Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov. Osmanakun İbraimov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov - Osmanakun İbraimov страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov - Osmanakun İbraimov

Скачать книгу

eğer yolda bir atlıya rastlarsa atına biner. Ev ve okul arasındaki mesafe yaklaşık 30-40 km’dir. Veterinerlik eğitimi gördüğü okulda kendini iyi yetiştirme fırsatı bulmuştur. Okulun hocaları genellikle Ukrayna ve Rusya’dan gelen tecrübeli öğretmenlerdir. Okuldaki öğretmenlerini ve aldığı iyi eğitimi hep iyi anmıştır. Yazar o günlerle alakalı şu satırları kaleme alır:

      “Babam tutuklanıp katledildikten sonra ve savaş döneminde halam Karakız’ın yanında kaldım. Halam üzerime çok titriyordu ve gelecekte büyük bir adam olacağımı düşünüyordu. Elinden geldiğince bana iyi bakıyordu ve şehirde öğrenim görmemi çok istiyordu. Neyi var neyi yok bana harcıyordu. Okulda derslere paralel olarak staj da yapıyorduk. “At bakıcılığı”, “Koyun bakıcılığı” dersleri geçerken “Eşek bakıcılığı” dersine geldik. Biz gülmüştük. Bulunmaz hint kumaşı değil ki! Bir de onun bakıcılığını mı öğrenecektik?! Ama işin aslı başkaydı. Sarkık kulaklı eşek soyu kadim zamanlardan beri sürügeliyormuş, birçok türü varolmuş. Öğretmenimiz Rus’tu. Sert mizaçlı ve orta yaşlardaydı. İşinin ustasıydı. Enstitünün kendisine ait staj yapabilmemiz için bir çiftliği yoktu. Staj için öğretmenler bizi Atşabar adındaki hayvan pazarına götürüyordu. Bir Pazar günü yine oraya gittik. Talas’ın civar köylerinden birçok kişi hayvanlarını alıp satmak için pazara getirmişti. Biz de uygun bir uzun kulaklıyı seçtik. Öğretmenimiz gözlüğünü takıp bana döndü ve “İnsanoğlunun gelişiminde eşeğin rolü”nü anlatmaya başladı. Bu asil hayvan hakkında neler biliyorsunuz bakalım?

      -Bu hayvan ilk önce Afrika ve Asya’da çoğaldı, diyerek söze başladım. Günümüzde ise Suriye’de, Tibet’te, Keşmir’de, Türkmenistan’da, Özbekistan’da, Kazakistan’da, Moğolistan’da ve Kırgızistan’da karşımıza çıkmaktadır. Genellikle insanlar ağır işlerde eşekleri kullanırlar. Gördüğünüz üzere eşekler uzun kulaklarıyla dikkat çekerler. Aynı şekilde uzun ince bir kuyruğa sahiptirler. Hamilelikleri on iki ay sürer…

      Tam sözümün ortasında dehşetle eşeği ve sahibini tanıdığımı anladım. Sahibi köyde amcam Dosalı’nın komşusuydu. Eşek ise şaşkın gözlerle bizi seyrediyordu, ben ise onun soyunu anlatıyordum. Birdenbire yerin dibine giresim geldi, sesim kısıldı. Ama öğretmen bunu anyabilecek miydi?!

      -Öğrenci Aytmatov neden sustunuz? Devam ediniz. Gri eşekler diğerlerinden hangi özellikleriyle ayrılırlar anlatınız, dedi öğretmenim. Utancımdan terliyordum.

      Köyümüz Şeker’e dönen eşeğin sahibi köye döner dönmez herkese şehirde ne eğitimi aldığımı anlatmıştı.

      1940’lı yıllarda hâkimlik, polislik gibi meslekler popülerdi köyümüzde. Öte yandan halamlar şehirde öğrenim gördüğüm için benimle gurur duyuyordu. Gelecekte saygın bir meslek edinip iyi yerlere geleceğimi düşünüyorlardı. Köye döndüğüm zamanlarda benim için hiçbir şeyden kaçınmıyorlardı. Komşunun söylediklerini duyunca onlar gülseler mi ağlasalar mı bilemediler?!

      Tatilde köye dönünce halam Karakız üzüntüyle bana şöyle dedi:

      -Birilerinin dediğine göre sen şehirde eşek bilimi üzerine eğitim alıyormuşsun. Bu neyin nesi canım? Başka okuyacak bir şey bulamadın mı? Eğer sen eşekleri öğrenmek istiyorsan, köyümüzde birsürü eşek var…

      İşte bu şekilde öğrenimimi sürdürdüm.”

      Aytmatov her iki öğrenimini de başarıyla bitirmiştir. Aytmatov’un başarılı oluşu hayvan ve tohum ıslahı profesörü Mihail Luşihin’in de dikkatini çekmiş ve onu yükseköğrenim görmesi için kendi üniversitesine çağırmıştır. Aytmatov belki alanının en önemli bilim adamlarından biri olacaktı, ancak burada da “Halk düşmanının oğlu” damgası bu eğitimi almasına engel olmuş, başvurusu kabul edilmemiştir. Bu hâl onun geleceğini daha çok düşünmeye sevketmiştir. Tüm engellere rağmen Aytmatov Kırgız Hayvancılığını Araştırma Enstitüsü’nde göreve başlamıştır.

      1953 yılının Ağustosunda ailesini Talas’tan Frunze’ye götürme şansı elde eder. Kendilerine iki odalı bir daire de tahsis edilir. Aytmatov alanında yükseköğrenim göremez, kardeş Roza Aytmatova’nın ifadesine göre, iyi ki yükseköğrenim görmemiştir.

      O yıllarda geleceğiyle ilgili karar vermek zorundadır. Mevcut imkânlarla bir veteriner veya zooteknisyen olarak görev yapması gerekirken, kalbi başka yollarda yürümek istemektedir. Huzursuzdur, insanî borcunu ve görevini yerine getirmeyi arzu etmektedir. Aytmatov yazmak istemektedir. Bildiklerini ve hayatta gördüklerini insanlarla paylaşmak istemektedir. Kalbinin bu çağrısına uymak istemektedir. Cengiz evde çocuklar arasında en büyük olduğu için birçok şey ona bağlıdır. Annesi hastadır ve kardeşlerine de bakmak zorundadır.

      O yıllarda ülkede hemen hayatın her alanında esen değişim rüzgârları Cengiz Aytmatov’un seçeceği yolu da belirler. 1956 yılında gerçekleştirilen XX. Komünist Parti toplantısında Nikita Hruşev’in anti Stalinist bildirisi herkesi heyecanlandırır. Aytmatovları ve aynı şekilde milyonlarca Sovyet ailesini yakından ilgilendiren bu bildiride 1937-1938 yıllarında katledilip ‘Halk düşmanı’ ilan edilenler aklanır.

      Böylece, toplumda ve edebî kültürde yeni ve taze bir rüzgâr esmeye başlar. Tam da bu yıllarda Aytmatov’un ilk edebî çalışmaları kültür sahnesine çıkar. Rusça ve Kırgızcayı çok iyi bildiği için her iki dilden çeviriler yaparak da hayatını kazanabilirdi. Ancak tercümanlık kariyeri yapmak pek ilgisini çekmiyordu. Ruhu orijinal sanata yönelmek, Rusça ve Kırgızca edebî eser kaleme almak ve edebî çevrelere dâhil olmak istiyordu.

      Aytmatov zamanla yavaş yavaş yerli yazarlarla tanışıp çeşitli edebiyat sohbetlerine katılmaya başladı. Yazarlarla birlikte katıldığı sohbetler onun için çok faydalı oluyordu. Bu arada iyi bir çevirmen ve aynı zamanda Kırgız edebiyatının ilk savaş romanı “Maydan”ı kaleme alan Uzak-bay Abdukaimov ve yetenekli şair, çevirmen ve dramaturg Raykan Şükürbekov ile tanışmıştı. Şükürbekov da Talaslıydı. Bu iki isim hemen Aytmatov’un yeteneğini farkettiler ve onu yüreklendirip öğütleriyle destek oldular.

      İlk eserleri sosyalist realizm ilkelerine sıkı sıkıya bağlıdır. Aytmatov bununla birlikte çeviri sahasında da kalem oynatmış, bazı denemeler yapmış, savaş konulu eserleri Kırgızcaya çevirmeye gayret etmiştir.

      “Ben V. Katayev’in “Tankçının Oğlu” ve M. Bubennov’un “Akağaç” adlı eserlerini riske girip, nasıl kitap bastırılacağını bile bilmeden çevirme işine giriştim. Çevirileri bitirip matbaaya götürdüğümde bu eserin çoktan çevrildiğini ve yakında yayımlanacağını söylediler. O zaman çok üzüldüm, ama bu çeviri çalışması benim edebiyat sahasındaki ilk çalışmalarımdı, diyebilirim. Öncesinde öğrenci olarak da yerel gazetelerde bazı yazılarım yayımlanmıştı.” 12

      Öyle veya böyle artık tercih yapılmıştır. Mücadeleyi bereket ve toprak tanrısı Satürn değil, güzelliğin ve sanatın hamisi Apollon kazanır. Aytmatov 1956 yılında Moskova’daki yüksek edebiyat kursuna katılmaya hak kazanır, aynı yıl “Yüz Yüze” adlı eseri Oktyabr (Ekim) dergisinde yayımlanır. Bu eseri artık sıradan bir kalem denemesi değil, genç ve usta bir yazarın önemli bir eseridir.

      Sonrasında Aytmatov’un önüne, daha

Скачать книгу


<p>12</p>

там же, 32 стр.