bozkırı’nda Orta Çağ’da üretici güçler ile üretim ilişkileri gelişmemesine rağmen söz sanatının geliştiğini, bunu yapan yüksek bedii söz ustalarının çıktığını ispat etmiştir. Eserin ana düşüncesi, önemi ve getirdiği yeniliğin tamamı bunun içinde yani ispattadır.

      Eskiden başlatmak sözle kolaydır; ancak konunun bilimlik delilerle ispatlanıp bir monografi çerçevesinde çözülmesi önemli bir sorundu. Burada söz konusu eserle birlikte H. Süyinşeliyev’in monografisinin önemini de vurgulamak gerektir. Ancak hakkında söylenecekler vaktiyle söylendiği için burada Süyinşaliyev’in eseri üzerinde durmayacağız. M. Mağavin, her dönemde bir değinip kaçılan bu karmaşık ve önemli konuyu cesurca çözmek için çok çok çalışmıştır.

      Araştırmacı, o devirde ömür sürmüş, isimleri yüzyıllar geçtikçe unutulmaya ve silinmeye başlamış, eserlerinin çoğu kaybolmuş veya unutulmuş, birçok eserleri arşivlerde toz toprak içinde kalmış veya rüzgârın önündeki yaprak gibi sağa sola savrulmuş jıravları ve eserlerini bilimlik yöntemlerle yeniden ele almış; hakkında söylenenleri bilim adamı gözüyle yeniden yazmış, eserlerini de büsbütün yok olmaktan kurtarmıştır. Mağavin, eserde söz konusu edilen jırav ve eserlerini inceleyip değerlendirirken Marksist-Leninist klasik estetik ilkelerine dayanmaktadır.

      Monografi, giriş ve sonuçtan başka üç ana bölümden oluşmaktadır. Eser, belli sebeplerden dolayı mimari bir ilkeyle yapılandırılmıştır. Müellif, Ketbuğa, Jumakul, Sıpıra ve Kodan-tayşı jıravlar hakkında topladığı az ama sağlam malumatı ayrı tutarsak edebiyat yolu, sanatçı tabiat ve sanat hayatı on iki olgu gibi benzer olan on iki jıravın eldeki eserlerini, edebî çalışmalarını; şiir sanatını getirdikleri saf yenilikleri, kendilerine has kahramanlık yırı özelliklerini, takip ettikleri edebî gelenekleri, estetik yöntemleri günün talepleri ve anlayışı açısından genişçe tahlil etmeyi en önemli amaç olarak görmüştür.

      Belirtilmesi gereken önemli bir şey de eserin dilinin sağlamlığı ve akıcılığıdır. Müellifin düşüncelerinin hedefine kolayca ulaşmasının; araştırmanın beğenilmesinin, sıcaklığının, anlaşılırlığının sebebi de dilinin akıcı ve samimi oluşudur.

      Dilin yalnızca edebî eserin değil aynı zamanda ilmî eserin de en birinci ve önemli unsuru olduğu, genç bilim adamının monografisini okuma sürecinde bir kez daha anlaşılıyor. Eser sağlam bir ilmî üslupla kaleme alınmıştır, iyi bir edebî eser gibi rahat anlaşılmaktadır.

      Monografide yazarın evvelce bilinmeyen birkaç jıravdan da söz ettiğini yukarıda belirtmiştik. Bize göre bunlar içinde en güçlü çözümleme, Şalkiyiz hakkında olandır. Araştırmacı, öncelikle jıravın hangi yıllar arasında yaşadığını delillerle ispat etmeye çalışıyor. Sonra şairin eserlerini mevcut verilere göre tahlil ediyor: “Şalkiyiz’in eserlerinin özelliği, felsefi düşünceler bakımından zengin oluşudur. Kendinden önceki örneklerle karşılaştırıldığında Şalkiyiz’in eserleri, zamanın ilerlediğinin ve edebiyatın geliştiğinin tanığı gibidir.” gibi ciddi çıkarımlar ve değerlendirmeler yapıyor. Yazar “Şüphesiz Şalkiyiz’in talim ve terbiye aldığı beşik, Kaztuvğan, Kodan-tayşı, Asan Kaygı ile adları bize ulaşmayan birçok ozan ve jıravın eserleridir.” diyerek Şalkiyiz’in öz edebiyatımızın tarihinde önemli yere sahip bir şahsiyet olduğunu belirtiyor. Yazarın bundan sonra Şalkiyiz ile Mahambet’in yırlarını karşılaştırması da önemlidir. Bilim adamı bunu yaparken Şalkiyiz’in şiirindeki cengâverlik, erlik, yiğitlik ruhunun Mahambet’in şiirine etkisini ortaya koymak istiyor. Müellif, Şalkiyiz’in yenilikçiliği, şiirlerinde birçoğunda derin anlamlı sözlerin bulunduğu gibi meseleler üzerinde de duruyor.

      Monografide dikkat çeken önemli noktalardan biri de yazarın, Bukar Jırav Kalmakanulı’nın doğum tarihini kendi yazdıklarına dayanarak, tarihî olayları dikkate alarak tespit etmesidir. Bu da edebiyat tarihi için çok önemli bir meseledir, zira tarih tespit etmedeki yöntemsizlik göz yumulacak bir konu değildir. Bukar Jırav hakkında çok şey yazıldığı doğrudur. Ancak M. Mağavin sadece bunları tekrarlamakla yetinmiyor, kendi düşüncelerini de ortaya koyuyor. Sözgelimi Bukar Jırav’ın kendinden önce yaşamış göçebe, bozkırlı söz ustalarının tabii bir devamı olduğu, şiirinin geçmişle yani Şalkiyiz gibi yır ustalarının sanatındaki felsefi unsurlarla, edebî gelenekle doğrudan bağlantılı olduğu; bu bağlantının çok derin bir biçimde kurulduğu ve sürdürüldüğü üzerinde duruyor. Araştırmacı üçüncü bölümde kitapta söz konusu edilen jıravların eserleri üzerinde umumi kuramlık tahlil yapmıştır. Bunu yaparken de şiirin kuruluşuna dikkat ediyor; akın ile jırav arasındaki farkı -diğer bilim insanlarının fikirlerini de göz önünde bulundurarak- tespit ediyor. İfade edilmesi gereken bir gerçek de şudur ki M. Mağavin eserinde, ilk Kazak bilim adamı Ş. Valihanov’un düşüncelere sık sık başvuruyor ve böylece bunlara çok değer verdiğini göstermiş bulunuyor.

      Bu eserin okuyucuları sevindireceğine şüphe yoktur. Monografinin hiçbir kusuru yoktur demek de yanlış olur. Böyle karmaşık bir konuyu yazarken ufak tefek hataların yapılması, bazı noktaların eksik bırakılması tabiidir. Bundan dolayı eserin gölgesinden ziyade güneşli tarafı, iyiliği ve yeniliği üzerinde durduk.

1968

      Ancak Arayan Bulur

      Tölen

Скачать книгу


<p>4</p>

Jırav, ulus açısından büyük önem arz eden önemli olayları yırlayan eserler veren ve bunları daha kopuz veya dombıra ile icra eden, on beş ile on sekizince asırlar arasında yaşamış Kazak halk ozanları ve bilgelerine verilen addır. (Çev.)

<p>5</p>

Sarın sözü “motif” anlamında kullanılmıştır. (Çev.)

<p>6</p>

Aansarın , laytmotif anlamında kullanılmıştır. (Çev.)