Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov. Osmanakun İbraimov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov - Osmanakun İbraimov страница 3

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov - Osmanakun İbraimov

Скачать книгу

hedefler koyduğunu anlıyordu. İşte bu korkunç ikilem onun eserlerine de yansımıştır.

      Aytmatov’un genetik köklerine dönelim. Anne tarafı Tatardır. Annesi XIX. yüzyılın ortalarında Orta Asya’ya yerleşen inançlı Müslüman bir Tatar ailenin kızıdır. Mevcut bilgilere göre anne tarafından akrabalarının çoğu okuma yazma bilen ileri görüşlü kişilerdir. Hamza Abduvaliyev, Cengiz Aytmatov’un dedesi, varlıklı bir tüccardır. Yerel bir gazetede doğal bir afet sonucu hayvanlarını kaybeden Kırgızlar için kaleme aldığı yardım yazısı bulunmaktadır. Medreseyi bitirmiştir, okuma yazması vardır. Rusçası da fena değildir ve çocuklarının iyi bir eğitim alabilmeleri için elinden geleni yapmıştır. Karakol’da ağırlıklı olarak Rus, Tatar ve Kırgızların yaşadığı Prejevalsk şehrine yerleşip büyük bir ev yapmış, yerli halkla sıkı ilişkiler kurmuş, çalışkanlığı ve girişkenliğiyle halkın takdirini kazanmıştır. 1916 Ürkün Ayaklanmasında halka elinden geldiğince yardım etmiştir. Akabinde Sovyet iktidarı kurulduğu sıralarda tüm mal varlığını Bolşeviklere vermiştir. Onun iki katlı evi son zamanlara kadar ayakta kalmıştır. Bahçesi ise günümüze kadar ‘Abduvaliyev Bahçesi’ adını taşımaktadır.

      Cengiz Aytmatov’un annesi Nagima Aytmatova, kızlık soyadı Abduvaliyeva, çok iyi kalpli, Törökul’un vefalı yol arkadaşı, iyi bir eğitim görmüş biridir. Aytmatov’un yetişmesinde annesinin büyük rolü vardır. Annesi her zaman oğlunun yanında olmuş, iyi ve kötü günde hep onu desteklemiş, ona arka çıkmıştır.

      Abduvaliyevlerin soyağacı şu şekildedir: Yusuf, Halil, Gabraşit, Gaysa, Gabdelvali (1800), Hasan, Hamza (1850-1932), Nagima (1904-1971), Cengiz Aytmatov (1928-2008).

      Abduvaliyev ve Utyamışevlerin Tataristan’da İşman soyundan gelen iki ünlü aileden geldiklerini belirtmek gerekir. Roza Aytmatova’nın belirttiğine göre, İşmanov soyundan sayısı iki yüzü bulan ünlü insanlar çıkmıştır.

      Hamza Abduvaliyev’in soykütüğü şöyledir: İşman, Tuktargali’nin oğludur, Tuktar Kuçuka’nın oğlu. Kuçuk Tabej’in oğlu, Tabej ise Kudaş’ın. Kudaş Kul Süleyman’ın, Kul Süleyman ise Süleymanın’ın oğludur.5

      Nagima’nın hayatı adeta bir romandır. Hayatı önceleri mutlu başlamış, Törökul’u sevdikten sonra bu mutluluk daha da artmıştır. Ancak Nagima’nın hayatı Törökul’un vefatından sonra zulüm, hüzün ve trajediye dönüşmüştür. Bu yüzden Nagima’ya kutsallık atfetmek gerekir. Tek başına çocuklarını beslemiş, büyütmüş ve eğitmiştir. Cengiz Aytmatov’un her fırsatta dile getirdiği gibi anneleri çocuklar için her zaman gerekli ve doğru olanı yapmıştır. Nagima onca trajediden sonra kocasının aklanmasına şahit olmuş, oğlunun dünyanın en büyük yazarlarından biri olduğunu gözleriyle görmüştür.

      Roza Törökulkızı annesinin hayatından bir kesiti şöyle anlatıyor: Annesi falcılığa pek inanmasa da kocası Törökul hapse atıldıktan sonra bir falcıya ailenin geleceğiyle ilgili danışmış. Falcı onu pek memnun edecek şeyler söylememiş, ancak oğullarından birinin gelecekte çok büyük bir insan olacağını, ismini tüm dünyanın duyacağını söylemiş. Günlük hayatın zorlukları içerisinde Nagima bu sözlere pek ehemmiyet vermemiş; o hiç haber alamadığı kocasıyla ilgili güzel sözler duymak istemekteymiş. Nagima Hanım, falcının kehanetini 1950-1960’lı yıllarda Cengiz Aytmatov ünlenmeye başladığı zaman hatırlayıvermiş.

      Cengiz Aytmatov temkinli, ölçülü biriydi. Toplum içinde kolay kolay duygularını belli etmezdi. Sadece üç halde bu prensibini çiğnemiştir. Çok sevdiği annesi Nagima vefat ettiğinde, uzun bir hastalık döneminden sonra Bübüsara Beyşenaliyeva vefat ettiğinde ve iki çocuğunun annesi ilk eşi Kerez Şamşibayeva vefat ettiğinde ağlamıştır. Cengiz Aytmatov şöhretinin doruk noktasındayken onu terkedip başka bir kadına gittiği için ilk eşi Kerez Hanıma karşı kendini her zaman suçlu hissetmiştir. Ondan ayrılacağı zaman dizlerine çöküp defalarca kez af dilediği söylenir.

      Gerçi, Aytmatov’un ağladığını başka bir olayda da kendi gözlerimizle görmüştük. Sessizce Ata Beyit’te (Ata Beyit ismi bizzat Cengiz Aytmatov tarafından teklif edilmiştir.) babasının mezarına çiçek koyduğu zaman. O gün Aytmatov’un yüzü sapsarıydı, derin bir acı içerisindeydi. Sonra bir medya organına yaptığı açıklamada, her şeye rağmen babasının böylesi kutsal bir mekânda yattığı için mutlu bir insan olduğunu belirtmiştir. Elbette bu sözler bilgeliğin, iç huzurun, daha doğru bir ifadeyle sükûnetin ve aynı şekilde yüce Yaradan’ın takdirine olan itaatinden doğan sözlerdi.

      Öyle ki, kader Aytmatov’a aynı yerde, Stalin döneminde katledilen aydınların ebedi istirahatgahı olan Ata Beyit’te, ebedi huzura çekilmeyi nasip etmiştir.

      ÇOCUKLUK; ŞAFAK VE ALACAKARANLIK

      Cengiz Aytmatov, çocukluğunu anlatırken her zaman iki çelişkiye dikkat çekmiştir. Şafak ve alacakaranlık… Aytmatov, anne ve babası ve onlarla birlikte küçük kardeşi İlgiz ve kızkardeşleri Lutsiya ve Rozaliya ile birlikte geçirdiği ilk çocukluk dönemlerini sık sık ve sevgiyle hatırlamıştır. Dönemin şartlarına göre ve babasının statüsüne göre iyi denilebilecek şartlarda yaşamışlardır. Babası Moskova’da öğrenim gördüğü sıralarda aileye şehrin merkezinde Vorovskiy caddesinde (günümüzde Povarskiy) bir daire tahsis edilmişti. Cengiz ilköğrenimine Moskova’da başlamış, anne ve babasıyla şehirde gezintiler yapmış, küçük yaşında şehrin güzelliklerini bizzat görmüştür. Gerçi bir seferlik bu mutluluk sekteye uğramış büyük yazar Maksim Gorki vefat etmiş, babası cenaze merasimine giderken oğlu Aytmatov’u da yanına almıştır.

      Hiçbir şekilde gölgelenmemiş bir saadet içinde yaşamasına rağmen Aytmatov duygusal ve kalbi buruk yetişmiştir. Yıllar sonra Alman çevirmen Friedrich Hitser ile ettiği sohbetlerde (Hitser bu sohbetlere dayanarak “Çocukluk” adında bir kitap kaleme almıştır.) Aytmatov iki anısına dikkat çekmiştir. Moskova’dayken anne ve babası onu bir gün “Solovey-Solovuşka” adında bir filme götürürler. Filmde kahramanların yaşadığı sıkıntılar karşısında çocuk Aytmatov ağlamaya başlar, bunun sadece bir film olduğunu söylese de babası bir türlü onu sakinleştiremez. Eve döndüklerinde babası annesine oğullarının çok duygusal ve sulu gözlü yetiştiği hususunda dert yanar. Bu haliyle büyüdüğünde hayatta ne yapacak?! Zira gelecekte yaşayacağı muhtemel trajediler küçük çocuğun kalbini paramparça edebilir… der.

      İkinci anısı ise Parfenovka köyünde iki sarhoş birbiriyle kavga etmekte, biri diğerini fena hâlde dövmektedir. Çocuk Cengiz ağlayarak babasına koşup kavga edenleri ayırmasını, dayak yiyene yardım etmesini rica eder.

      “Babam gerçekten çok rahatsız olmuştu bu durumdan. Benden gerçek bir erkek olmayacağını düşünüyordu.

      -Nagima, bu çocuk nasıl büyüyor böyle? Sarhoşlar kendi aralarında kavga ediyorlar, başka ne yapacaklardı ki, onlar sarhoş zaten. Ama bu çocuk bağırarak, ağlayarak onları ayırmamı istiyor. Büyüyünce nasıl olacak, bu çocuk ne yapacak?

      Annem bu sefer bana arka çıkıp küçük çocuklar bu konularda hassas olurlar, büyüyünce o da herkes gibi olur, demişti.” 6

      Maaselef, mutlu çocukluk günleri birdenbire sona erer. Törökul Aytmatov’u daha Moskova’dayken tutuklarlar. Sonra da Frunze’ye

Скачать книгу


<p>5</p>

Айтматова Р. Белые страницы истории. Бишкек: ОсОО “V.R.S. Company”, 2013, стр. 47.

<p>6</p>

Чингиз Айтматов. Детство. Бишкек, 2011, 44 стр.