Özbek Hikâye ve Kıssaları. Muhammed Emin Töhliyev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Özbek Hikâye ve Kıssaları - Muhammed Emin Töhliyev страница 19

Жанр:
Серия:
Издательство:
Özbek Hikâye ve Kıssaları - Muhammed Emin Töhliyev

Скачать книгу

telaşı başladığından beri Vezire’nin huzuru kalmadı. Gözlerini yumup birazcık uyumadan geceleri gündüzlere bağlıyordu. Hayallere dalıyor, dalıp gidiyordu. İşte bugün de aynı ahvalde sabahladı. Sabahın serin havası bedenini ürpertti. Güz başlıyordu. Ağaçlardaki yaprakların renkleri solmaya başlamıştı. Gökyüzü o kadar sakin ve maviydi ki insanın bağrına giriveresi gelirdi. Vezire, sessizce iç çekip süpürgeyi eline aldı. Sararan yapraklar dökülmeye başlamıştı.

      Odadan çalar saatin sesi geldi. Biraz sonra okula gitmek için hazırlık yapan kardeşlerinin şamatası işitildi. Annesi, onlara bir şeyler tembihleyip evden dışarı çıktı. Bahçedeki musluğun önünde elini, yüzünü yıkayan kızına dikkatle baktı.

      – Neden bu kadar erken kalktın?

      – Uyandım.

      Vezire, “Uyuyamadım…” diyemedi. Ne de olsa annesi işte. Her şeyi iyi kötü anlıyordur. Kaderleri böyle olunca ne yapsın? Bu yaşadıklarınında hatalı olan kim bilir kim… Onların da içinde bir üzüntü, bir hayal kırıklığı var mıydı? Belki onlar da dertlerini içlerine atıyorlardı. O, yirmi yaşına girdi. Kendini bildiğinden beri içinde bir sızı vardı. O tarafa gitse burada annesi üzgün üzgün arkasından bakakalırdı. Gitmesine giderdi ama annesinin o bakışları gözünün önünden gitmezdi. Gittiği gibi geri dönerdi. Aynı hüzünlü bakışlarla bu kez babası bakardı. Eve nasıl geldiğini bilemezdi. Artık aklı hep babasında kalırdı. Lakin annesine ne desin? Hiçbir şey diyemezdi.

      O hep böyle yaşadı. İki ateşin, iki alevin arasında yaşadı. Bunların arasında başka yer var mıydı? Ortada öyle bir yer yok. Vezire onların ne zaman ayrıldıklarını, niçin ayrıldıklarını bilmezdi. Babası da yeni yuva kurmuştu, annesi de. Vezire, iki arada bir derede kalmıştı. Niye onu düşünmemişlerdi? Ağzı var dili yok bir kız olduğu için insandan saymamışlar mıydı?

      Kardeşleri paldır küldür okula gittiler. Sokakta araba işaret verdi. Babasını alıp işe götürmek için gelmişti. Annesinin isteğine uyarak Vezire, bu adama da “baba” diyordu. Lakin her dediğinde “baba” diyen dili gönlünü yakıyordu. Elinden geldiği kadar onunla az konuşmaya çalışırdı. Hayret… Anne – baba değiştirilir miydi? Üstüne üstlük bunu anne – babanın kendileri istiyorlardı.

      Vezire, giyinip saçını topladı. Gömleğinin omuz kısmı aşağı düşüyordu. Zayıflamıştı. Yavaş yavaş ikinci odaya çıktı. Ayakta durabilmek için canı istemese de fincana çay koyup içmeye başladı.

      Annesi endişeli bir sesle:

      – Bir şey yemeyecek misin? Böyle nasıl okuyorsun evladım?

      – Canım yemek istemiyor.

      Annesi sessizce bakakaldı.

      – Terziye gidecek misin?

      – Babam gel demişti bugün için.

      Arada yine bir sessizlik oldu. Sonunda annesi:

      – O tarafa mı gideceksin?

      – Söylemişti.

      Annesi Vezire’nin arkasından sokağa çıktı. Vezire dönüp onun yüzüne bakmasa da halini biliyordu. Annesi kısık bir sesle:

      – Çabuk döner misin?

      – Bakalım…

      Neden “Bakalım…” dedi. Neden “Olur.” diyemedi. Şimdi de annesi için üzülmeye başladı. Onun kısık sesi kulağından gitmiyordu. Bu ses, ders boyunca da kulağından gitmemişti. Koridoru dolduran kızların gülüşlerine, sohbetlerine katılmıyor; arkadaşlarının şakalarına dalgın dalgın gülümseyip geçiyordu. İşte, yakında düğün olacaktı. Babası, öz babası bu düğüne gelemeyecekti. Ona mutluluklar dileyip yolcu edemeyecekti. Bu tarafta oyunlar oynanıp insanlar gülüp eğlenirken o tarafta babası hiçbir şey olmamış gibi sessizce oturacaktı. Düğünü idare edecek olan adam bir yabancı gibi düğüne bile gelemiyordu. Vezire, ne zamandan beri bunu düşünüyordu. Bir keresinde annesine hafiften çıtlatmaya çalıştı. Annesi bir süre hiçbir şey diyemedi. Sonra içini çekip yavaşça:

      – Sen karar ver kızım. Bir günlük düğün gelip geçer. Lakin bu taraf ne olacak. Küçük yaştan beri bu babanın elinde büyüdün. Onu çiğneyip geçmek hoş olmaz.

      – Hepsi hepsi bir günde, iki saatliğine gelse…

      – O iki saat benim yuvamı yıkarsa…

      Vezire sesini çıkarmadı. Annesi yine yavaşça:

      – Çoluk çocuğa karışınca anlarsın, dedi.

      Vezire’nin içi sızladı. İnşallah evliliği iyi olacaktı. Allah hiç kimsenin evladını annesi, babası sağken yetim bırakmasın. Ölse öldü derler. Yanıp sönen bir ateşin izi, harareti kalbinde, hafızanda durur. Lakin her an karşına çıkmaz.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Hacc-ı bedel: Başkasının yerine vekâleten hac vazifesinin yerine getirilmesi.

      2

      “Geldim işte. Neden ağlıyorsun anne? Yeter, yeter!”

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/2wBDAQMDAwQDBAgEBAgQCwkLEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBD/wgARCAHEARsDAREAAhEBAxEB/8QAHQABAAIDAQEBAQAAAAAAAAAAAAUGAwQHAgEICf/EABwBAQACAwEBAQAAAAAAAAAAAAAEBQIDBgEHCP/aAAwDAQACEAMQAAAB/VIAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAANY5qWshTwbZumcpppl6LUAAAAAAAAADWx10jRUW/daaOOnJ7779zhfMJT3Z88w85bPbPX805fPK5hFmM5Up7srWmttO6w+Gtjr2stspnIAAAAAAA49A5m3yLGKwjVzVB9ZY5/N3nxeJNryWFzfaJ/Ve/feeRaN5l4Y0jTS/oay7riNfyXXZvT85jUPnH29yLm3yLIAAAAAACkx6nGwjMNGx7nqtWXzPz4n9syt6oHr328SLataYOhjp+PI7yM8zt2+yx4+RGMXDjjZNs+2b7IAAAAAAAAAAA8osenkMt8Nri9DlXZ6AeHoAAAAAAAAAAAAAoEWlwMNdr6ZJ6D176AAAAAAAAAAAAKvprfvvuDHHP7l7Znm3lthsIkvlKetj3PUx1QuETa926/mu7SLcAAAAAAAAADmcXnavqr7NnZ5cld1wN33fLZSaZqqbnut5nKVh9102PV/ffNn3bha+xzerAAAAAAAAAArGqujsNGPxJZ78zL4afmmc2TKjorJLORte7I3GPk9y9ee+fcbrvtwAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA

Скачать книгу